• BIST 9672.75
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 13 °C
  • Mağusa 14 °C
  • Girne 15 °C
  • Güzelyurt 12 °C
  • İskele 14 °C
  • İstanbul 11 °C
  • Ankara 8 °C

LAÜ Öğretim Üyesi Elmas, Çocukluk Çağında Besin Neofobisi konusuna dikkat çekti…

LAÜ Öğretim Üyesi Elmas, Çocukluk Çağında Besin Neofobisi konusuna dikkat çekti…
LAÜ Öğretim Üyesi Elmas, Çocukluk Çağında Besin Neofobisi konusuna dikkat çekti…

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr Cemre Elmas, “Çocukluk Çağında Besin Neofobisi” konusu üzerine bilgilendirmelerde bulundu.
Elmas “Çocukluk Çağı, Toddler Dönemi (Oyun Çağı / Yeni Yürümeye Başlayan Çocuk) (1- 3 yaş); Okul Öncesi Dönem (3-6 yaş); Okul Çağı Dönem (6-10 yaş); Adölesan Çağı (10-19 yaş) olmak üzere 4 grupta incelenir. Bu geniş dönem, birçok açıdan önemli olduğu gibi ömür boyu sürecek ‘beslenme alışkanlıklarının’ şekillendiği dönem olmasıyla ilgili olarak sağlık açısından da büyük öneme sahiptir” diyerek, bu dönemde doğru – sağlıklı beslenme
alışkanlıklarının gelişebileceği gibi beslenmeyle ilgili bazı sorunlarla da sıklıkla karşılaşılmakta olduğunu ve bu sorunlarından birinin de ‘Besin Neofobisi olduğunu söyledi.


Elmas, Besin neofobisi’nin, genel olarak bireylerin bilmediği veya daha önce tüketmemesi sebebiyle yeni besin olarak tanımladığı besinleri yemeye isteksiz olması veya yeni besinlerden kaçınması olarak tanımlanmakta olduğunu vurguladı.
“Çocukluk çağında besin neofobisinin en yaygın nedeni, çocukların bilinmeyen besinlerin görünüşüyle ilgili önyargılı olmasıdır” Elmas, Besin neofobisi hakkında deyaylı açıklamalarda bulundu “Besin neofobisi nedenleri her yaş grubunda farklı olabilmektedir. Örneğin; yetişkin grupta altta yatan mekanizmanın temel nedeni daha çok yeni besinlerin insan sağlığına zarar verebilecek besinler olabilme endişesiyken, bu durumun erken çocukluk döneminde algılamalı, bilişsel olmayan ve besin için özel olan sezgisel bir yanıt olabileceği bilinmektedir. Özellikle çocukluk çağında besin neofobisinin en yaygın nedeni, çocukların bilinmeyen besinlerin görünüşüyle ilgili önyargılı
olmasıdır. Çevresel etmenler (aile etkisi, rol model etkisi), genetik etmenler, bilişsel etmenler, biyolojik etmenler, demografik etmenler, psikolojik etmenler besin neofobisini etkileyen faktörler olarak sınıflandırılabilir. Anne karnından itibaren annenin gebelik sürecindeki beslenmesiyle şekillenmeye başlayan beslenme alışkanlıkları daha sonraki dönemlerde de şekillenmeye devam eder.

Emziklilik dönemi, bebeğin besine maruziyet yaşı ve sıklığı
bebeğin besini tanımasında oldukça etkilidir. Bebeklikten çocukluk çağına geçerken
ebeveynler tarafından çocuklarının ne, ne kadar, ne zaman yediğini kontrol etmek için

kullandıkları belirli davranışlar veya kurallar (beslenme uygulamaları) yine etkili
faktörlerdendir. Çocukluk çağında besin erişimini kısıtlamak ya da yemek için baskı yapmak
da dahil olmak üzere, ailenin aşırı kontrolcü bir tutum sergilemesi, çevre baskısı gibi
durumların çocuklar üzerinde besin ile ilgili duygusal olarak olumsuz bir atmosfer yarattığı
bilinmektedir. Bunların yanı sıra yeni besin ürünleri için diyet çeşitliliği, besin alımının
yetersizliği ve ürünlerin lezzet, görsel olarak başarısızlığının yüksek olması gibi birçok farklı
faktör besin neofobisinin oluşmasıyla ilişkilendirilebilir. Bu sorunun boyutunu belirlemek
önemlidir. Bu konuda uzmanlar tarafından geliştirilen ve uygulanabilen ‘Besin Neofobi
Ölçeği’ kullanılarak çocukların besinlere karşı neofobik olma eğilimleri belirlenebilmektedir.
Birçok çalışma çocukluk çağında yüksek besin neofobi eğilimi gösteren çocukların daha
seçici olduğu ve bunun diyet çeşitliliğinin azalmasına ve yetersiz besin alımına neden
olduğunu göstermektedir. Besin neofobisinin özellikle meyve, sebze alımı üzerinde etkili
olduğu belirtilmektedir. Yetersiz sebze ve meyve alımına bağlı olarak diyet örüntüsünün
yüksek yağlı diyet yönünde değişebileceği, bazı vitaminlerin eksikliklerinin olabileceği ifade
edilmektedir. Bunlara bağlı olarak besin neofobisinin hem düşük (zayıflık) hem de yüksek
(obezite) vücut ağırlığıyla ilişkili olabileceği görülmektedir”
Elmas son olarak “Çocukluk çağında besin neofobisi sonucu oluşabilecek sağlık sorunları
düşünüldüğünde bunları engelleyebilmek ve günümüzde çocukların yeme davranışlarını
olumlu yönde değiştirebilecek etkili müdahale teknikleri geliştirmek adına çalışmalar
yapılmaktadır”diyerek, bu çalışmaların merkezinde ebeveynler bulunduğunu belirtti. Elmas
açıklamalarının devamında "Besin neofobisi konusunda yapılan yanlışlardan biri özellikle
çocuklarda başta beğenilmeyen bir besinin ebeveyn tarafından tekrar denenmeden diyetten
çıkarılmasıdır. Oysa literatürde başta beğenilmeyen bir besinin en az 8-15 kez denenmesi
durumunda tüketiminin giderek artabileceği vurgulanmaktadır. Bu yöntem, neofobik eğilimli
çocuklarda bu sorunu çözmede sıklıkla kullanılan ve en etkili yöntemlerdendir. Bunun yanı
sıra; besin neofobisi olan çocukları yeni besin hakkında bilgilendirmek diğer bir önemli
konudur. Besinin olumlu yanlarını aktarmakla besin korkusu olan çocuğun hem kaygılarını
azaltmasına hem de yeni besini denemek için istekliliğinin artmasına katkı sağlanabilir.
Yetişkinlerin rol model olması besin neofobisi görülen çocuklar arasında besin kabulünü
etkili bir şekilde artırabilmektedir. Aynı şekilde akranların rol model olmasının çocukluk
çağında besinlerin kabulünü artırabileceğini göstermektedir. Çocuğun arkadaşlarıyla
eğlendiği, huzurlu olduğu bir ortamda yeni besinlerle tanıştırılması olumlu sonuçlar
verebilmektedir. Çocukların yeni bir besini tüketmelerini sağlayabilmek için önceden bilip
tercih ettiği başka bir besine benzerlik kazandırılması yeni besinin tüketimini
kolaylaştırabilmesine katkı sağlayacak uygulamalardandır. Bu tarz uygulamalarla önlenmesi
mümkün olan bu ve buna benzer durumlar karşısında ailelerin ve/veya çocukların
bilgilendirilmesi oldukça önemlidir. Uzmanlar tarafından ne yapılması gerektiği konusunun
ele alınacağı eğitici programlarla ebeveynlere ve çocuklara ulaşmak, farkındalık kazandıracak
eğitimler vermek büyük önem taşımaktadır diyerek sözlerini tamamladı.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler