İşte açıklama;
Ekonomik protokolün anlamı, özü, felsefesi iyice netleşti.
Sayfalar dolusu, içinde güzel lafların da yer aldığı söz konusu protokol; halkı, işletmeleri daha fazla ezim ezim etmekten başka hiçbir anlama gelmiyor.
Daha net olarak söylersek; yaşanmakta olan yoksulluğa, açlığa, mülksüzlüğe, göçe rağmen devlet harcamalarını karşılamak için iğneden ipliğe her şeyi zamlama peşinde... Protokol ile vergiler ve sigorta primleri artırılıyor, emekliden ve asgari ücretliden geçinip geçinemediğine bakılmaksızın vergi alınması öngörülüyor. Hane halkının ve işletmelerin çarklarının durmuş olması, iflasa sürüklenmeleri umurlarında olmamış. Dolayısıyla protokole mevcut haliyle “imha planı” demek abartı olmayacak.
Özellikle temel girdilerin son bir yılda ortalama yüzde 300’lere dayandığı, hayat pahalılığının yüzde 100’leri aştığı koşullarda, protokol ile öyle böyle olmayan yeni vergileri uygulamaya kalkışılması halinde ne küçük ne büyük işletmeler ne de toplum dayanamaz.
“Ekonomi ve Mali Kalkınma Protokolü” olduğu iddia edilen metnin yaratacağı ekonomik ve sosyal yıkıma dayanamayacak duruma gelenler için, “önlemler” de unutulmamış. Öfke ve stres yüklenecek olanlara sopa gösterilecek, eleştiri yapanların payına ise mahkeme yolu, ceza evi yolu düşecek. Protokolün özeti de felsefesi de bu!
Bir coğrafyanın, bir toprak parçasının; yurt, vatan, devlet( ne derseniz deyin) olabilmesi için her şeyden önce o coğrafyanın, o toprak parçasının üzerinde bulunanların yaşamlarını sürdürmeleri, sürdürebilmeleri gerekir. Yaşamlarını sürdürmeleri için ise üretime katılabilmeleri, hizmet edebilmeleri ve karşılığını alabilmeleri şarttır. Çalışabilir durumdaki nüfusun oranı %40’lara düşmekle kalmamış, çalışanların çoğunluğunun da aç duruma düştüğünü söylersek yalan olmaz.
Bu toprak parçasını; Bir ülkeden söz edemeyeceğimiz noktaya getirenlerin anlayamadıkları sorun tam da budur. Ayni çevreler egemen siyasetin yürütücüleri olarak kendileri hiç sorumlu değilmiş gibi bugünkü durumun tek nedeni, tek yaratıcısı, tek sorumlusu, bu ülkenin işyerleri, insanları ve çalışanlarıymış gibi ayakta kalanları da bitirmek için son hazırlıkları yapıyorlar. Bu yüzden de yaşam ile ölüm arasında duranların sayısı arttıkça artıyor. Davalık, mazbatalık, işsizlik, borçluluk çığ gibi büyüyor. İmzacılar gerçekten kendilerinden geçtiler.
İddia ediyoruz… Kıbrıs Türk tarihinin her anlamda en ağır krizi ile karşı karşıyayız…
İşletmeler, çalışanlar can çekişirken protokol metninde ödenebilmesi imkansız vergi ve zamlar dışında yeni bir açılımla yurt dışından gelen şirketlere, yatırımcılara küçük büyük olduğuna bakılmaksızın “yerli ortak veya sermaye gösterme” şartı kaldırılıyor. Bu gelecek olanlara da Sanayi Bölgelerinden yer verme taahhüdü yapıldığını biliyoruz. Soruyoruz! Bütün bunların anlamı nedir?
Bu içinden geçtiğimiz savaşı aratmayan koşullar altında, ihtiyaç bu muydu? “Siz yapamadınız, bu ülkeyi batırdınız yeni gelenler yapsın” mı diyorsunuz? Sizin rant kaygılarınızdan dolayı yaşanan işyeri enflasyonu önümüzde dururken bunu daha da körüklemek hangi akla hizmettir? Bu nasıl bir çözümdür?
Son söz olarak “yapacaklarınızı” iyi anladığımızı söyleyebiliriz. Ön gördüğünüz düzenlemelerin yaşadığımız vahşeti artırmaktan başka bir anlamı yok. Batan batacak, giden gidecek, ölen ölecek! Reva görülen bu, önerilen çözüm bu!
İsterseniz bugüne kadar yaptığımız gibi bir kez daha vurgulayalım buna hatırlatma da diyebilirsiniz. Kendi işini görmeyen, yapamayan, kendi göbek bağını kesmeyen, kesemeyen bir yapıdan hayır gelmez. Yaratılan bu yapının öz eleştirisini yapıp, ders çıkarmak yerine daha beteri için kolları sıvamanın ne anlama geldiğini ifadelendirmeye kelimelerin gücü yeterli değildir.
Bizim için durum nettir. Bu protokol ile geriye kalan ne varsa silinip süpürülecek. Bugüne kadar yaratan ve yürüten başkalarıymış gibi 74’den sonra yaşanılan tüm olumsuzluklar topluma fatura ediliyor ve bu yüzden cezalandırılmak isteniyor.
Bütün bu yapılanlar ekonomik, sosyal ve siyasal saldırı anlamına gelir. Bir boks ringindeki gibi son raunt hissi veriyor…
Bu kadar açık bir saldırıya maruz kaldığımız koşullar altında toplumu savunma ihtiyacı çoktan geldi de geçiyor.
Her zaman olduğu gibi sorumluluk; Bizde! Azıcık vicdanı olan herkeste!
KTEZO YÖNETİM KURULU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.