Hikâye Anlatıcılığı konusunda global birçok markaya ve lidere danışmanlık yapan Robert McKee bu sorunun yanıtını şöyle verir: Üst düzey yöneticilerin işinin büyük bir kısmı, insanları belirli hedeflere ulaşmaya motive etmektir. İnsanları ikna etmek için iki yol vardır.
Birincisi, çoğu yöneticinin eğitimini aldığı gibi klasik anlatım yöntemlerini kullanarak. Bu, entelektüel bir süreçtir ve iş dünyasında genelde bir PowerPoint slayt sunumundan ve “Başarıya ulaşmamız için yapmamız gereken şey…” gibi sayfalar, sözlerden oluşur. Ayrıca birçok slaytta veya konuşmada olduğu gibi yöneticiler mevcut durumu istatistiklere, gerçek verilere dayandırarak ve alanın uzmanlarından alıntı yaparak oluştururlar.
Fakat buradaki söylemde problem vardır. Çünkü konuştuğunuz kişilerin kendi yetkileri, makamları, istatistikleri ve deneyimleri vardır. Siz onları mantıkla ikna etmeye çalışırken, daha en başından sizinle kendi içlerinde tartışmaya başlarlar.”
İkinci yol olarak McKee, insanları ikna etmenin daha güçlü bir yöntemi olduğunu, bunu yapmanın yolunun da verilmek istenen mesajın bir hikâyeyle anlatılmasından geçtiğini söyler.Lider hikâye anlatırken aynı zamanda dinleyicileriyle de bağ kurar; çünkü insanlar sadece akılla hareket etmek değil liderden ilham almak da ister ve harekete geçirici bir kıvılcım beklerler.
Ve en önemlisi lidere güven duymak isterler. Bu yüzden liderlerin insanları ikna etmek ve görüşlerini benimsetmek için ilk yaptığı şey; kendileri hakkında bir hikâye anlatmak veya deneyimlerini aktarmaktır.
İkna etmeden önce bağ kur
Hikâyenin Gücü kitabında Annette Simmons bu durumu şöyle açıklar. “İnsanlara kim olduğunuzu anlatma aşamasını atlarsanız gerekli bağı kurma şansını yitirirsiniz. Bu yüzden hayır demelerinin nedenini sorduğunuzda akla yatkın başka sebepler üretirler. Oysaki ikna olmamalarının asıl sebebi size neden güveneceklerini bilmemeleridir.”
Coca-Cola’nın Ceo’su Muhtar Kent’in Türkiye’de bir zirvede ekonomi ve büyümeyle ilgili konuşmasına kendi hikâyesiyle başlaması bir liderin insanlarda nasıl güven yaratacağının en önemli örneklerindendir. Kent, konuşmasında kariyerine 1979'da Atlanta'da başladığını dile getirerek şöyle devam eder, “İlk on ayımı kamyonlarda geçirdim. Sabah saat 4'te kalktım, Coca-Cola kasalarını kamyonlara yükledim ve bütün şehri dolaşarak marketlere ve büyük satış noktalarına Coca-Cola sattım…. Benim için çok önemli on aydır. Çünkü hiçbir zaman unutmadım o ayları.''
Bu hikâye bize Kent’in nasıl bir hayata sahip olduğunu, başarıyı nasıl yakaladığını ve iş hayatındaki felsefesinin temel öğelerini verir. Barack Obama’nın başkanlık seçimleri sırasında ve neredeyse birçok konuşmasında anlattığı hikâye de aynı Kent’in hikâyesinde olduğu gibi bize liderin nereden geldiğini ve kim olduğunu anlatır: “Ben Kenya’dan gelen siyah bir adamla Kansas’tan gelen beyaz bir kadının oğluyum. Ben 2. Dünya Savaşı’nda General Patton’ın ordusuna hizmet etmiş ve Büyük Bunalım’dan çıkmış bir dede ile o uzaklardayken bomba yapımında çalışmış bir anneanne tarafından büyütüldüm. Amerika’nın en iyi okullarında okudum ve dünyanın en yoksul halkı arasında yaşadım. Damarlarında kölelerin ve köle sahiplerinin kanını taşıyan bir siyah Amerikalı kadınla evliyim. Bu kan, bizim değerli kızlarımıza bırakacağımız mirasımızdır.”
Lider de bizim gibi bir insandır. Duyguları, başarısızlıkları, çabaları, hayalleri ve hayal kırıklıkları vardır. İkna etmek ve harekete geçirmek istediği insanlara ne kadar kendini anlatırsa, insanlar ona o kadar güven duyarlar. Psikologlar buna “kendini açma” yöntemi der. Bunun işe yaramasının en önemli sebebi, eğer birine eksiklerinizi anlatacak kadar güvendiğinizi gösterirseniz o da eksiklerini gösterecek kadar size güvenir.
Yeni bir bölüme atanan veya yeni bir şirkete geçen yönetici, çalışanlarına neyi nasıl yapmalarından önce kendisinin kim olduğunu, neden burada olduğunu ve gelecekle ilgili hayallerini anlatması çalışanlarıyla güçlü bir bağ kurması sağlar. Bu bağ hayata geçirecekleri iş planları ve birlikte yapacakları yolculuk için sağlam bir temel oluşturur.
Türkiye’nin bazı büyük markalarına pazarlama, iletişim ve marka konularında akıl ortaklığı yapan Temel Aksoy’un “Liderlik Dili, Öykü Dilidir” yazısında ifade ettiği gibi “Liderin kendisi de her insan gibi aynı yolculuğu yapar.
Eğer beraberinde bu yolculuğa gönülden katılacak insanlar istiyorsa bu yolculuğun neden ve nasıl yapılacağını anlatması gerekir, tercihen iyi bir öyküyle...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.