Kıbrıs'ın kuzeyindeki oy potansiyelinin önemli bir bölümü Ankara’nın kontrolü altındadır. Ne yazık ki kontrol altındaki bu oyların çoğunluğu TC kökenli KKTC vatandaşlarına aittir. Tümü değil ama önemli bir kesim çeşitli baskı ve vaatlerle her seçimde Ankara’daki mali oligarşinin emirlerine uymak zorunda kalmaktadırlar. Ankara’dan gelen emirlere uyulmaması halinde bu insanların apar topar birkaç saat içinde sınır dışı edildiklerine geçmişte çok tanık olduk. Ekonomik ve siyasal bir çok yöntemle baskı altına alınan bu insanların Kıbrıs Türk solu tarafından da hor görülüp dışlanmak suretiyle, Türk milliyetçiliğinin ve Türk egemen sınıflarının kucağına itildikleri bir gerçektir. Ayrıca, azımsanmayacak sayıda Kıbrıslı Türkün de benzer baskılar ve çıkar ilişkileri üzerinden Ankara’nın etkisi ve denetimi altında olduğu inkar edilemez.
1958’den beri Kıbrıs Türk Toplumu içerisinde, 1974’ten bu yana da Kıbrıs'ın kuzeyinde müdahalesiz bir seçim olmamıştır. Bugüne dek yapılan hiçbir seçim Kıbrıs Türk halkının iradesini temsil etmemiştir! Buna sonuçların ‘olumlu’ kabul edildiği Annan planı referandumu da, 2005’te Talat’ın, 2010’da Akıncı’nın kazandığı secimler de dahildir. Sonuçlar hep Ankara’nın müdahaleleriyle belirlenmiştir.
Pazar günkü seçimde de müdahale yaşanmıştır. Ankara’nın halkımızın iradesini ayaklar altına alan ve ne YSK’ya ne de yasalara saygı göstermeyen yasadışı müdahale, baskı ve tehditleriyle secim Tatar’a kazandırılmıştır.
Bu müdahalelerin önde gelen sorumluları mecliste temsil edilen siyasi partilerin liderlikleridir. Bu liderlikler ülkemizdeki fiili durumu sürekli inkar etmektedirler. Sokaktaki herkesin bildiği gerçeği, KKTC’nin Ankara’dan yönetildiğini inkâr ederek, halkın iradesini temsil ettiklerini iddia etmektedirler. Onlara göre müdahaleler sadece seçimden seçime gerçekleşen olgulardır. Üstelik her seçimde değil! Kendileri Ankara’nın müdahaleleriyle seçim kazandığında seçimler ‘demokratik’ bir ortamda yapılmış oluyor. Sadece kaybettiklerinde müdahale vardır! Hâlbuki gerçek şu ki Ankara KKTC’ye her gün her konuda müdahale etmekte, bakanlıklardan belediyelere hatta muhtarlıklara kadar her alana el uzatmaktadır. KKTC’nin kendisi müdahaledir!
Hal böyle iken, “irade bizdedir, KKTC’de demokrasi vardır” diyenlerin seçimlere müdahale edilmesinden şikâyet etmeye hakları yoktur.
Kıbrıs’ın kuzeyinde demokrasi olduğu yalanını sürdüren burjuva ve küçük burjuva partiler halkımızı bir kez daha hayal kırıklığına uğrattılar.
Ankara bir kez daha iradenin kimde olduğunu ve nasıl bir demokrasiyle yönetildiğimizi eze eze bizlere gösterdi!
Artık önümüzde tek seçenek vardır. Hep Birlikte onurlu anti-emperyalist bir direnişi örgütleyerek ülkemizi ve halkımızın kimliğini ve kişiliğini korumak! Bu mücadeleyi çeşitli milliyetlerden emekçi kesimlerle beraber örgütlenerek başarmak zorundayız. Burjuva politikaların arkasından koşup kendimizi kandırarak irademizi elde edemeyiz.
İradenin Türk hâkim sınıfları ve onun yerli işbirlikçileri eliyle gasp edilmesine karşı su ilkeler temelinde direnişi örgütlemeliyiz:
1.İrademizi gasp eden; faşist ve militarist bir zihniyetle Kıbrıs'ın Kuzeyini uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgal altında bulunduran Türkiye cumhuriyetini devletler hukukuna uymaya zorlamak için mücadele etmeliyiz.
2.Kıbrıs Türk halkının egemenliği esastır. Bu amaçla geçici 10.maddenin iptali, Türkiye'nin Kıbrıs'ın kuzeyindeki tüm kurumlar üzerindeki vesayetinin; ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel tahakkümünün kaldırılması için mücadele edilmelidir. Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs Rum toplumundaki hâkim sınıflara karşı egemenlik talep ederken, Türkiye'ye bağımlı olması, Türkiye’den egemenliğini talep etmemesi kabul edilemez. Kendi bölgemizde irade sahibi olmadan kibrisin bütününde eşit haklara sahip bir halk olamayız!
3.Tüm baskı ve tahakkümlerin, ırkçılığın ve faşizmin kaynağı emperyalist burjuva ekonomik sistemdir. Burjuva ekonomik sisteme karşı durmalıyız
4.BM çerçevesinde yürütülen görüşmelerle federal bir Kıbrıs’a ulaşılamayacaktır. Kıbrıs'ın kuzeyindeki de facto durumu kabul eden, Kıbrıs Türk halkının iradesinin gasp edildiği seçimlere onay veren zihniyetlerin Federal çözüm planları samimi değildir. Mücadelemizin bu safhasında, BM tarafından önerilen sahte çözüm planlarına karsı, bir bütün olarak Kıbrıs halkının özne olacağı ve çerçevesinin Kıbrıs halkının içinden çıkan demokratik kuruluşlar tarafından belirleneceği bir uzlaşma formülü üzerinde de
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.