Dünya kadınlar gününün ilanı (1910); 120 kadının ‘’eşit işe eşit ücret’’ için verdiği mücadelede (1857) katledilmesinden 50 yıl sonra gerçekleşmiştir. Bugün dahi kadın bedeni üzerinde uygulanan tahakküm faaliyetleri ülkemiz dahil özellikle yakın coğrafyamızda da halen kendini göstermektedir.
Kadın bedeni üzerinde devlet eli ile yapılan müdahaleler, ataerkil yapının haksız ayrıcalıklarından vazgeçemeyen siyasilerce, özellikle sağlık ve eğitim alanında açıkça görünür haldedir. Yasalarca ‘’sınırları belirlenmiş’’ kürtaj uygulaması devlet hastanelerinde yapılmamakta ancak özel sağlık kurumlarında denetimsiz ve kayıtsız şekilde ücret karşılığı gerçekleştirilmektedir. Üreme sağlığı konusunda sağlık ocakları yetersiz kalmakta ve gerekli halk sağlığı eğitimleri verilmemektedir. Denetim ve kayıt sisteminden uzaklaştırılan her uygulama gibi kürtaj uygulaması da insan sağlığını tehlikeye atmakta ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Sağlık Bakanlığı ise bu konuda yıllardır kayıtsızlığını sürdürmektedir.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin de dahil olduğu çeşitli sivil toplum ve meslek örgütleri, kadın cinsel sağlığı üzerinde eğitim programları ve materyalleri üzerinde çalışmalar yapmış ve KKTC Eğitim Bakanlığı’na yıllar içinde defalarca sunmuştur. Ne yazık ki defalarca reddedilmiştir. Günümüzde cinsel sağlık konusunun temel eğitim kavramları içerisinde tabu olarak kalmasını sağlama çabası ve Eğitim Bakanlığı’nın haksız ısrarı kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Özellikle son 10 yıldır yaşanan kontrolsüz göç nedeniyle yaşanan ‘’seks köleliği’’ sorunu ülkemizde üzeri kapatılmaya çalışılan, göz ardı edilen bir yara halini almıştır. Eğlence ve Gece Kulüplerinin toplum sağlığı yönünden denetlenmesi için yürürlükte olan yasa 20 yıl öncesine ait olup halen insan haklarına aykırı bir uygulama ile kadınlar kilitli kapılar ardında alıkonularak ‘’ilk’’ kontrolleri yapılmaktadır. Çalışma koşullarının denetimi ise yasa eli ile çağ dışı bırakılmış yöntemler ve kriterlerle kısıtlanmıştır. KKTC İç İşleri Bakanlığı ve KKTC Sağlık Bakanlığı ise tüm bu uygulamalar konusunda sessizliğini korumakta, yıllardır yasal çalışmaları ertelemektedir.
Rahim ağzı kanseri, her yıl 500.000’den fazla kadını etkileyen, kadınlarda en sık görülen 5 kanser türünden biridir. Rahim ağzı kanseri evresine göre daha derin dokulara ve uzak organlara yayılım gösterebilir. Rahim ağzı kanseri, önlenebilen kanser türlerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü rahim ağzı kanserine karşı etkin koruyuculuğu nedeniyle; yetişkinlere ek olarak erkek ve kız çocuklarının da aşılanmasıyla, HPV kaynaklı hastalıklar ile rahim ağzı kanserinin önümüzdeki yüz yıl içinde ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında kanser tarama ve aşılama gelişmiş ülkelerde aktif olarak uygulanmaktadır. Ülkemiz sağlık sisteminde ise zorunlu aşı programında yer almadığı gibi koruyucu hizmetlere ücretsiz olması gerekirken rahim ağzı kanserini önleyen aşılar ücrete tabii tutulmaktadır.
Üreme sağlığı konusunda sağlık ocaklarımızın aktifleşerek bölgesel eğitimler ve üreme kontrolü için destek programlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Her kadının kendi bedeni ile ilgili kararı özgür iradesi ile verebileceği koşullar oluşturulmalıdır. Kürtaj uygulamasını kısıtlayıcı ya da yasaklayıcı zihniyetlerden uzaklaşılması ve hastanelerimizde kontrollü ve denetimli bir şekilde ücretsiz olarak sunulmalıdır. Eğlence ve Gece Kulüpleri yasasının yeniden düzenlenmesi ve gerekli denetimlerin bir an önce yeniden başlatılması son derece büyük önem arz etmektedir.
Birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da kadın çalışanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Biz KTTB olarak ataerkil düzenin haksız ayrıcalıklarından vazgeçemeyen siyasilere karşı, afetlerde ve savaşlarda, kadın ve çocukların olağan mağdurlar haline getirildiği bu düzene karşı mücadele etmeye kararlı olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.