Geçen gün eve, postayla bir zarf geldi.
Açtım baktım bir form.
Devlet, ölüp ölmediğimi soruyor.
Ölüp, ölmediğim umurunda olduğu için değil, sadece 3 kuruşluk maaşım için gönderilmiş bir form.
Eğer ölmemiş yaşıyorsam, bu formu doldurup, muhtara onaylatıp, ilgili daireye teslim etmem isteniyor.
Aksi halde, onca yıl emek verip ,hak ettiğim, maaşım kesilecekmiş.
Sanırım, murat edilen de bu herhalde.
Hani, ihmal edilip, doldurulması unutulursa, ya da ilgili kişinin eline geçmezse, devlet bir maaş kar etsin diye.
Yoksa, devlet dairelerinin bir birinden haberi yok mu (!)
İç işleri Bakanlığına giden resmi bir durum, Maliye Bakanlığına bildirilmiyor mu?
Bakanlıklar arasındaki, koordinasyon bu kadar mı laçka?
Düşünün ki, ben yaşamadığım halde, bu evrak eve geldi ve evden birisi bunu doldurup, muhtarlığa da onaylatıp gönderdi.
Demek ki; benim maaşımı almaya devam edecek.
Hadi köylerdeki muhtarlar, herkesi tanıdığı için, kim öldü kim kaldı biliyor.
Ya kentlerdeki muhtarlar?
Çoğu, götürdüğünüz evrakı, onaylayıp veriyor elinize.
Öyle dahi olmasa, böylesi keşmekeşin olduğu bir ülkede, bu durum, bilinçli olarak bile kullanılabilir.
Öyleyse neden bu denli kullanılmaya müsait yöntem uygulanıyor ki?
Kaldı ki, dünya kadar gereksiz kırtasiye gideri, posta parası ödeniyor.
Kişisel olarak, teknolojinin en üst düzeyinin her eve girdiği bir ülkede, elektronik ortamda, bakanlıkların bir birini bilgilendirmesi çok mu zor ki; böyle saçma sapan bir yol izleniyor.
İnanın, bu kâğıdı gönderen daireye dava açmak bile geldi içimden.
Kimin ne hakkı var benim psikolojimi bozmaya.
Emekli bir kişiyi her an ölecek potansiyelde görüp, bunu kendisine hatırlatmaya kimin ne hakkı var?
Bana gönderdiğin evrakı, nüfus dairesine gönder ve bilgi iste.
Hem benim psikolojimi bozup, kendimi ölüme hazır işe yaramaz hissettirme, hem de olası bir kullanımı engelle.
Böylelikle, öldüğü halde adına çek çıkan, ya da öldüğü halde seçmen kartı gönderilip, oy kullanılmasına neden olduğun olayları da engellemiş olursun.
Bu çok mu zor?
Yoksa çok mu zahmetli?
Herkes tek “tık”la, dünyanın öbür ucuna ulaşırken, siz daha neyin kafasını yaşıyorsunuz?
Biz artık nasıl güvenelim yaptığınız işlerin doğruluğuna, ya da samimiyetine.
Veya bu ülkeyi düzeltme niyetinize?
Yoksa, öyle bir derdiniz yok mu?
Tek derdiniz, ölüp ölmediğimizi bilmekse, kendi adıma söyleyeyim, ölmedim daha.
Tüm yaşattıklarınıza rağmen, kolay kolay ölmeye de niyetim yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.