Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu “Covid-19 ve Sosyal Değişim” üzerine bilgiler paylaştı. Hablemitoğlu, “Koronavirüs salgını nedeniyle sosyal ve ekonomik zararlarla karşılaşacağımız bir kriz yaşıyoruz. Bu bir insani kriz, doğal afet kapsamında hatta” diyerek bu krizin ölçeği ve ortaya çıkan zararın, genel olarak küresel ekonomik sistemin bir sonucu olduğunu ifade etti.
“Şu anda, işini kaybetmekten, hastalık için bile iznini bile alamamaktan, kirasını ödeyememekten korkan, gelecek kaygısı yaşayan çok insan var. Bütün bu kaygılar bireysel değil, sebebi tek tek bizler değiliz. Evet tüketim çılgınlığı, evet hesapsız harcamalar vs. var, ancak bunların sistemin dayatması ile geliştiğini yadsıyamayız. Bu kaygılar bireysel eylemlerimizden kaynaklanan bir krizi düşündürmemeli. Bu saydığımız olası kaygılar küresel olan bu salgının kaçınılmaz sonucu da değildir. Bu tam olarak bir kapitalizmin krizidir” diyen Hablemitoğlu, dünyada ve ülkemizde barınma, beslenme, sağlık gibi temel ihtiyaçlardan tutun diğer tüm yaşam koşulları da dahil salgının neden olduğu krizin, eşit olarak yaşanmadığını ifade etti. “Batı'da hükümetler, Almanya’yı bunun dışında tutarak söylüyorum, çünkü hala yapısal olarak çok iyi bir sosyal hizmet sistemi var, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sosyal güvenlik ağının sökülmesine karar verdiler. Eşzamanlı olarak, çalışan emekçi kesimin gücü bilerek parçalandı. Neoliberal politik ideoloji, şöyle söze döküldü Tahatcher’ı hatırlayalım “toplum diye bir şey yoktur, birey vardır.’’ Ve birey, bu düzende başına gelenlerden kendisi sorumludur. Salgın bu düzenin, dönüşümün en kritik zamanında geldi. Popülist neoliberalizmin enerjisi bitti. Bu durum, hem yeni dezavantajlılıklar yarattı, hem de var olan kırılganlıkları arttırdı, eşitsizlikler derinleşti” diyen Hablemitoğlu, bu eşitsizlikler arasında emekli, günlük çalışanlar, güvencesiz işlerde çalışanlar, hizmet sektöründe düşük ücretle çalışanların yoksullaşması, sınırların kapanması ile azalan ekonomik etkinlikler ya da kadınların ev ortamında kalması ile artan ev içi şiddet, yaş almış bireylerin risk altında ve yeterince gelirinin olmayışı, engelli bireylerin, çocukların, evsizlerin sorunlarının ilk akla gelenler arasında olduğunu belirtti.
“Nüfusumuz ne olursa olsun, yerel sosyal ve ekonomik politikalarımız ne kadar güçlü ise, kamu yöneticisi bürokratlarımız ne denli bilgili ve donanımlı ise, ve ülkemizdeki yurttaşlık bilincinin geliştirilmesine ne ölçüde yatırım yaptıysak, o kadar az hasarla çıkarız bu krizden”diyen Hablemitoğlu, bu noktada, sahada görev yapan ve mezun olma aşamasındaki sosyal hizmet uzmanlarının koruyucu, önleyici ve savunuculuk odaklı sosyal hizmet uygulamalarına sosyal refah devleti yönetişimi yaklaşımı içinde büyük bir ihtiyaç duyulacağına dikkat çekti.
“Salgının toplumsal etkisinin yanısıra bireysel etkilerini düşünmemiz gerek. Çok şey olurken, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışmak korkarak sokağa çıkmak, evde bir yaşam sürdürmeye çalışmak ciddi ruhsal baskı yaratıyor. Yaşadıklarımızın geçici olduğunu biliyoruz, bir yandan ne kadar süreceğini kestiremiyoruz, bir yandan da dünyanın bir yerlere doğru değiştiğini hissediyoruz. Salgın bittikten sonra ne olacak? Tedirginiz, çünkü bildiğimiz, yaşadığımız normali kaybettik” diyen Hablemitoğlu, hatırlanması gerekenin bu salgının bir yerde son bulacağı ve doğru önlemler alınıp doğru davranılırsa kendimizi koruyabileceğimizi belirtti. Hablemitoğlu, “Olup biteni görmezden gelme ve kaçma şansımız yok. Öyleyse, hayatta kalmaya dair bazı görevlerimiz var ve bunları kabullenerek, bundan sonra yaşamanın yollarını bulacağız. Yani “yeni bir normal’’ inşaa edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.