Birinci açıklamasında, KSP’nin ülkemizde 42 yıldan beri süregelen ‘ateşkes’ durumuna son verilerek, burjuva anlamda da olsa bir anlaşma sağlanmasının gerekliliğine içtenlikle inandığını belirterek, yaşanan bu sürecin, savaş sürecinin siyasi ve diplomatik olarak devamı olduğunu belirtti.
“TC, 74’te yarattığı çözümü dayatarak yasallaştırmaya çalışıyor”
Birinci, “Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’yle kıyaslandığında hem göreceli güçlü oluşundan hem de Kıbrıs’a dönük tez ve planlarının ABD/Birleşik Krallık politikaları ile kesişmesinden dolayı, Anglo Amerikan emperyalizminin desteğine sahiptir” diyerek, Türkiye’nin 74’te silah zoruyla ortaya çıkardığı “çözümü “Kıbrıs Rum egemenlerine ve Yunanistan’a dayatarak yasallaştırmaya çalıştığını belirtti.
Beşli görüşme taleplerinin NATO bünyesi içinde ve NATO kararları çerçevesinde, karşı tarafa empoze etme amacını güttüğünü de sözlerine ekleyen Birinci, Kıbrıs Rum egemenlerinin de 1963’te elde ettikleri üstünlüğü kaybetmemek, 1974’le kaybettikleri üstünlüklerini tekrardan kazanmak için mücadele ettiğini belirtti.
Birinci, Kıbrıslı Rumların da beşli görüşme yerine çoklu görüşme taleplerinin, kendilerine dayatılacağını bildikleri koşulları engelleyebilmek için sorunu NATO bünyesinden çıkarmak ve özellikle Rusya’nın desteğini sağlayabilmeyi amacıyla olduğunu söyledi.
“Kıbrıs sorunu burjuva temelde çözülemez”
Birinci sözlerine şöyle devam etti:
“Bir ulusal sorun olan Kıbrıs sorunu burjuva temelde çözülemez Çünkü onun yaratıcısı, tüm tarafların da dâhil olduğu emperyalist sistemdir. Kısmi/dönemsel bir anlaşma/uzlaşma teorik olarak mümkün olsa da, bugünkü koşullarda çok zordur. Böylesi bir anlaşma/uzlaşma yapsalar bile, bu ancak güçlü olan tarafın diğer tarafa şartlarını empozesiyle mümkün olacaktır. Ancak böyle bir uzlaşmanın, istikrarsız ve dengelerin çok sık değiştiği günümüz şartlarında uzun süre korunması mümkün değildir.”
“Akıncı, Ankara’nın çıkarlarını temsil ediyor”
Türkiye ve Kıbrıs Türk toplumunun liderliğinin Kıbrıs’ın kuzeyinde gaspçı ve yağmacı bir temel üzerine kurdukları düzenden taviz vermek istemediklerini de ifade eden Birinci, Ankara ve Akıncı’nın garantilerde ısrarlı olduğunu söyledi.
Birinci, “Toprak konusunda yüzde 29+ olarak Denktaş zamanında belirlenen formülde ısrar eder gibi görünmelerine rağmen özünde Morfu bölgesinin de iade edilmeyip federal yönetime devri önerisiyle, bu çizginin bile gerisindedir” diyerek, Akıncı ve heyetinin, masada, Kıbrıslı Türklerin değil Ankara’nın çıkarlarını temsil ettiğini söyledi.
Akıncı ve heyetinin bu çizgisi ile barışın mümkün olmadığını da söyleyen Birinci, “bu çizginin en çok başarabileceği Kıbrıslı Rumlara, Türkiye ve NATO/ABD baskısıyla bir anlaşmayı dayatmasıyla olur” diyerek, Mont Pelerin’de yapılmaya çalışılan da bu olduğunu söyledi.
“Liderlerden neler talep ettiğimizi belirtelim!”
Birinci, bugün yapılacak eylemle ilgili de konuşarak, barış yanlısı bazı örgütlerin halkın, Annan Planı öncesindeki gibi sokaklara dökülmesini ve barış talebini yükseltmesini istediklerini de ifade ederek, talebin yerinde bir talep olduğunu ancak bunu yaparken liderlerden neler talep edildiğinin de belirtilmesi gerektiğini ifade etti.
Birinci, “örneğin makul olmayan toprak talepleriyle masaya oturmayın, garantilerden vazgeçin diyelim” diyerek, Akıncı’nın “Kıbrıs Türk toplumunun çoğunluğu garantilerden yanadır” iddiasına destek vererek barış talep ederken aslında barısı baltalamak için mi uğraşılacağını sordu.
“Varılacak anlaşmada tüm yabancı orduların adadan çekilmesi sağlanmalı”
Birinci sözlerine şöyle devam etti:
“‘Garantiler’in Kıbrıs Türk toplumunun güvenliğini sağlamak için gerekli bir koşul olduğu siyasi bir yalandır. 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmasına ek olarak imzalanan “Garanti ve İttifak Anlaşması” adamızda bulunan ‘Egemen İngiliz üs Bölgeleri’nin korunmasını ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını ve anayasal düzenini korumayı amaçlıyordu. Bu amaçla da garantör güçler olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’ye ülkemize tek taraflı askeri müdahale hakki tanıyordu. Garanti anlaşmasının devamı talebi özünde garantör güçlerin tek taraflı müdahale hakkının devam ettirilmesi içindir. Garantör güçler geçmişte bu anlaşmaya dayalı olarak adamıza tek taraflı olarak askeri müdahalelerde bulundular ama bunu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni korumak için değil, Kıbrıs’ı ilhak etmek ve bölmek için, Kıbrıs topraklarında ayrı bir devlet oluşturmak için kullandılar. Garanti anlaşmasının devamı Kıbrıs’ta istikrarsızlığın ve güçler dengesi her değiştiğinde adamızda yeni çatışma ve savaşlar yaşanmasının garantisi olacaktır.
Amaç Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum ulusal toplumlarının güvenliği ise buna yönelik düzenlemeler yapılabilir. Ancak bu düzenlemeler hiçbir yabancı güce ülkemize tek taraflı askeri müdahale hakki tanımamalıdır. Ayrıca varılacak bir anlaşmada İngiliz üslerinin ve tüm yabancı orduların adamızdan çekilmesi sağlanmalıdır.
“Toprak düzenlemesi ve garantilerin kaldırılması konusunda TC’ye baskı yapılmalı”
Bu şartlarda bir barış anlaşması yapılmasının çok zor olduğunun altını da çizen Birinci, barış isteyen her Kıbrıslı Türk’ün kendi toplum liderliğine ve Türkiye’ye toprak düzenlemeleri ve garantilerin kaldırılması konusunda baskı yapması gerektiğini ifade etti. Birinci, bunu talep etmeyen hiç kimsenin barış konusunda samimi olmadığını da kaydetti.
Birinci, Kıbrıs Rumlara da seslenerek, barış isteyen her Kıbrıslı Rum’un adada yaşayan iki ulusal toplumun siyasal eşitliğinin kabul edilmesi ve Kıbrıs Türk ulusal topluluğu üzerinde tahakkümcü bir yönetim anlayışına karşı çıkılması gerektiğini belirtti.
“Yuvarlak laflar söylemenin zamanı geçti”
Genel çerçevede yuvarlak laflar söylemenin zamanının geçtiğinin de belirtildiği açıklamada, her parti, örgüt ve hatta bireyin taleplerini ve beklentilerini somutlaştırması gerektiği ifade edildi.
Rauf Denktaş’ın da kendine göre barış istediğinin unutulmaması gerektiğinin altını çizen Birinci, herkesin barış istediğini iddia ettiğini ancak önerilen barışın içeriğinin farklı olduğunu da belirtti.
“Kıbrıs halkı bu gizli saklı pazarlıklardan bıktı”
Birinci sözlerine şöyle son verdi:
“"Beşli görüşmelerin gününü belirleyin ki biz de masaya harita sunalım", ya da "harita sunun ki çoklu görüşmelerin tarihini belirleyelim" gibi bezirgân pazarlıklarının anlamı nedir? Bunlar tamamen art niyetli ve sinsi pazarlıklardır! Barış yapmaya niyeti olmayanlar bu şekilde pazarlık eder. Ne istediğini bilen bir yönetimin, taleplerini çekinmeden ortaya koyabilmesi gerekir!
Kıbrıs halkı bu gizli saklı pazarlıklardan bıktı! Her şey tüm şeffaflığıyla kamuoyu önünde tartışılmalıdır. Kapalı kapılar ardında gizli saklı, pazarlıklar yürüteceksiniz, sonra da önümüze binlerce sayfalık bir metin koyarak bunu referandumda onaylamamızı isteyeceksiniz! Bu tarz bir referandum, kitlelerin içeriğini bilmediği, anlamadığı kararları onlara dayatmaktan başka bir anlam taşımaz.
“Masada nelerin konuşulduğu ayrıntılı olarak bilinmeli”
Gerçekten demokratik bir referanduma gidilecekse, halkın, tüm tarafların ve tüm partilerin önerilerini ve masada nelerin konuşulduğunu ayrıntılı olarak bilmesi şarttır.
Bu yapılmadan gerçekleştirilecek hiçbir referandum demokratik olmayacaktır. Mont Pelerin görüşmelerine ara verilmesi özünde olumlu bir gösterge değildir.
Görüşmelerden olumlu sonuç alınmasını istiyorsak halkımızın şeffaflık talebiyle, ganimete ve gaspa dayalı rant düzenine son verecek bir uzlaşma için, manda yönetimi olmayı reddederek, garantilerin kaldırılması ve her iki tarafın da toprak gaspına son verilmesi talepleriyle, ve en önemlisi, emperyalist ordu ve üslerden arınmış, bağımsız ve demokratik bir Kıbrıs talebiyle sokaklara çıkması şarttır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.