Eskiden kurban denilince aklıma ilk bayram gelirdi.
Yepyeni bayramlık elbiseler, gıcır gıcır ayakkabılar.
Ve tabi ki bayramlık harçlıklar.
Bir de bayramlık harçlıkların harcandığı bayram yerleri.
Kısacası, mutluluk, neşe ve heyecan demekti bayram.
Oysa şimdi “Kurban” kelimesini duyduğum anda hem içimi hüzün kaplıyor, hem de geriliyorum.
Çünkü bu kelimeyi duymadığımız gün yok artık.
Trafik kurbanı.
Terör kurbanı.
Savaş kurbanı.
Maganda kurbanı.
Cehalet kurbanı.
Şiddet kurbanı.
Mobing kurbanı.
Töre kurbanı.
Ve daha sayamadığım onlarca kurban türü var artık.
Trafikte önlem alınmaz giden can sadece “trafik kurbanı” olarak anılır.
Terör yok edilmediği gibi daha da tırmandırılır ve bu uğurda giden canlara “terör kurbanı” denip geçilir.
Dünyayı saran savaş teröründe milyonlarca masum çocuk öldürülür ama haberlere “savaş kurbanı” olarak konu olur.
Yasalar ve yasaları korumakla yükümlü kişiler etkisizleştirildiğinden magandalar kendi adaletlerini (!) kurup, rast gele insan öldürür,
Maç kazanan , düğün yapan magandalar kutlama yapıp havaya açtıkları ateşle can alır, “bir kurşuna kurban gitmiş” denilir ve konu kapanır.
Cahilin birisi, kıyafetini, konuşmasını ya da duruşunu bahan edip bayanları darp eder, “o da öyle giyinmeseydi” denir ve bir cehalete kurban olmakla kalır.
Artık en çok şiddete kurban veriliyor.
“Kocasıdır döver de sever de”, “erkektir sinirlenir”, “kadın, kadınlığını bilmeli”, “erkeğini dinlemeliydi”, “dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek bir şey yapmaz” denilerek erkek bir güç göstergesi olarak kabul edilip, yaptığı her şey normalleşince milyonlarca kadının şiddete kurban edilir.
Tabi ki bu kadınların kurban edilmesinde en büyük rol, şiddete göz yumanlarındır.
Göz yumulan sadece kadına olan şiddet değil, çocuklara, mazlumlara hatta tüm canlılara göz yumulduğu için şiddet kurbanlarının sayısı her geçen gün katlanıyor.
Tabi ki bir insana uygulanabilecek en büyük şiddet mobing yani duygusal şiddet.
Müdürü çalışanına, çalışanı kendi altındaki hizmetliye.
Hizmetli evindekilere.
Kısacası toplumdaki bir çok kişi bir diğerini kurban seçip canından bezdiriyor.
Tabi ki bu durumda kurbanın adı dahi anılmıyor, arada kaynayıp gidiyor.
Tıpkı töre kurbanları gibi.
Özellikle kadınların kurban edildiği töre teröründe olduğu gibi.
Yani demem şu ki; artık “Kurban” bana bayramı değil, öfkeyi, üzüntüyü ve mutsuzluğu hatırlatıyor.
O yüzden kurbanların verilmediği, insanın değer bulduğu bayramlara kavuşulması dileğimle herkesin bayramını kutluyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.