• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • Lefkoşa 15 °C
  • Mağusa 12 °C
  • Girne 19 °C
  • Güzelyurt 12 °C
  • İskele 12 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 12 °C

Lohusa depresyonu, tedavi edilmemesi halinde anne ve bebek için büyük bir tehlike yaratabilir.

Yeni doğum yapan kadınların yüzde 50 ila yüzde 70’inde görülen lohusa depresyonu, tedavi edilmemesi halinde anne ve bebek için büyük bir tehlike yaratabilir.
Lohusa depresyonu, tedavi edilmemesi halinde anne ve bebek için büyük bir tehlike yaratabilir.

Dünyaya bir bebek getirmek mutluluk verici bir olay olsa da özellikle annenin yaşamını zorlaştıran ve stres yaratan bir yönü de var. Bu nedenle birçok kadın, anne olduktan sonra hafif hüzün ve kaygı hissediyor ve ruh halinde önemli değişiklikler yaşayabiliyor.

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Uzman Psikoloğu Tuğçe Denizgil Evre, normal durumlarda yedi veya on gün içinde kendiliğinden düzelmesi beklenen bu belirtilerin devam etmesi halinde lohusa depresyonuna işaret edebileceğini söylüyor.  Tuğçe Denizgil Evre  “Lohusa depresyonu doğumdan sonraki ilk altı hafta içinde sinsice başlar ve birkaç ay içinde düzelir fakat bir veya iki yıla kadar da sürebilir. Bu depresyonun birden çok nedeni vardır. Gebelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron yani adet döngüsü ve hamileliği koruyan cinsiyet hormonu düzeylerinin doğumla birlikte ani düşmesi veya geç başlangıçlı doğum sonrası depresyonda tiroit bozuklukları rol oynayabilir. Ayrıca B9 vitamini de doğum sonrası depresyonda etkili olabilir” ifadesini kullanıyor.

Lohusa depresyonu 2 yıla kadar sürebilir

Annelerin yüzde 50’si ila yüzde 70’inde görülen lohusa depresyonunun yaklaşık iki ay devam ettiğini söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil, annenin doğum sonrası ruhsal durumundaki değişikliklerle ilgili şunları söyledi; “Yeni annenin kafası çok karışıktır. Sık sık gözleri dolar, dikkatini bir türlü toplayamaz, derin derin iç çekme durumu yaşayabilir ve vücudundaki her noktanın ağrıdığını hisseder. Doğum sonrası hüzün olarak adlandırılan bu durum normal olarak kabul edilmektedir. Bir hafta veya on gün içinde anne bebeğine ve yeni ortamına uyum sağlamaya başlayacak, nasıl davranması gerektiğini yavaş yavaş öğrenecektir. Annelik konusunda deneyimli olmayan kadınlar için ilk dönemlerde yakınlarından alacakları desteğin önemi çok büyüktür. Hamileliğini zor geçiren veya düşük tehditi yaşayan veya zorlukla hamile kalmış anneler sahip oldukları bebeklerini her an kaybedeceklerini düşünerek gergin, kaygılı ve telaşlı olabilir.”

Hormonal, sosyal ve psikolojik değişiklikler lohusa depresyonuna neden olabilir

Lohusa depresyonunun neden olduğu psikolojik nedenlere de değinen Tuğçe Denizgil Evre, doğum yapan tüm kadınlarda hormonal değişiklikler olmasının yanında psikiyatrik bozuklukların da gözlemlenebileceğini, stres, kişiler arası ilişkiler ve sosyal destek alımı ile bağlantılı olarak doğum sonrası değişiklikler yaşanabileceğini belirtti.

Hayatlarını kendilerinden çok dış faktörlerin yönettiğini düşünen annelerin doğum sonrası depresyon açısından daha yüksek risk grubunda olduğunu söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, doğumdan sonraki üç gün içinde hormonların hamilelik öncesi seviyeye geldiğini, kimyasal değişikliklere ilave olarak bebek sahibi olmakla ilişkili olan sosyal ve psikolojik değişikliklerin de depresyon riskini artırdığını ifade etti.

Lohusa depresyonunun belirtileri

Açıklamalarına lohusa depresyonunun belirtileri ile ilgili devam eden Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, duyarsızlık, aşırı yorgunluk, enerji eksikliği ve bedensel yakınma gibi durumların doğum sonrası yaşanabilecek depresyon belirtileri olduğunu kaydetti. Aynı zamanda aile, arkadaş veya keyif veren etkinliklerden uzak durma, bebeğini yeterince sevmediği inancı ya da bebeğin beslenmesi ve uykusu ile ilgili duyulan endişeler ile bebeğe zarar verme korkusunun depresyon belirtisi olabileceğini söyledi.

“Anneler konsantrasyon güçlüğü, bellek zayıflığı, psikomotor hareketliliğinde artış, yerinde duramama, endişe, sinirlilik, sınırlılık, bulantı, kendiliğinden ağlama ve panik atak, iştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk, bebekle ilgilenmek istememe ya da bebeği öldürmek isteme gibi durumlar yaşayabilir” diyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, aynı zamanda mutluluk yerine çökkün duygulara sahip olmaktan gelen suçluluk duygusu, ilgi ve istek kaybı, depresif ruh hali, haz kaybı, değersizlik hissi, umutsuzluk, acizlik duygusu ile ölüm veya intihar düşüncelerinin de seyredebileceğini kaydetti.

Tuğçe Denizgil Evre: “Emziren anne depresyonda ise doktor kontrolünde ilaç kullanabilir.”

Lohusa depresyonunun kadın kadına semptomların şiddetine ve tipine göre farklılık gösterdiğini söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, depresyon ilaçları veya eğitim içi bir destek grubuna katılımın tedavi seçenekleri arasında olabileceğini söyledi. Psikolog Tuğçe Denizgil şöyle devam etti: “Emziren anne depresyonda ise doktor kontrolünde ilaç kullanabilir.”

Tedavi edilememiş lohusa depresyonunun anne ve bebek için tehlikeli olabileceğini söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, hamilelik sonrası depresyon yaşayan annelerin mutlaka profesyonel bir yardım alması gerektiğini belirtti. Psikolog Denizgil Evre, “Yeni doğum yapan anneler günlük durumlarla başa çıkamıyor, kendisine veya bebeğe zarar vermeyi düşünüyor ve günün çoğunu aşırı endişeli, korkmuş veya panik halinde geçiriyorsa mutlaka profesyonel bir yardım almalıdır. Lohusalık döneminde annenin yanında anlayışlı, tecrübeli ve destek sağlayabilecek bir yetişkin gereklidir. Anne, bebekle birlikte eş ilişkilerinin yeniden şekilleneceği, duygusal sıkıntılar gündeme gelebileceği konusunda önceden bilgilendirilmeli, bunların geçici olacağı yönünde telkin edilmelidir” ifadesini kullanıyor.

Lohusa depresyonu önlenebilir mi?

Lohusa depresyonunu önlemeye veya başa çıkmaya yardımcı olabilecek etkenler olduğunu da söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, depresyonda olan annelerin yardım almaktan çekinmemesi ve yardımcı olabilecek kişilere ihtiyaçları yönünde bilgi vermesi gerektiğini söyledi. “Anneler kendi ve bebeği için beklentisinde gerçekçi olmalıdır. Egzersiz ve yürüyüş yapmalı. Bir süreliğine evden çıkmalıdır. Bazı günlerin iyi, bazı günlerin ise kötü geçeceğinin farkında olmalıdır. Alkol ve kafeinden uzak durmalı, eşi ile ilişkisini geliştirip birbirine zaman ayırmalıdır. Aile ve arkadaşları ile iletişim içinde olup kendini izole etmemelidir” diyen Psikolog Tuğçe Denzigil Evre, hastaneden sonra eve ilk çıkıldığı zaman ziyaretçilere sınır koyulması, telefon konuşmalarının azaltılması ve bebeğin uyuduğu zamanlarda, annenin de uyuyup ya da dinlenip kendisini rahatlatması gerektiğini sözlerine ekledi.

tugce-denizgil.png

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler