Amerikan Johns Hopkins Üniversitesi'nin son verilerine göre nüfusu yaklaşık 4,7 milyon olan Yeni Zelanda'da koronavirüs vakalarının sayısı 1300'ün altında.
Ülkede virüs sonucu şu ana kadar sadece iki kişi hayatını kaybetti. Otago Üniversitesi Kamu Sağlığı Bölümü'nden Profesör Michael Baker ve Nick Wilson, İngiliz Guardian gazetesinde yayımlanan makalelerinde, Yeni Zelanda'nın salgına karşı uyguladığı eleme stratejisini ele aldı.
Covid-19 salgınında kararlı bir tutum geliştirmek gerekiyor, ancak salgın kontrolüyle ilgili bilimsel bilgi ve modern cihaz avantajına rağmen batılı ülkeler bu konuda çok yavaş davrandı.
Yeni Zelanda, ülke sınırları içinde Covid-19 salgınına tümüyle son vermek üzere gelişkin bir strateji izleyen tek "Batılı" ülke konumunda. Yeni vaka sayıları sürekli düşüş gösterdiği için bu strateji işe yaramış görünüyor.
Yeni vakaların çoğu seyahatten dönenler. Bunlar sınırdan girer girmez karantinaya alınıyor. Diğerleri ise belli bölgelerde toplanmış görünüyor, ki bunlar da takip altında tutularak yayılması önleniyor. Ancak zafer ilan etmek için henüz erken, ülkede sokağa çıkış sınırlamaları sıkı bir şekilde uygulanıyor.
Yeni Zelanda, hastalığı tümüyle ortadan kaldırma stratejsiini Mart ortasında uygulamaya başladı. Daha önce Avustralya'da olduğu gibi genel grip salgınında uygulanan yöntemlere başvurulmuştu. Sonra sıkı sınır kontrolleri, 14 gün izolasyon, hastaların önceden irtibat kurduğu kişilerin takibe alınması, karantina gibi yöntemler uygulandı.
Eliminasyon stratejsi
Ancak 23 Mart'tan itibaren Yeni Zelanda hastalığın tümden ortadan kaldırılması, yani eleme stratejisini uygulamaya başladı. Her iki ülkede de vaka sayısı azdı. Yeni Zelanda'da 102 koronavirüs vakası tespit edilmiş ve hiç ölüm olmamışken, Avustralya'da 1396 vaka ve 10 ölüm vardı. (Perşembe günü itibarıyla Yeni Zelanda'da 992 vaka ve bir ölüm oldu. Pazar gününden bu yana vaka artışı düşmeye devam etti, 89 yeni vaka sayısı 29'a düştü.)
Aynı gün Başbakan Jacinda Ardern Yeni Zelanda'da fiziksel mesafe ve seyahat sınırlaması uygulamasının artırılacağını açıkladı. 26 Mart'ta da ülkede topyekun sokağa çıkma sınırlaması başlatıldı.
Eleme stratejisi, grip salgınında uygulanan yatıştırma stratejisinden farklı. Yatıştırmada, salgın ilerledikçe müdahaleler de artıyor - örneğin okulların kapatılmasına daha sonra geçiliyor, "zirve" noktasını düzleştirmek amacıyla. Hastalığı tümüyle ortadan kaldırmak içinse, daha başlangıç aşamasında sıkı önlemler uygulanarak yayılması sekteye uğratılıyor.
Bir ay boyunca herkese evde karantina uygulanarak Covid-19'un yayılması durdurulmuş oldu. Bu sırada sınırda alınan ek önlemler, testlerin yaygınlaştırılması, ek takip ve gözetim için de hazırlıklar tamamlandı. Ayrıca daha önce Asya'daki SARS gibi büyük salgınlardan etkilenmemiş halkın fiziksel mesafe uygulamasına alışması da sağlandı bu sırada.
Alternatifler ne?
Yeni Zelanda'da eleme stratejisinde karar kılınmasının bir nedeni de bunun en az kötü seçenek olarak görülmesiydi. Dünya Sağlık Örgütü ekibinin Çin ziyaretinin ardınan yayımladığı raporda, gribin tersine Covid-19'un SARS'a daha çok benzediği ve toplum içinde yayılmış olsa bile ortadan kaldırılmasının mümkün olduğu bilgisiydi. Ayrıca Singapur, Güney Kore, Tayvan ve Hong Kong'da salgını sınırlandırmada başarı gösterilmişti.
Batı ülkelerinde de "zirveyi düzleştirme" amacıyla uygulanan yatıştırma stratejisinin işe yaramadığı, Avrupa çapında sağlık sistemlerine aşırı yüklenme olduğu görülüyordu. Bu ülkeler de artık baskılama stratejisine yöneliyor, böylece aşı veya ilaç buluncaya dek, belki uzun süreli sınırlamalar pahasına salgını kontrol edilebilir bir seviyede tutmaya çalışıyorlardı.
Hangi ülkeler uygulayabilir?
Bu stratejinin etkili olması için sınır kontrollerinin sıkı olması, yoğun test ve takip için yeterli kaynak bulunması, sokağa çıkma sınırlamasının uygulanabilir olması gerekir. Avustralya'da bu koşullar olduğu için bu strateji hala uygulanabilir. Ancak birçok düşük ve orta gelirli ülkeler bakımından ne yazık ki şu anda bunlar hayata geçirilebilir görünmüyor.
Önemli etkenlerden biri de siyasi liderlik. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern'in kararlı ve insani özellikleri ağır basan liderliğinin, Yeni Zelanda'da salgına karşı stragejinin hızla değiştirilmesinde ve uygulanmasında önemli olduğu söylenebilir.
Hükümet ayrıca Maori, Pasifik halkları ve düşük gelirliler gibi daha dezavantajlı kesimlerin korunmasın yönelik olarak büyük bri ekonomik destek paketi ve kira artışının sınırlanması gibi ek önlemler de aldı.
Buna rağmen Yeni Zelanda'nın az da olsa eliminasyon stratejisinin başarısız olma ihtimaline karşı da hazırlıklı olması gerekiyor. Bu durumda baskılama ve yatıştırma stratejisine geçmesi gerekecek.
Bu stratejilerle hedefli önlemlere yönelerek yaşlılar ve kronik hastalıkları olanlar gibi kesimlerin ölüm oranı da azaltılabilir. Covid-19 hastalarının dönem dönem artış göstermesi durumuyla baş edebilecek şekilde sağlık sisteminin geliştirilmesi de bu dönemde önemli olacaktır.
Daha fazla yatırım
Eliminasyon stratejisi diğer stratejilere göre iki avantaj sunuyor. Erken uygulandığı takdirde hasta ve ölü sayısını sınırlayabilir ve başarılı olması halinde daha net ve hızlı bir çıkış yolu da sağlayabilir. Ancak burada da iyimserliğin temkinli olmakla dengelenmesi gerekiyor. Gelecekte Covid-19 tehdidinden kurtulmak için aşı ya da antiviral ilaç tedavisinin bulunması şart.
Bu salgından çıkarılacak en önemli derslerden biri de kamu sağlığına daha fazla yatırım yapılması gerektiğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.