Keşke diyorum.
Keşke yıllarla saklambaç oynasam ve çocukluğuma saklansam.
Yıllar, beni arayıp bulamasa.
Orada hep babamla kalsam.
Hiç büyümesem.
En büyük sorunum, yere düştüğüm için kanayan dizlerim,
ya da kırılan oyuncağım olsa.
Televizyonda, yalnızca çizgi film seyredip, savaşları, ölümleri ve zulümleri, görmesem mesela.
Görmesem evlatlarını kaybetmiş ana-babaların gözyaşlarını.
Duymasam şiddete maruz kalan çocukların ve kadınların çığlıklarını.
Ar, edep hala en önemli değer olsa ve taciz, tecavüz haberleri çınlamasa kulaklarımda.
Anneler, çocuklarını sokağa oynamaya gönderdiğinde, endişeyle “sağ salim dönecek mi” diye endişeyle beklemese.
Ya da askere gönderdiği evladının şehit haberi gelecek diye yüreği ağzında yaşamasa.
Hırsızlık, emekten çok daha büyük bir değer olmasa ve meşrulaşmasa mesela.
Çekememezlik, kin ve nefret duygularını tanımasam hiç.
İnsanların kalbinin sevgi ile dolu olduğunu sansam.
Hastalığın insanı öldürebileceğini bilsem ama para hırsının insanlığı öldüreceğini öğrenmesem mesela.
İnsan hayatındaki en tehlikeli toz, leblebi tozu olsa ve o da çocukların karnını ağrıtsa sadece.
Uyuşturucudan gençler ölmese.
İhanetin, yaptığım hatanın babama söylenmesi olduğunu sansam.
Mevki, para uğruna, insanların bir birine, ülkelerine ve insanlığa ihanet ettiğine tanıklık etmesem keşke.
Çocuklar, onları bin bir güçlük ve fedakarlıkla büyüten anne babalarını huzur evine gönderip vefaya ihanet etmese mesela.
Ana- babanın değeri öldükten sonra değil de, nefes aldıkları her an bilinse.
Çocukluğuma saklansam, yıllar beni bulamasa ve sobelenen hep hayat olsa.
Çocukluğumda saklı kalsam.
Büyümesem.
Hatta büyümesek ve ölmese anne- babalar.
Tüm babaların ve babalık yapan annelerin günü kutlu, göçüp gidenlerin de ruhları şad olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.