KTÖS İnsan Hakları ve Eşitlik Sekreteri Erdoğan Emiroğulları yaptığı yazılı açıklamada, çatışmaların en kötü sonucunun kaybedilen yaşamlar ve bunun toplumda yarattığı yıkım olduğunu belirtti.
Kayıp ve akıbeti hiçbir zaman öğrenilememiş kişilerin nerede olduklarının bilinmezliğinin derin bir trajediye neden olduğunu dile getiren Emiroğulları, yaşanan trajedide tek kurbanın kayıplar olmadığını belirterek, “Kayıpların eşleri, çocukları ya da anne babaları yıllar boyunca endişe içinde korkunç acılar çekerek, umut ve umutsuzluk arasında parçalanmış olarak yaşamaya devam ederler.” ifadelerini kullandı.
Kayıpların akıbetini bilmenin sevenlerinin temel insani hakkı olduğunu kaydeden Emiroğulları, farklı gruplardan vahşet kurbanlarını gün yüzüne çıkarmanın, tümü mağdur farklı toplumlar arasında empati kurulması için son derece güçlü bir araç olduğunu belirti.
Birleşmiş Milletler himayesinde, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum liderlerin 1981’de yaptıkları görüşmelerin, Kıbrıs’ta Kayıp Şahıslar Komitesi’nin kurulmasını sağlayan anlaşmayla sonuçlandığını anımsatan Emiroğulları, ancak 1981’de kurulmuş olmasına rağmen, KŞK’nın yıllarca siyasi nedenlerden dolayı etkili bir faaliyet gösteremediğini savundu.
2007 yılında ilk kez kayıplara ait kalıntıları ailelerine teslim edilmesinin ardından, günümüze kadar geçen süreçte KŞK’nın, kayıp yakınlarının oluşturduğu sivil toplum örgütleri, Andreas Paraskos ve Sevgül Uludağ gibi öncü gazetecilerin katkılarıyla toplumsal yüzleşme adına oldukça önemli çalışmalar olduğunu belirtti.
İki Toplumlu Eğitim Teknik Komitesi’nin barış kültürü eğitimini her iki toplumun eğitim sistemleri içine yerleştirme gayretinin barışma ve birbirini anlama adına önemli bir adım olduğunu kaydeden Emiroğulları, Kıbrıs adasında yaşanan çatışmaların en trajik ve acı sonucunun ise 1974’te yaşanan Muratağa-Sandallar katliamında öldürülen 14 çocuğun bugün defnedildiğini ifade etti.
“BARIŞ KÜLTÜRÜNÜN YEŞERMESİ İÇİN MÜCADELE ETMEK 14 ÇOCUĞUN ANISINA YAPILABİLECEK EN ONURLU DAVRANIŞ”
Emiroğulları açıklamasında “Nesiller boyu acısı dinmeyen yaralar açan bu tür suçların yaşanmayacağı ve bu tür insanlık suçu işleyenlerin yargılanacağı bir adada, bir daha bu tür korkunçlukların pençesine düşmeyecek toplumlar yaratılması ve barış kültürünün yeşermesi için mücadele etmek 14 çocuğumuzun anısına yapabileceğimiz en onurlu davranış olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.