1 Mart tarihi pahalılıkta yeni bir milat olarak ortaya çıktı. Elektrikte en az yüzde170’lik bir zamla rekor kırıldı.
Elimizde olmayan TL değer kaybı, ithalat bağımlılığı gibi nedenlerden dolayı zamların olacağını elbetteki herkes biliyordu. Ancak bildiklerimiz sadece bunlarla sınırlı değil…
Bir anda ve rekor seviyede bir zam yapmakla mikro, küçük ve orta ölçekli pek çok işletmenin dayanamayacağını, ödeyemeyeceğini ve ardından gelecek olan iflasları da biliyoruz.
Maliyet artırıcı ve temel girdilerden biri olan elektriğe bağlı olarak tetiklenecek olan peş peşe zamların alım gücünü bir o kadar daha düşüreceğini de biliyoruz.
Bir bahane olarak hala daha ülkemizde akaryakıt gibi elektriğin de diğer pek çok ülkeye göre daha ucuz olduğu söylemlerini duyar gibiyiz. Bir yere kadar yalan da değil…
Ancak herkes de biliyor ki asgari ücretli maaşının yüzde 15’ini – 20’sini elektriğe vermek zorunda kalıyorsa, işletmelerin harcamaları içinde elektrik harcamaları yüzde 20’lere dayanıyorsa orda bu bahanelere yer kalmaz.
Dolayısı ile sorun sadece elektrikte değil. Bizi bu noktaya getiren ülke yönetiminden ekonomi, sağlık, eğitim yönetimine kadar başaramadıklarımız ve uygulanan yanlış politikaların sonuçlarıdır.
Kişi başına gelirin ortalamada 7000 dolara düştüğü bir ülkede, elektrikte kw başına 2.70-3.00 TL istemek tek kelime ile trajiktir, yıkımdır. Aç kalmak, karanlıkta kalmak, işsiz sayısını artırmaktır.
Bir kez daha seslenmek istiyoruz: işletmelerin ve çalışanların yürüttüğü hizmetlerden emtia üretimine kadar cirolar düşüyor, girdi maliyetleri ise artıyorsa şimdi olduğu gibi ne insan yaşamı, ne maliye ne de sosyal güvenlik kurumu ayakta kalır.
Tüm bağırışlarımıza rağmen bugünkü ivedi sorun kim ne derse desin bir yandan yaşamı devam ettirecek önlemleri alırken diğer yandan yığılan borçların ödenebilirliğini sağlayacak politikaları hayata geçirmektir. Maliye, elektrik kurumu vb. sadece kendi ödemeleri için politika yapmaya devam ettikçe, yaşatılan acılarla birlikte geleceğimiz de çalınmaya devam edecektir. Yaşadığımız ve yaşatılan tüm acımasız koşullara rağmen dayanışmanın bir nebze olsun ne fikri ne de politik olarak gündem olmaması bizim için en büyük tehlike olarak karşımızda duruyor.
Salgının ikinci yılını geride bırakırken çok yönlü mücadelenin ihtiyaç ve önemi hiç bu kadar ortaya çıkmamıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.