Türkiye'nin dini yayınları ve asılsız iddialarıyla bir çok kez gündeme gelen Yeni Akit Gazetesi, KKTC'nin köklü gazetelerinden Yenidüzen Gazetesi'ni eleştiri yağmuruna tuttu. Yeni Düzen Gazetesi'nin "Cami ibadet yeridir, kurs okulda verilir" başlıklı haberine tepki gösteren Yeni Akit Gazetesi, Kıbrıs medyasını "dinsizlik" ile suçladı ve "komünist" dedi. "Kıbrıs'ta haçlı kafası!" başlıklı haberle eleştiriler yağdıran gazete, "Yavru vatan Kıbrıs'ta yayın yapan Yenidüzen gazetesi Kur'an kurslarıyla ilgili manşetten verdiği haberiyle bir skandala imza attı" dedi.
İşte Yeni Akit gazetesinin o haberi:
KKTC Din Görevlileri Sendikası (DİN GÖR-SEN) Başkanı Süleyman ÇAKIR, Kıbrıs'ın dinsiz, komünist basınında genç kızların ve kadınların ellerinde Kur’an-ı Kerimle camiye girerken fotoğrafını çekerek, suçluymuş gibi birinci sayfasından manşet yaparak hakaret eden gazetenin açıklamalarına sert tepki gösterdi.
Süleyman ÇAKIR, yaptığı açıklamada; Ülkemizde yayın yapan bir gazete, genç kızlarımızı ve kadınlarımızı ellerinde Kur’an-ı Kerimle camiye girerken fotoğrafını çekmiş, suçluymuş gibi birinci sayfasından basmıştır. Her şeyden önce bu köhne zihniyeti şiddetle lanetliyor ve kınıyorum.
29/1993 sayılı Din İşleri Yasaya göre, “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili bütün işleri yönetmek; Din ve Ahlak konusunda Kıbrıs Türk Halkını aydınlatmak; İslam dinini, Atatürk devrimi ve ilkeleri ışığında, taassup, gerici, istismarcı ve siyasi faaliyetler dışında tutmak” Din İşleri Başkanlığınıngörevleri arasında sayılmaktadır.
29/1993 sayılı Din İşleri Yasası “Din İşleri Başkanının yazılı izni olmaksızın camiler, cami avluları, cami tesisleri, cami teknik cihazları ve cami muhteviyatı normal din ve ibadet amaçlarından başka amaçlarda kullanılamaz” diyerek yetkiyi Din İşleri Başkanına vermektedir.
Din İşleri Yasasında yer alan diğer bir maddede “…Din İşleri Başkanının yazılı izni olmaksızın hiç bir kişi, hiç bir cami veya mabette vaizlik, imamlık, müezzinlik veya benzeri bir faaliyette bulunamaz” dedikten sonra devamında “Din İşleri Başkanı, yazılı iznini, uygun gördüğü koşulara bağlı olmak üzere verir” diyerek bu konuda tercih hakkını ve yetkiyi sadece Din İşleri Başkanına verir.
Yürürlükteki 29/1993 tarihli Din İşleri Yasası tıpkı camilerde olduğu gibi açık bir şekilde Din eğitimiyle ilgili yetkiyi de Din İşleri Başkanına vermekte, Kur-an’ı Kerim öğretmeyi İmamın görevleri arasında saymaktadır.
Din İşleri Yasasında hükümler açık olduğu halde ülkemizin başka bir kurumunun yasasına atıf ile yetki gasbı yaparak, dinini öğrenmek isteyenlere şiddet ve baskı girişimlerini reddediyor, hukuku ve yasaları çarpıtarak bizleri 6 aylık hapis cezasıyla tehdit edenlerin tehditlerinin işe yaramayacağını vurgulamak istiyorum. Değil 6 ay, 60 yılda hapis yatacağımızı bilsek, inancımızdan, imanımızdan asla taviz vermeyeceğimizi de net bir şekilde vurgulamak istiyorum.
Kıbrıs Türk'ü örfüne, adetlerine, gelenek ve göreneklerine karşı savaş açan zihniyetlerle tarihi boyunca mücadele etmiş, vatanına, dinine, imanına, ezanına, kısaca Kıbrıs Türkünü var eden değerlerine yönelen tehditlere asla boyun eğmemiş, bu tür baskılara nereden gelirse gelsin asla rıza göstermemiştir. Bayrağını, ezanını, dinini hedef alanlara karşı bütün gücüyle direnmiştir. Bugünde bu tür baskılara asla boyun eğmeyecektir, eğmeyeceğiz.
Çocuklarımızı uyuşturucu batağına itenlere karşı kör ve sağır olanlar, konu İslam Dini ve O’nun Kutsal Kitabı olduğunda birden gazetecilikleri akıllarına gelmiş, masum kadınlarımızı, kızlarımızı resmini çekibirer suçlu gibi tam sayfa vermecüretini göstermişlerdir. Suçları neymiş? “Lefkoşa’nın göbeğinde dinini öğrenmekmiş… Ortaçağın engizisyon zihniyeti bile bu kadar saçma nedenlerle baskı yapmadı, iftiralarınıbu kadar çirkin ve çürük temele oturtmadı, temel bir insan hakkına bu denli çirkin ve düzeysiz saldırmadı.
Cami, Ezan, Kur’an ve İmamlarla uğraşmaktan başka bir meşguliyeti olmayan bu zihniyetin esas gayesi,Müslüman Kıbrıs Türk halkını susturmak, fikren ve vicdanen baskı altına almaktır. Bu şekilde kendi beslendikleri kaynaklara bizim çocuklarımızı da monte etmek istemektedirler. Yarım asrı aşkın bir süredir bu ülkenin insanını dini/kültürel mirasından ve kimliğinden koparmak amacıyla; din eğitimi alabilecek imkânlardan mahrum bırakanlar da bu zihniyettir.
Bunca zaman içinde şayet bu ülkede eğitim düzeyi yüksek imam, din dersi öğretmeni ve vaiz yetişmemişse bunun sorumlusu bu çarpık zihniyettir. Evrensel insan hakkı ve anayasal zorunluluk olmasına rağmen eğer okullarımızda din dersi verecek öğretmeni Türkiye’den getiriyorsak, imamı, vaiz/vaizeyi Türkiye’den getiriyorsak yine sorumlusu bu sorumsuz ve yüzsüz zihniyettir. Bir taraftan din alanındaki insanların eğitim-öğretim düzeylerini sorgulayacaksınız, diğer taraftan eğitimli din görevlisi, öğretmeni yetişmemesi için her türlü engeli çıkartacaksınız. Bize karşı değilse bile kendinize ve halkımız karşı dürüst olun. Ne zaman bu alanın sorunlarının giderilmesi için bir anlama çabanız oldu, tek bir destek kalemi oynattınız?
Özetle belirtmek isterim ki, sunum şekli, konuya yaklaşım tarzı açısından bu bir haber değildir. Yapılan şey habercilik değildir. Sadece Müslüman genç kızlara değil, hangi dinden olursa olsun dinini öğrenmek isteyenlerin bu şekilde sunumunu şiddet ve terör olarak görüyorum. Yaşadığımız çağda bu zihniyet hoyrat durmaktadır. Kendi adımıza değil belki ama gazetecilik adına, basın özgürlüğü adına, din ve vicdan özgürlüğü adına çok üzgünüm. Bu yayının ülkemizden yapılıyor olmasından utanç duydum.
İlgili mercilerin gazetede konu edilenleri içerik ve sunum şekli yönünden inceleyeceğine inanıyorum. Bizlerde yasal yollara başvuracağımızı ve konunun takipçisi olacağımızı belirtmek isterim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.