Kiprianu “Bana sorarsanız, bilerek veya zamanın geçmesine izin vererek (oyalayarak) olguları iki devlet çözümüne sürüklemek hainliktir” dedi.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in böyle bir şey mi yaptığı sorulduğunda ise “Yorum yapmam, anlayan anlar” cevabını verdi.
Anastasiadis’in Kıbrıs sorunundaki ve Crans Montana’daki icraatlarına da ateş püsküren Kiprianu “Olgular Sayın Anastasiadis’in söylediği gibi olsaydı, bekleyeceğimiz asgari şey, bizim tarafa sorumluluk yüklenmemesi olurdu” dedi. Kiprianu “Bendeki bilgiler, (Crans Montana’daki) yemeği berhava edenin Türk Dışişleri Bakanı olduğunu doğrulamıyor” ifadesini de kullandı.
Haftalık Simerini’nin “Oyalama Neredeyse Haince” başlığıyla aktardığı söyleşisinde, Anastasiadis’in Guterres Çerçevesi ile ilgili tarih polemiğine girmesini eleştiren Kiprianu, “Bir belge varsa 30 Haziran belgesi ise 4 Temmuz’u ne tartışıyoruz? Neden sayın Anastasiadis Crans Montana sonrasında BM Genel Sekreteri’ne mektuplarında 30 Haziran belgesinden söz ediyor?” diye sordu, şunları ekledi:
“Esas başkadır. Bu belge somut şeyler söylüyor. Başkan’ın da bunları müzakerelerde değerlendirmesi gerekirdi. Kritik soru ise şudur: Sayın Akıncı, Genel Sekreter’in belgesini kabul ediyorsak, boşlukları tamamlamak için müzakerelere derhal başlamaya hazır olduğunu söylüyor. Çözümün uygulanması mekanizmasıyla ilgili belge de var. Orada Genel Sekreter’in hedefi nettir. Garantör güçlere rol vermiyor. Rolleri sadece, BM himayesinde kurulacak özel komisyonun hazırlayacağı raporu almak, görüş hazırlamak ve ayrı ayrı Genel Sekreter’e göndermek olacak. Dolaysıyla Genel Sekreter’in niyetleri temelinde garantilerden ve müdahale haklarından kurtulacaktık.”
Kiprianu, BM Genel Sekreteri, AB’yi temsil eden Mogherini, Yunanistan ve hatta İngiltere’nin tutumları ortadayken, Anastasiadis’in garantörlük ve müdahale haklarından kurtulma fırsatı olduğunu ancak onun Türk tarafını beklediğini söyledi.
Anastasiadis’e yaptığı suçlamanın ne olduğu sorulduğunda ise “Çeşitli taraflardan aldığımız ve çok net bir görüntü elde etmemizi sağlayan bilgilere dayanarak söyleyeyim; durum Sayın Anastasiadis’in söylediği gibi olsaydı, bekleyeceğimiz asgarî şey bizim tarafa sorumluluk yüklenmemesi olurdu” diyen Kiprianu, şunları ekledi:
“Başkan’ın, prosedür devam ettiği için Genel Sekreter Türkiye’ye sorumluluk yükleyemezdi argümanını kabul ediyorum. Ama sadece bunu yapmadı. Türkiye’yi sorumluluklarından arındırdı. Ve elbette sorumluluklar yükledi. Sorumluluğu da Akıncı’ya da Anastasiadis’e de siyasi irade eksikliliği nedeniyle yükledi. Bunları raporunda söylüyor. Sayın Anastasiadis’in ne yapmasını beklerdim? Gerekli siyasi iradeyi göstermesini, Güvenlik/Garantiler konusunu son ana kadar görüşmesini ve Türk tarafının çözüm isteyip istemediğinin o son anda ortaya çıkmasını ve ifşa etmesini isterdim.
Genel Sekreter askerler konusunda, anlaşmanın ilk günü yüzde 50’sinin çekileceğini, iki yıl içerisinde sayılarının 1960 Garanti Anlaşmaları’nın öngördüğü sayıya ineceğini, yani 950 Yunan, 650 Türk olacağını tamamen çekilmeleri konusunu ise iki başbakanın bir sonraki hafta New York’ta görüşeceğini söyledi. Açık kalan tek sorun bu iseydi, müsaade edin de, bizim tarafımızdan meselenin çözülmesi veya Türk tarafının tamiri mümkün olmayacak şekilde ifşa edilmesi için inisiyatif alınması olanağı vardı.”
YEMEĞİ BERHAVA EDEN ÇAVUŞOĞLU DEĞİL
Gazetenin “Bir dakika sayın Kiprianu, net bir görüntüye sahip olduğunuzu söylemiştiniz…” hatırlatması üzerine “Net görüntü var ancak anlayacağınız gibi bazı malum nedenlerden dolayı kamuoyu önünde söyleyemem” ifadesini kullandı. Gazetenin üstelemesi ve “O yemekte Genel Sekreter’in ne dediğini söylediniz, Çavuşoğlu’nun ne dediğini söylemediniz. Prosedürü havaya uçurduğu yalan mı?” sorusuna karşılık Kiprianu kendi aldığı bilgilerin farklı olduğuna işaret ederek şunları söyledi:
“Yemeği berhava eden Çavuşoğlu olsaydı Genel Sekreter’in, raporunda, en azından Türkiye’yi sorumluluklarından arındırmaması gerekirdi. Genel Sekreter’in raporu, onaylanmasından bir hafta önce Güvenlik Konseyi daimi üyelerine taslak olarak dağıtıldı. Bizim taraf, olguların Sayın Anastasiadis’in söylediği gibi olduğunu düşünse, en azından Sayın Anastasiadis’in Genel Sekreter’e ‘Sayın Guterres, oradaydın, ne olduğunu gördün, kimin sorumlu olduğunu gördün, sorumluluklarından arındırıp suçu bana atamazsın’ demesini beklerdim. Sayın Anastasiadis’in dediği gibi bizim taraf tamamen haklı olsaydı tepkinsinin (Anastasiadis’in) çok sert olacağından en küçük bir kuşkum yok. 2004’te gerçekleri yansıtmadığı gerekçesiyle Annan raporunu durduran Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ile temas edecekti. Şimdi neden yapmıyor? Neden bizim taraftan hiçbir tepki ortaya konulmuyor?”
“ULUSLARARASI TOPLUM OLGULARI RUM TARAFINDAN FARKLI GÖRÜYOR”
Kiprianu “Uluslararası toplum olguları hükümetin söylediğinden farklı mı görüyor?” sorusuna karşılık “Kesinlikle, bütün konularda bizimle aynı yorumu yapmıyorlar. Sizden gizlemeyeceğim, son dönemde kulağıma, Sayın Anastasiadis’in Akıncı’nın önerisini yönetme şekliyle ilgili birçok soru işareti geliyor. Bu da beni çok endişelendiriyor” dedi, şunları söyledi:
“Ezelden beri bizi destekleyen ve ‘Sayın Anastasiadis neden bu şekilde cevap vermeyi tercih etti, verilen fırsatı neden değerlendirmedi?’ diye soran dostlarımız var. Bu kadar söyleyebilirim, daha fazlasını söyleyemem.”
“Kadife ayrılık” konusunda söylenenleri hatırlatarak buna, Rum Yönetimi başkanlığı tarafından sıcak bakılıp bakılmadığı sorulduğunda “Çok şey işitiliyor. Vurgu yaptığım, kamuoyuna yönelik, hem Başpiskopos hem de diğerlerinin iki devletle ilgili açıklamalarıdır. Tepki gösteren tek parti AKEL’dir. Ne hükümet ne de siyasi partiler yeterli tepki gösterme ihtiyacı duydu” dedi.
“İKİ DEVLETİN FEDERASYONDAN KOLAY OLDUĞUNA İNANMAK SAFLIKTIR”
Kasulidis gazetenin üstelemesine karşılık “İki devlet çözümünün federasyondan daha kolay olduğuna inanmak saflıktır. En önemlisi de iki devlet olursa, yanımızdaki devlet de Kıbrıslı Türklerin değil Türkiye’nin kontrolünde olacak” dedi.
Andros Kiprianu, Genel Sekreter’in taraflardan talep ettiği zeminde başlıyoruz denmeden müzakerelerin başlamasının mümkün olmadığını hatırlatarak şunları söyledi: “Seçeneklerden biri, zamanın geçmesine izin vermektir ki bunun, Türkiye’nin BM çerçevesi dışında tezler ortaya koyması anlamına geldiğini şimdiden görüyoruz. Çıkmaz uzadıkça ve zaman geçtikçe taksim çözümü yönüne kayacağız. Bu bizim açımızdan çözüm değil, yıkımdır. Bana sorarsanız, gerek bilerek gerek zamanın geçmesine izin vererek iki devlet çözümüne sürüklemek hainliktir.”
Gazetenin “Sayın Anastasiadis, bilerek veya bilmeyerek bunu mu yapıyor?” sorusuna karşılık da Kiprianu “Yorum yapmayacağım, anlayan anlar” cevabını verdi.
AKEL BM’NİN KIBRIS SORUNUNDAKİ TAVRININ DEĞİŞMESİNDEN ENDİŞELİ
Bu arada Fileleftheros, AKEL’in, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guterres Çerçevesi’nin stratejik belge olarak kabul edilmesi çağrısından ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in bu çağrıyı kabul etmemesinin ardından, Çerçeve’yi yorumlama yetkisi bizzat Genel Sekreter’de olduğundan, BM’nin Kıbrıs sorunundaki tavrının değişmesinden büyük bir endişe duyduğunu yazdı.
Andros Kiprianu’nun, yıllık “Sol ve Kıbrıs Sorunu” toplantısında, Kıbrıs sorunundaki mevcut durumun kalıcılaşmasının sadece çözümsüzlük isteyenlere hizmet ettiğini söylediğini yazan gazete, bu durumun Kıbrıs sorununun BM çerçevesinden çıkması riski taşıdığını kaydetti.
Haftalık Kathimerini’nin haberine göre ise, Kıbrıs sorununu iyi bilen AKEL yetkilileri Guterres Çerçevcesi’nin, Kıbrıs’la ilgili konferansın ikinci gününden itibaren 6 madde için yol haritası olduğuna dikkat çekiyor.
TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, bütün noktaların kapatılması şartıyla (Guterres Çerçevesi’ni) kabul ettiğini, geriye mülkiyet başlığının kaldığını savunan AKEL’liler, Rum tarafının ilerleyip Türk ve Yunan alayları (TURDİK ve ELDİK) konusunda anlaşmak yerine –sonraki hafta New York’ta başbakanlar tarafından yapılacağını bile bile- Çavuşoğlu’ndan, hepsine yazılı cevap vermesini istediği görüşünde.
Habere göre, Anastasiadis’i öngörüden yoksun bir siyaset izlemek ve bunun Güney Kıbrıs’a yapacağı olumsuz etkileri düşünmemekle suçlayan AKEL yetkilileri, BM Barış Gücü meselesinin yeniden açılabileceğine, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kendilerine sorun çıkarabileceğine işaret etti. AKEL’liler Anastasiadis’in iki MEB ve “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinin sorgulanması açıklamalarını hatırlatarak “yoksa hiç tesadüf değil miydi?” sorusunu sordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.