• BIST 9636.12
  • Altın 2928.974
  • Dolar 34.6381
  • Euro 36.4981
  • Lefkoşa 7 °C
  • Mağusa 8 °C
  • Girne 11 °C
  • Güzelyurt 5 °C
  • İskele 8 °C
  • İstanbul 4 °C
  • Ankara -2 °C

Kıbrıs + Türkiye + Yunanistan = Çatışma

Oshan SABIRLI

Türkiye’nin tarihinde kara bir leke şeklini alan 6-7 Eylül olaylarını ilk duyduğumda işin içine Kıbrıs’ın müdahil olması beni çok rahatsız etmişti. 1955’te literatüre “6-7 Eylül” olarak geçen, Türk basınına göre 11, bazı Yunan kaynaklarına göre ise 15 kişinin öldüğü, resmî rakamlara göre 30 kişi, gayri resmi rakamlara göre 300 kişi yaralandığı, yüzlerce kadına tecavüz edilen 4.214 evin, 1.004 işyerinin, aralarında kilise, sinagog ve manastırların da bulunduğu 5.317 mekânın saldırıya uğradığı o kara gece Yunanistan’dan gelen bir haber ile başlamıştı. Atatürk’ün evinin bombalandığı (Provokasyon amaçlı bombalayanın Türk olduğu ile ilgili güçlü iddialar var) o gece ve ertesindeki günün ardından başta İstanbul’da Rum ve Ermenilerin çoğunlukta olduğu gayrimüslimlere linç girişim yapıldı. 6-7 Eylül’ün acısı aradan geçen 60 yılın ardından gayet net şekilde ortada duruyor. Fitili ateşleyen “Kıbrıs Türktür Türk Kalacak” sloganlarıydı. Üstelik Kıbrıs Türktür Cemiyeti bugün bile tepki çeken saldırıların mimarı olmuştu. Bermuda şeytan üçgeninde Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs vardı. Bir çok insan zarar gördü ve hala etkisi sürüyor. Türk Yunan ilişkilerinde biz hep farklı gerginlikleri yaşadık. 1363’te  Osmanlı kuvvetlerinin Doğu Trakya'yı ele geçirmesi ile başlayan gergin ilişkiler ağı 650 yılı aşkın zamandır farklı iniş çıkışlar ile devam etti. Her ne kadar gelgitleri yaşandığı tarihsel süreç içerisinde 1952-57’de Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte NATO'ya katılması, Celâl Bayar ve Adnan Menderes Atina'yı ziyareti ve Venizelos’un Ankara'yı ziyaret etmesi, Kıbrıs’ta Türk Rum ortaklık Cumhuriyeti’nin kurulması normalleşme süreci gibi tanımlansa da, bölgedeki iktidar tartışmaları o tarihten sonra da devam etti. 1963’te adada Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar arasında yaşanan çatışmalar, 1964’te Londra ve Cenevre konferansı sonrasında Türkiye’nin 1930 antlaşmasını feshetmesi ve Yunan vatandaşı Rumların ikamet sürelerini uzatmaması, 1974’te Türkiye'nin Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunması, Limni krizi, Kardak krizi gibi sorunlar son 50 yıla en sıcak şekilde damgasını vurdu. Şimdi bu tarih dersi nereden çıktı diye sorabilirsiniz. Kıbrıs Sorunu hiç kuşkusuz bu ilişkiler ağının, çatışma zincirinin tam merkezinde, ilkokul tarih kitaplarımızda da öğretildiği gibi Kıbrıs stratejik bir öneme sahip. Türk ve Yunanlıların 12 Adalar Krizleri, Kardak bilmecesi gibi hesaplaşmalarda ortaya konulan tatminsizliği veya milli kimlik olgusu, ülkemiz üzerinden de devam ediyor. Bir yandan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların rüştünü ispatlama çabası varken, diğer yandan şımarık çocuk gibi görünmeye devam ediliyor adadaki bu iki toplum. Anavatan söylemi iki toplumda da yer etmiş durumda. Oysa Kıbrıslı Rumların “devlet” olması, uluslararası örgütlerde temsiliyeti ve kendi ayakları üzerinde duruşu onları anavatan söyleminden biraz daha uzak tutmayı başarıyor. Bu kez tarihi yanıltma, tekerrürün önüne geçme zamanı. Türk Yunan ilişkilerinde Kıbrıs’ın bir ayıraç olmaktan kurtulup artık barış unsuru olmazı zamanı. Sizce de geç kalmadık mı?

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları