Yeniden merhaba dostlar,
Uzun süredir buluşamadık.
Oysa ne kadar çok şey yaşandı bu sürede.
Hakkında uzun uzun yazılacak ne kadar çok şey birikti.
Ama ne yazık ki, trafik konusunda onca yazı yazmama , onca uyarı yapmama rağmen, trafik canavarı benden de diğer yarımı, ikizimi alıp götürdüğü için yarım kaldım, toparlanamadım ve yazamadım.
Adeta isyan edip, dünyaya küstüm.
Ancak bu sürede yaşananların evlatlarıma, ikizimin emaneti olan çocuklarına verdiği zararı görünce, dünyaya küsme gibi bir lüksümün olamayacağını anladım.
Zira son günlerde Türkiye’de yaşananlar, çocuklarımızı nasıl bir geleceğin beklediğinin göstergesi.
Ya mücadele edeceğiz ya da çocuklarımızı karanlık bir geleceğe emanet edeceğiz.
Belki de tek başımıza yapacağımız mücadelenin etkisinin olmayacağını düşünüyorsunuzdur ancak birlikten kuvvet doğar.
Zaten başka şansımız da yok.
Gerek Türkiye’de gerekse Kıbrıs’ta yuvalanan dinbazlara karşı mücadele verilmediği , din maskesi altında çocuklarımızın beyinlerinin yıkanmasına karşı çıkılmadığı hatta eğitim sisteminin düzeltilmesi konusunda baskı yapmadığımız taktirde, çocuklarımız ya ölen tarafta olacak ya da öldüren.
Başka bir seçenekleri kalmayacak.
Tıpkı dün Gaziantep’te bir çocuğun 30 çocuğu öldürmesi örneğinde olduğu gibi.
Bir çocuk nasıl canlı bomba olur, nasıl onca masumun ölmesine sebep olur?
İşte bunları konuşmak lazım.
Türkiye’nin 15 Temmuz gecesi yaşadığı o garip darbe girişimini konuşmak lazım.
Konuşmak, yazmak ve mücadele etmek lazım.
Zira dün susanlar, bu gün acıdan avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Bu gün susanlar da, yarın aynı acı ile bağırmamak için konuşmalı… yazmalı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.