Ketojenik diyet nedir?
Vücudumuzdaki hücrelerin çoğu vücudun ana enerji kaynağı olarak, karbonhidratlardan gelen kan şekerini kullanıyor. Kanda yiyeceklerden gelen şeker bulunmadığında hücreler depo yağları keton cisimciklerine parçalamak suretiyle enerji açığa çıkarıyor, buna ketozis adı verilir. Ketojenik diyet adı buradan geliyor. Metabolizmada bir kez ketozis başladığı zaman hücreler yeniden vücuda karbonhidrat girene kadar enerji açığa çıkarmak için keton cisimciklerini kullanıyor. Vücudun enerji kaynağı olarak glikoz yerine depo yağları kullanması, 2-4 gün boyunca günde 20-50 gramdan az karbonhidrat alındığında meydana geliyor. Ketojenik diyet karbonhidratları önemli ölçüde sınırlayıp, yağ ve protein miktarını artırma esasına dayanıyor. Bu diyette ekmek, makarna, pilav ile meyve gibi karbonhidrat içeren besinler yerine, et, balık, tereyağı ile zeytinyağı gibi besinlerle diyetteki yağ ile protein miktarı artırılıyor. Bunun sonucunda da vücut enerji sağlamak için yağ yakıyor.
Ketojenik diyet hangi amaçlarla uygulanıyor?
Ketojenik diyet uzun yıllardır çocuklarda epilepsi ataklarının tedavisinde kullanılıyor ve başarılı sonuçlar elde ediliyor. Ketojenik diyet aynı zamanda zayıflama amacı ile de uygulanıyor. Ketojenik diyet, yağların sınırlandırıldığı zayıflama diyetlerine göre daha hızlı kilo kaybı sağlıyor. Ketojenik diyetlerin hızlı kilo kaybı sağlamasının ilk nedeni vücut ketozise girdiğinde yağları yakıyor olması. Diğer bir nedeni ise; diyette yer alan protein ve yağların uzun süre tok tutma etkisi. Ketojenik diyetlerin hızlı bir şekilde kilo kaybını sağlamasının diğer bir nedeni ise termik etki dediğimiz proteinlerin vücutta sindirilirken vücuda ekstra enerji harcatıyor olması. Ancak kişiler yağ fakir diyetlerle de biraz daha uzun sürede de olsa aynı kiloları verebiliyor. Ayrıca bu tür diyetler kısıtlı ve kişiler açısından uzun süre uygulanabilir olmadığından kilo koruma döneminde ya da kilo verme sürecinde aksamalar yaşanabiliyor. Ketojenik diyetler kontrolsüzce ve bir uzman eşliğinde yapılmadığında olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Örneğin insülin kullanan diyabet hastalarının bu diyeti yapması hipoglisemi yani ani şeker düşmesine yol açarak koma ya da ani ölümlerle sonuçlanabiliyor. Yine bu diyetin protein içerği yüksek olabildiğinden böbrek hastalarının bu diyeti yapmaması gerekiyor. Kilolu ancak herhangi bir sağlık problemi olmayan yetişkin kişiler bir beslenme uzmanının değerlendirmesi sonucu bu diyeti belirli bir süre için uygulayabilirler. Ketojenik diyet sonlandırıldıktan sonra normal beslenme tarzına geçişin yine kontrollü şekilde bir beslenme uzmanı tarafından gerçekleştirilmeli. Yine çocuk ve adolesan dönemdeki kişilern bu diyeti uygulamaması, büyüme-gelişme için gerekli besin ögelerinden yoksun kalmaması açısından önemlidir.
Ketojenik diyetin riskleri neler?
Ketojenik diyetlerin riskli taraflarından bir tanesi karbonhidratın kısıtlanmış olması nedeniyle bu diyetlerde protein ve hayvansal yağ tüketiminin fazla olması ve meyve-sebze tüketiminin çok az olması ya da hiç olmaması. Kişiler yeteri kadar meyve ve sebze tüketmediği için vitamin-mineral kayıpları meydana gelebiliyor. Ayrıca literatürde proteinden zengin ve meyve-sebze-tam tahıl gibi posalı yiyeceklerden fakir beslenmenin kolon kanserine yol açabileceği gösteriliyor. Özellikle böbrek hastalarının protein ağırlıklı olabilecek bu tür diyetleri uygulamaları sonucunda böbreklerde komplikasyonlar meydana gelebiliyor. Ayrıca keton cisimcikleri böbreklerden idrarla birlikte atılırken beraberinde çok fazla su atımı da gerçekleşiyor ve kişide susuz kalma ya da dehidrasyon riski oluşabiliyor. Yapılan bazı çalışmalarda ketojenik diyetlerin geleneksel yağ kısıtlı diyetlere göre daha hızlı kilo kaybettirdiği gösterilmiş. Ancak diyet süresi uzadıkça gözlemlenen kilo kaybı ketojenik diyette diğerlerine göre çok farklı değil. Ketojenik diyette ilk etapta hızlı kilo kaybının gözlemlenmesinin diğer bir sebebi neden olduğu su kaybı. Çünkü vücuda yeteri kadar karbonhidrat alınmadığında karaciğerdeki glikojen depoları boşalıyor ve bu sırada vücutta çok miktarda su kaybı oluşuyor. Yine biliçsizce yapılan ketojenik diyetlerde hipoglisemi, yani kan şekerinin çok düşmesi, zihinsel fonksiyonlarda bozulma, kan yağlarının yükselmesi, kanda ürik asit seviyesinin yükselmesi gözlenebiliyor. Böyle bir diyetin uzun vadeli sonuçları henüz net değil. Ayrıca hızlı kilo kayıplarının metabolik olumsuzluklara hatta ani ölümlere yol açabileceği unutulmamalı.
Ketojenik diyet hangi hastalıklarda nasıl etki ediyor?
Ketojenik diyet özellikle çocuk hastalarda ilaca dirençli epilepsi ataklarını azalttığı biliniyor ve çocuk epilepsi hastalarında bir tedavi yöntemi olarak da kullanılıyor. Ketojenik diyetin epilepsi tedavisinde kullanılması, kilo verme sürecini hızlandırması olasılığına rağmen uygulaması zor ve kırmızı et ve yağ bakımından zengin bir diyet olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu da uzun vadede kişilerin kan yağlarını yükselterek, kalp-damar hastalıklarına yol açabiliyor. Et, balık gibi protein kaynaklarının sık ve fazla miktarda tüketilmesine bağlı kişilerin kanında ürük asit seviyesi yükselebiliyor ve gut hastalığı ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle kişilerin bu diyeti uygularken kan yağları ürik asit gibi kan parametrelerini kontrol ettirmeleri yararlı olacaktır. Yapılan çalışmalardan ketojenik diyet ile kilo verildiğinde kan yağlarının düştüğünü gösteren sonuçlarla birlikte, uzun vadede yükseldiğini gösteren sonuçlar da mevcut. Obez kişilerin çoğunda insülin direnci gözlenebiliyor. İnsülin direnci durumunda kas hücreleri kandaki glikozu kullanamıyor ve enerjiye çeviremiyor. Bunun sonucunda kanda yükselen glikoz yağ şeklinde depolanıyor. Bazı bilimsel çalışmalarda ketojenik diyet ile kilo veren kişilerin kan şeker düzenlemesinde iyileşme, insülin kullananlarda ise insülinin bırakıldığı ya da dozunun azaltıldığı görülmüş. Ancak bunlar ketojenik diyet dışında yağ fakir bir beslenme planı ile de kilo verildiğinde elde edilen sonuçlarla aynı. Ketojenik diyetin kısa vadede kan şeker regülasyonunu sağladığını gösteren çalışmalar mevcut, ancak bu tür diyetlerin sürdürülebilirliği olmadığı ve bu diyetleri kişilerin uzun süre uygulamaları zor olduğu için diyetin uzun vadeli etkileri bilinmiyor.
Sağlıklı zayıflamak için nasıl beslenmeliyiz?
Kısa süreli popüler diyetleri uygulamak yerine, kişilerin yaşamlarına entegre edebilecekleri ve kişiler için sürdürülebilir sağlıklı, çeşitli ve dengeli bir beslenme şeklini benimsemeleri metabolizma üzerine daha olumlu etkiye sahip ve verilen kiloların korunması açısından önem arz ediyor. İşlenmemiş gıdalar, tam tahıl ürünler, taze renkli sebze ve meyvelerden zengin, yağsız et, derisiz tavuk gibi yağsız protein kaynakları, zeytinyağı, ceviz-fındık-badem gibi yağlı tohumları içeren bir beslenme tarzı sadece protein ve yağ üzerine kurulu beslenme tarzına göre uzun vadede daha sağlıklı oluyor ve kişiler bu besinleri doğru miktarda tükettiklerinde hem kilo verebilirler he de uzun vadede kilolarını daha kolay koruyabilirler.
Ketojenik diyet, düşük karbonhidrat ve protein içerirken yüksek oranda yağ alımına yönelik bir beslenme biçimi olarak biliniyor. Ketojenik beslenirken bilinçli olmak gerektiğini vurgulayan Uzman Diyetisyen Özgül Yıldız, “Ketojenik diyet, sağlık açısından pek çok yararı bulunan düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı bir diyet olarak karşımıza çıkıyor. Sağlıklı yağlardan zengin, karbonhidrattan fakir bu diyet ile vücuttaki yağların yakılarak kilo verimi sağlanması hedefleniyor. Karbonhidrattaki bu azalma vücudu ketozis adı verilen metabolik duruma sokar. Bu olduğu zaman, vücudunuz için yağ yakımı verimli hale gelir. Ketojenik diyetin temel prensibi yağ yakmak için yağ yemektir diyebiliriz. Alınabilecek sebze çeşitleri arasında düşük karbonhidratlı sebzelerden brokoli, karnabahar, ıspanak, kara lahana, marul, roka tercih edilebilir. Meyve olarak ise ahududu, yaban mersini ve böğürtlen tercih edilebilir” diyor. Ketojenik diyeti kilo vermek isteyen kişiler (özellikle karın bölgesinde yağlanma problemi olan), diyabetikler, tansiyon ve insülin direnci olan hastalara önerildiğini ifade eden Yıldız, diyetin uzun süre yapılmaması gerektiğine dikkat çekiyor.
Yıldız, “Günlük beslenme düşünüldüğünde 50 gram karbonhidrat yaklaşık olarak 2 elma, 1 dilim peynir ve 1 ekmeğe denk geliyor. Bunların dışında herhangi bir şekilde karbonhidrat içeren bir besin tüketmemek uzun vadede uygulanabilir bir yaklaşım olarak kabul edilmemektedir. Ketojenik diyette kısıtlanan süt grubu kalsiyum eksiliğine neden olarak uzun vadede osteoporoza neden olabiliyor. Yenmesi önerilmeyen sebze ve meyve grupları da vitamin ve mineral eksikliğe sebep olabilir. Bunların dışında ketojenik beslenmenin bağırsak florasını olumsuz etkilediğine dair çalışmalar da bulunuyor. Bu nedenle ketojenik olarak uzun süre beslenilmesini önermiyoruz” diye belirtiyor.
Ketojenik diyet uygularken aşağıdaki yemekler ve atıştırmalıklar dikkate alınmalıdır. Bunlar:
- Organik yumurta
- Tavuk ve hindi eti
- Somon, ringa balığı ve uskumru gibi yağlı balıklar
- Dana eti
- Tam yağlı yoğurt, tereyağı ve krema
- Tam yalı peynir
- Kuruyemiş (badem, ceviz, kabak çekirdeği, yer fıstığı, keten tohumu)
- Fındık ezmesi
- Sağlıklı yağlar (Hindistan cevizi yağı, zeytinyağı, avakado yağı ve susam yağı)
- Nişastası olmayan sebzeler (brokoli, domates, mantar ve biber)
- Çeşniler (Tuz, karabiber, sirke, limon suyu, taze otlar ve baharatlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.