Balman: 1960’da Cumhuriyet’in imzaları atılırken, diğer yandan Ermeniler ve Rumlar bölgeden atılarak Lefkoşa bölündü.
Baysal: Çok kültürlü bir adada yaşıyoruz. Çok kültürlülük güzel birşey bundan korkmamak gerekir.
HK Ajans
Bu hafta sizleri Kıbrıs’ta yaşayan Ermeniler ile daha yakından tanıştıracağız. Ülkemizde Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların dışında Maronitler, Ermeniler ve daha birçok kültürden insanlar yaşıyor. Bugüne kadar adada yaşayan Ermeniler hakkında Kıbrıs’ın kuzeyinde çok az şey yazılıp çizilmiş. Özellikle 1974 öncesi Kıbrıslı Türkler ile iç içe yaşayan ve Türkçe konuşabilen Ermeniler, şimdilerde yaşadıkları Güney Kıbrıs’ta, geçmişteki anılarını anlattı. ASİ Production’dan Mine Balman ve Besim Baysal, hem birçok Ermeni ile konuşup anılarını paylaşmışlar, hem de Kuzey Kıbrıs’tan bazı Kıbrıslı Türkler ile konuşarak onların ve ailelerinin Ermeniler ile olan anılarını kayıt altına almışlar. Arabahmet Kültür Evi’nde 27 Eylül saat 20.00’de gösterilecek olan “ Birlikte” adlı belgesel, eminim hepimize çok şey katacaktır. Balman ve Baysal, daha önce de, Baraka Film Atölyesi’nde Asimilasyon Üçlemesi, Sanayi Holding Belgeseli, Baraka Belgeseli ve “Sayın Komutan”, Kıbrıs’ın Öbürleri isimli filmlere katkı koymuş. 2014 yılında ASİ Production çatısında “ Bir parça çaput ve bir mum” adlı kısa film yapan ikili, ardından “Kadının Soyadı Yok”u yaptı. Filmler üretmeye devam etmekte kararlı olan Baysal ve Balman, “ASİ Production” adını alıp yollarına öyle devam etme kadarı almış ve şimdi de bizi adada yaşayan Ermenilerin anıları ile buluşturuyorlar. İşte detaylar.
Her ikimizin anılarında da Kıbrıslı Ermeniler var
SORU: Bu fikir nasıl doğdu sizde?
BALMAN: Ben Köşliçiftlik’te doğup büyüdüm ki, bu karma bir mahalle idi. Kıbrıslı Rumlar-Türkler ve Ermeniler birlikte yaşarlardı. Ancak ben doğduğumda, Kıbrıslı Rumlar ve Ermeniler çoktan ayrılmışlardı. Büyüklerimizden mahalledeki dostlukları, yaşamları ve anıları duyarak büyüdüğüm için, benim çocukluğumun bir parçası idi Kıbrıslı Emeniler. Besim’in de dedesinin, Ermeni “Delifer Usta’nın yanında işi öğrenmesi ve orada çalışması, onun hayatının içerisinde önemli bir yere sahip. Hep onun anılarıyla büyüdü. Her zaman birşeyler yapabilmeyi konuşurduk ama, kapılar o zaman kapalıydı diye çok bir bağlantımız yoktu. Ne zaman ki kapılar açıldı, biz ilişki kurmaya başladık. Kıbrıslı Ermenilerle tanıştık. Onların orada kulüpleri var ve yaptıkları etkinliklere katılmaya başladık. Dedik ki, “böyle birşey yapabiliriz”. İlk konuştuğumuzda 2013-14 yılları idi.
Geçmişten koparılarak ilerler zaman
BAYSAL: Kıbrıslı Maronitleri herkes bilir. Kuzey’de de köyleri var. Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türklerin yıllarca ilişkileri oldu. Çatışma da bir ilişkidir aslında ama, dostluklar da oldu. Bu dostluklar anlatıldı, köylere gidildi. Bizim için Kıbrıslı Ermeniler de böyle bir algı noktasında idi. Etrafımızdaki politikleşmiş gençlerimiz bile “ Aaa Kıbrıs’ta Ermeni mi var?” diyorlar. Bu da bir motivasyondu bizim bu filmi yapmamızda. Bu film, Kıbrıslı Rumlara veya Kıbrıslı Ermenilere de ulaşacak, belki de birçok yerde gösterilecek ama, esasen içinde yaşadığımız topluma yönelik olarak bu projeyi gerçekleştirdik. Kıbrıslı Türkler öğrensin. Çünkü, yıllar geçtik sonra sanki yaşanmamış gibi, biz tarihsizleştiriliyoruz. Zaman, geçmişten koparılarak ilerler bizde. Bunun önüne geçmenin belki bir yöntemidir bu yaptığımız çalışma.
1915’de ne olduğunu tarihçiler tartışabilir. Önemli olan bir şekilde bu insanlar adaya geldi ve Kıbrıslı Türkler ile aynı mahallelere oturdu. Kıbrıslı Rumlar ile aynı mahallelerde oturmaya gitmedi, Kıbrıslı Türklerle yaşadılar.
Adada Ermenilerin varlığı çok eskilere dayanır
SORU: Rumlarla yaşayan Ermeni hiç yok muydu?
BALMAN: Kıbrıs’ta Ermenilerin varlığı M.Ö 400 lere dayanır. Mesela, Güney’de Armanohori diye bir köy var. Ermeni köyü. Çok eski zamanlarda Ermenilere ait birkaç köy olduğu biliniyor. Çok eski zamanlarda.
BAYSAL: Örneğin, Osmanlının adayı idare ettiği zamanlarda, Alevkayası’nın altındaki Ermeni Manastırı denen yer, Osmanlı Padişahı tarafından Ermenilere tahsis edilir. Arabahmet bölgesinde yer alan Ermeni Kilisesi de çok eski bir kilisedir. Osmanlı öncesine ait bir kilisedir.
Referandum
BALMAN:1960 yılında, Kıbrıs Cumhuriyet’i kurulurken bir referandum yapılmış ve Kıbrıslı Ermenilerin de içinde bulunduğu diğer tüm dini azınlık gruplara demişler ki,“Bir tarafı seçeceksiniz. Kıbrıslı Türk toplumu ile mi, Kıbrıslı Rum toplumu ile mi devam edeceksiniz?”. Referandumun sonucunda Kıbrıslı Ermeniler Kıbrıslı Rum toplumunu seçtiler. Halen daha Kıbrıslı Ermenilerin Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler meclisinde bir temsilcisi vardır ve bu kişi Kıbrıslı Ermenileri temsil eder mecliste. Oy hakları yoktur. Kıbrıslı Maronitlerin de bir temsilcisi olduğunu biliyoruz.
Konuya göç odaklı baktık
BALMAN: Biz daha çok filmde göç odaklı baktık olaya. Türkiye’den Anadolu’dan buraya göç edip gelen Ermeniler burda yeni bir hayat kurdu. Burda 1900’lerin başından 1960’lara kadar, Kıbrıslı Türklerle birlikte Türkçe konuşmalarından dolayı komşuluk yapmalarını, iş yapmalarını, sendikal mücadele vermelerini konu aldık. 60 yıl civarı birlikte yaşamanın sonrasında da ikinci göçü, Kıbrıs’ta yükselen milliyetçilikten dolayı, Kıbrıslı Türklerin ve teşkilatın sadece Kıbrıslı Türklere ait mahalleler yaratma arzusundan dolayı Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Ermenileri mahallelerden kovma ve Lefkoşa’nın bölünmesini anlattık. İlk tellerin çekilmesi sürecinde onların ne yaşadığını göstermek istedik. İkinci büyük göçü yaşadılar, yani aileleri göç yaşayanlar bir kez daha göç etmek durumunda kalıyorlar Kıbrıs’tan. İkincisi de, hep bu tarih, çatışma dönemi Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler çatıştılar diye anlatılır. Bunun içinde Kıbrıs’ta yaşayan diğer insanlar yoktur. Kıbrıslı Ermenilerin bakış açısı ile de bunu göstermek istedik. Hem arada kaldılar, hem de mağdur oldular aslında.
Kıbrıslı Ermenilerin göçünü görmezlikten geliyoruz
SORU: Nasıl bir yöntemle çalıştınız?
BAYSAL: Biz röportajları Türkçe yapmak istediğimiz için mecburen eski nesille çalıştık. Yani Kıbrıslı Türklerle belli bir yaşanmışlığı olan ve Türkçe’yi de iyi şekilde konuşanları aradık. Bunlar da normal olarak yaşlı insanlardı. Dostlarımız aracılığıyla Güney’de Türkçe bilen kişilere ulaştık.
BALMAN: Örneğin röportaj yaptığımız birisi var ki Anadolu’da doğup buraya geldi. Everek’te, Erciyes’e yakın bir yerde doğmuş. Zaten 3 röportajı Kalaydjian Yaşlı Bakım Evi’nde gerçekleştirdik. Kıbrıslı Ermenilerin kendi kurduğu ve gerçekten de benim gördüğüm en muhteşem bakım evi. Ordaki 3 kişi ile yaptık. Röportaj yaptığımız kişilerle ilgili kısa bilgi vereyim. İki Kıbrıslı Türk ile röportaj yaptık. Birincisi Erdinç Gündüz’dür. Aykasyano ve Köşklüçiftlik gibi karma mahallelerde büyüyen birisi. Onun çocukluk anılarını öğrendik. Diğeri de Fatma Kişmir’dir. O da Arabahmet’te Zahra Sokak’ta doğup büyüdü. Çocukluk anılarını ve ailesinin yaşadığı süreci bizimle paylaştı. Kıbrıslı Ermenilere gelirsek Kalaydjian’da Annig Tourian ile röportaj yaptık. Anadolu’da doğup Kıbrıs’a gelen birisi. Verkin Nahikian ile röportaj yaptık. Onun annesi ve babası ailesini Anadolu’da kaybettiler hatta Verkin Hanım’ın ailesi de böyle yetim gelmiş ve o iki yetimi evlendirmişler, yalnız kalmasınlar diye. Azniv Baladouni ile konuştuk. O da Büyük Hamam’ın orda doğup büyüyen birisi. Onun çocukluk anılarını öğrendik. Artin Armahouni ile röportaj yaptık. Sanırım dünyada yaşayan en yaşlı izcidir kendisi. Çok iyi Türkçe konuşur. Arto Haroutounian ile konuştuk. O da Köşklüçiftlik’te büyüdü. Onlar Güney’e Aydemet bölgesine göç ettiler. Elsi Utidjian ile konuştuk. Elsi’nin ailesi hep Kıbrıs’ta idi ve onlar da Tanzimat Sokak’ta kalıyordu ve bir de Koharig Paroian Avraam ile röportaj yaptık. Babası Ermeni kilisesinin sorumlusuydu. Melkonian diye bir yetimhane vardı Kıbrıs’ta. Şu an kapalı.Anadolu’da yaşanan katliamlardan dolayı annesini ve babasını kaybeden kimsesiz çocukları bu yetimhaneye getirmişler ve yatılı okul olarak eğitim de verilmiş. İki ermeni kurmuş burayı. Melkonian diye iki kardeş kurmuş burayı. Koharig’in ailesi bu yetimhaneye getirilmişler. Her birinin kattığı farklı şeyler oldu bizlere. Bazısı evlerini nasıl bıraktıklarını anlattı, bazısı nasıl ailesinin göçmenlikten dolayı evini sayıklayarak hayatını kaybettiğini anlattı. Bazısı, dostlukları, komşulukları anlattı. Evlerinin ganimetle nasıl boşaltıldığını öğrendik. Onların anlattı göçmenlik, göçmenlik travması bana çok tanıdık geldi. Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlarda da aynı travma var aslında. Sadece Kıbrıslı Ermenilerinkini görmezden geliyoruz. Hiç böyle birşey yaşamamışlar gibi sayıyoruz. Bu benim için çok vurucu idi. Bir de beni çok etkileyen Kıbrıs’ın Lefkoşa’nın bölünmesi. Hep “bölündü” diye geçer ama 1955-60 arasında Lefkoşa bölünürken, diğer taraftan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzalarının da atılması, bunun iki yüzlü birşey olduğu duygusunu güçlendirdi bende. Bir yandan Cumhuriyeti kurarken, bir yandan da Lefkoşa’yı bölmek nasıl olabilir sorusunu ortaya çıkarttı.
Lefkoşa’ya yerleştiler
SORU: Belgeseli hazırlarken adada ne kadar Kıbrıslı Ermeni yaşıyor öğrenebildik mi?
BAYSAL: 1960 yılından sonra Viktorya Sokak, Karamanzade Mahallesi dediğimiz Yediler, Tanzimat, Zahra Sokak, Çağlayan, Kumsal, Köşklüçiftlik. Oraları boşaltmak zorunda kaldılar. Kuzey’de olanlar yavaş yavaş ayrıldılar ve gördüğümüz kadarıyla özellikle barikatlar açıldıktan sonraki süreçte, Akropolis dediğimiz şimdilerde geçmişte Balcı Elması denen bölgede bir kilise ve bir okul inşaa ettiler. Armenias Street diye uzun bir cadde var orada. O caddenin civarına yerleşti bir çoğu. Lefkoşalı- Kıbrıslı Ermenilerin. Tabii Larnaka, Baf ve Leymosun’da da var. Ama esasen en kalabalık oldukları yer halen Lefkoşa’dır. Kulüp buradadır, okulları buradadır.1960 yılında adada 3 bin 628 Ermeni varmış. Şu anda Güney’de 3500 civarında Ermeni olduğu tahmin ediliyor.
“Göresim geldi”
SORU: Sizin böyle bir belgesel yapıyor olmanıza nasıl baktı Ermeniler? Destek oldular mı?
BALMAN: Biz destek gördük. Zaten filmin gösterimini de Armenian National Committe of Cyprus ile birlikte yapıyoruz. Yola çıktığımız zaman böyle bir ortak gösterim konuşulmamıştı. Süreci birlikte yaşadık. Röportaj yapmak istediğimiz kişiler konusunda destek aldık. Travma yaşamış bir toplum Ermeniler. Anadolu’dan göç etme ve Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşadıkları mahallelerden dışlanmaları. Ancak Ermeniler, dışlanmalarına karşın bugün, eski komşuluklardan bahsedebiliyorlar. Ancak Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerde bir şekilde çatışmada yakınını kaybetmiş veya göç etmiş kişilerde bazen bu öfte veya ötekileştirme veya nefret söylemine rastlayabiliyoruz.
BAYSAL: En fazla üzerinde durdukları, ilişkilerinin ne kadar iyi olduğuydu zamanında, bir özlem. Geçmişi anarken, birisi “göresim geldi” dedi örneğin ve gözleri doldu. İnsan olan yerde, işin “duygusal” kısmı çok daha yoğun oluyor.
Ermeniler çok örgütlü
SORU: Ermeniler adadaki hayatlarına şu an nasıl bakıyorlar?
BALMAN: Bence, çok organize ve çok örgütlü bir yapıları var. Kulüpleri, çocukların o kültürü almaları, Ermeni okuluna gitmeleri, kendi spor kulüplerinin olması, kültür derneklerinde farklı şeyler üretmeleri çok güzel. Kuzey Kıbrıs’ta 1974 sonrası hiç Ermeni kalmadı.
“Ev yapımı, amatör ama kalpten yapılmış”
SORU: Bu yola çıkarken maddi veya manevi herhangi bir destek aldınız mı?
BAYSAL: Bir el kamerası, bir ışık. Röportajı kim yaparsa diğerimiz de ışık ve kameraya baktı.Montajını da biz yaptık ama süreç içerisinde birkaç noktada seslendirme olsun, altyazılar olsun arkadaşlarımızdan destek aldık.
BALMAN: Ben, ev yapımı, amatör ama kalpten yapılmış bir çalışma olarak değerlendiriyorum belgeseli. Biz sözlü tarih çalışmasında, söylenenlerin aktarılmasının sinamasal estetik kaygılardan daha önemli olduğunu düşünüyorum.
BAYSAL: Kıbrıslı Ermenilerin 1974 yılına kadar Kıbrıslı Türklerle çok iyi ilişkiler içinde yaşadılar ve Türkçe’yi de çok iyi kullandılar. Ancak, 1974 yılından sonra Türkçe tamamen bittiği için yeni nesil Türkçe bilmez. Alt yazıları belgesele yeni nesil Ermenilerin ve Türkçe bilmeyenlerin de anlayabilmesi için İngilizce olarak koyduk.
Ermeni ve Maronitleri yok sayamayız
SORU: Bu belgesel izleyicilerine neler katacak?
BALMAN: Birincisi, Kıbrıslı Ermenilerin Kıbrıs’a nasıl geldiğini öğrenecekler. Buradaki yaşamlarının nasıl olduğunu öğrenecekler. Özellikle 1974 yılından önce karma yaşamı belki sadece Kıbrıslı Türkler veya Kıbrıslı Rumlar açısından biliyorsa, bir de onların gözünden öğrenecekler. Biz filmi yaparken adada müzakereler devam ediyordu. Belki şunu da sorgulatırız demiştik. “ Evet iki lider müzakere ediyorlar, birleşik bir Kıbrıs’ta yaşayabilmemiz için. Ama Kıbrıslı Ermenilerin veya Maronitlerin fikrini alan pek yok. Aslında bu ülkede geçmişteki yaşanmış olumsuzluklarla yüzleşip güzel bir gelecek kuracaksak , Kıbrıslı Ermenilerin yaşadığı mağduriyet, göç veya evlerini kaybetmeleri, bununla da yüzleşip birlikte barışı, birlikte bir geleceği kurmamız gerektiğinin de farkına varabilmeyi yaratabiliriz diye düşündük.
BAYSAL: Barışı insanlar oluşturacak. İyi niyet de var. Onun somut çabası da ortaya konmalı ki aradaki o duvarlar yıkılsın artık. Ermenilerin bıraktığı evleri konusunda da bir çaba ortaya konur belki. Maronitlere, Aymarina köyüne dönme çağrısı gibi olaylardır toplumları bir birine yaklaştıracak olan.
SORU: Sizin belgeseliniz dalında bir ilk mi?
BALMAN: Bizim belgesel Kıbrıs’ta hem Ermenileri anlatır, hem de Kıbrıslı Ermenilerle, Kıbrıslı Türklerin ilişkisini anlatıyor. Böyle birşey yok daha önce yapılan.
Çok kültürlülük güzel birşey
SORU: Son olarak ,ne söylemek istersiniz?
BALMAN: Yüzleşme konusuna değindik. Hepimizin isteği bu adada barış içerisinde bir gelecek kurabilmektir. Bu adımı atmak için de geriye dönük bazı meseleleri de temizlemek, bunlarla yüzleşmek gerektiğini düşünüyoruz. Belki bu sözlü tarih çalışması da buna çok küçük de olsa bir katkı sağlar. Aynı zamanda da eğer Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Ermenilerin içinde kalan anılar varsa belki bir birlerini bulmalarına hatırlamalarına bizlerle paylaşmalarına vesile olursak güzel olur.
BAYSAL: İki egemen kültür gibi gözükse de birçok alt kültürler ve yaşamlar var Kıbrıs’ta. Kıbrıslı Ermeniler, Kıbrıslı Maronitler ve Çingeneler var örneğin. Ve hala hazırda Latinler var. Kaldıysa da çok az bir miktar. Çok kültürlülük şu anda bile devam eder. Yurt dışından belli ülkelerden yoğun göç alır. Türkiye’den vedünyanın bir çok yerinden göç oluyor. Özellikle Kıbrıslı Türklerin içinde yaşayan kültürler var. Çingeneler, siyah ırk gibi. O kadar çok kültürlü bir adada yaşıyoruz ki biz, bunu anlatabilmek yeni nesillere ve çok kültürlülüğün kötü birşey değil, bir zenginlik olduğunu ve bu yaşamın bir parçası olduğunu anlatmak istedik. Çok kültürlülük insanların yaşamına daha çok özgürlük getirir. Bu belgesel belki buna vesile olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.