Vatandaşlık başvurularıyla ilgili istatistik verilerinin paylaşıldığı basın toplantısı bugün KTÖS merkezinde yapıldı.
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil basın toplantısında yaptığı konuşmada, KTÖS ve KTOEÖS’ün üyeleri arasında karma evliliklerden doğan kişiler bulunmasından hareket edilerek başlatılan sürecin toplumsal şekle getirildiğini belirtti ve KTÖS ile KTOEÖS’ün Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığına başvurmayanlar için halen başvuru kabul ettiğini söyledi.
15 Şubat’ta konunun masaya yatırıldığını, Güney Kıbrıs’tan insan hakları örgütü KISA ile birlikte toplantıyla incelendiğini ve bu kampanyanın başlatılmasından sonra 1780 müracaat olduğunu belirten Elcil, başvuruların gelmeye devam ettiğini söyledi.
Yapılan 4 bin 127 başvurunun kategorize edilmesine devam edildiğini kaydeden Elcil, bugüne dek 2 bin 433 eşten dolayı, 1694 de anne-babadan dolayı vatandaşlık başvurusunun söz konusu sendikalara iletildiğini ifade etti.
Halk arasında bazı önyargıların mevcut olduğunu kaydeden Elcil, “Nasıl olsa bir şey olmaz” diyerek başvuru yapmayanlar bulunduğunu ve alınan başvurulardan sadece %58,6’sının Rum tarafına vatandaşlık başvurusu yaptığını, %41,4’lük kesimin Rum yetkili organlarına hiç başvuru yapmadıklarını belirttiklerini söyledi.
Vatandaşlığa başvuru yapanların oranlarını 2004-07 arası %34,8, 2008-11 arası %6,3, 2012-15 arası %32,9 ve 2016 sonrası %16,1 olarak açıklayan Elcil, ilk başvuruların ardından 2 bin vatandaşlık verildiğini daha sonra bunların yavaşlatılıp duraklatıldığını anlattı.
Elcil, Rum tarafının aradığı kriterlere uyup da vatandaşlık verilmeyen kişiler olduğu gibi, Rum kriterlerine uymayan fakat Uluslararası anlaşma ve konvansiyonlara göre vatandaşlık hakkı bulunanlar da olduğunu ifade etti.
KISA ve Ledra Hukuk Bürosu’ndan avukatların süreçte kendilerine destek olduğunu kaydeden Elcil, hak arayışının mücadele ile başarıya ulaşacağını belirtti.
Elcil, bir soruya karşılık, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ve İçişleri Bakanı Konstandinos Petridis’ten randevu talepleri bulunduğunu ayrıca Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan da konuyla ilgili randevu talepleri olduğunu açıkladı.
Güneyde siyasi ve diplomatik girişim yapılacağını, hukukçularla birlikte “kriterlere uymayanlar” ile ilgili toplu eylem şeklinde dava açılabileceğini, ayrıca üçüncü seçenek olarak, başvurusu hiç olmayan %41,4’lük kesimle ilgili toplu başvuru yapılmasını deneyeceklerini kaydetti.
Bunun bir siyasi süreç olduğunu, KKTC’deki siyasi parti ve otoritelerin yapamadığını yapmaya çalıştıklarını belirten Elcil, “Kıbrıs sorunu ayrı, vatandaşlık sorunu ayrı şeylerdir ve söz konusu 4 bin 127 müracaat, Rum kesimini ürkütecek bir rakam değildir, bu insanlar Kıbrıs’ta doğmuş ve Kıbrıslıdır, hiçbir insana gidip sen zorla ‘TC pasaportu al’ diyemezsiniz” şeklinde konuştu.
Elcil, ayrıca “110 bin Kıbrıslı Türk Rum oldu” şeklinde yayınladığı haber nedeniyle Hürriyet Gazetesini kınadıklarını belirtti.
TC’nin garantiler çerçevesinde Adada bulunduğunu, Kıbrıslı Türklerin varlığının 1960 Anayasası’ndaki yasaları içerisinde olduğunu hatırlatan Elcil, Hürriyet gazetesinin ötekileştirici ve ayrımcı yayınının, Türkiye medyasının Kıbrıs meselesine ne kadar uzak olduğunu da gösterdiğini ifade etti.
Başlatılan süreçlerle ilgili Rum Hükümet Sözcüsü ve Rum Ombudsmanından açıklamalar geldiğine de işaret eden Elcil, siyasi bir karar olarak suni engeller yaratıldığını, karma evliliklerin sanki bir suçmuş gibi gösterildiğini söyledi.
Elcil, Rum kesiminden bir iyi niyet göstergesi olarak ortadaki “yapay engelleri” kaldırmasını isteyeceklerini belirterek, Kıbrıs’ın resmi olarak 2004 yılından beri AB toprağı olduğunu ve Avrupa içinde böyle bir ayrımın olmaması gerektiğini, gerek Kıbrıs’taki Avrupa Komisyonu ofisi ile görüşerek, gerekse Brüksel’e giderek anlatacaklarını da ekledi.
Ledra Hukuk Bürosu’ndan Avukat Murat Metin Hakkı da konuşmasında, konuyla ilgili güçlü hukuksal dava gerekçeleri bulunduğunu hatırlattı ve insanların okulunu, işini, evini, nerede yaşayacağını seçebileceğini fakat ebeveynleri konusunda böyle bir seçim hakkı olmadığını anlattı.
Anne-babasından birinin TC kökenli olmasından dolayı diğer insanlardan ayrımcılığa maruz bırakılmasının İnsan Hakları bildirgelerine ve BM Çocuk Hakları Konvansiyonuna da aykırı olduğuna işaret eden Hakkı, söz konusu uluslararası bildirgelerin yerel mevzuattan da üstün durumda olduğunu kaydetti.
Bunun kısa ve çabuk sonuçlanacak bir süreç olmayacağını belirtirken, “Çelik gibi sinirlere sahip olmak gerekir” ifadelerini kullanan Hakkı, Loizidu davasını örnek gösterdi ve o davanın 7 yılda tamamlanıp sürecin tamamlanmasıyla birlikte emsal teşkil ettiğini anımsattı. Hakkı “Sabreden kazanır. Allah mahcup etmesin” diyerek sözlerini tamamladı.
En kötü senaryo olarak konunun AİHM’ye varacağı görüşünü de dile getiren Hakkı, yapılacak toplu hareketlerin ve konunun dünyanın diğer ülkelerinin gündemine de girmesinin Rum Kesimi üzerinde baskıyı artıracağını da sözlerine ekledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.