Akşam üzeri tam evden çıkacaktım ki bir an durdum.
Ufaklık kanallarda gezip de sevdalısı olduğu çizgi film kanalını ararken Show TV denen ve ömrümün bir saniyesini bile seyretmek için harcamadığım rezillikler rüsvalıklar üstadı kanalda birkaç saniyeliğine durdu…
Kanal o sırada sözde haberleri veriyordu ve Kıbrıs’ta yaşanan, cinnet geçiren annenin çocuğunu öldürerek işlediği akıl almaz cinnet cinayetini allandıra ballandıra pullandıra anlatıyordu, üstelik de arada çaktırmadan abartılı gabartılı ekleme yapmayı ihmal etmeden!!!
Bu olayın üstüne mal bulmuş mağduri gibi dalan bizim çakma basın ve kalemşörler tayfası da histerik bir linç girişimine girişmiş ve kadını seri katil kişiliğine sahip bir şahıs olarak ilan etmekten de geri durmamıştı.
Polis ise ortaya atılan iddiaların tümünü yalanlayan bir açıklama yapmıştı.
Show TV denen ve hiçbir ayrıntıyı atlamayan, dahası, bol bold a ekleme yapan, rezillikler kanalı da polisin açıklamasını herhalde “atlamış veya görmemiş” olacak ki, hepimizin kalbini ve beynini durduran, Kıbrıs Türk toplumunu en derinden yaralayan olaylardan biri olarak tarihe geçecek bu olayı olabilecek en provoke şekilde sözde haber olarak yayınladı…
Bu olayı bitirir bitirmez de arkadan gelen habere bakın: İki kız kardeş salataya biber koyup koymama tartışmasına girmişler, araya baba girmiş, kızkardeşlerden biri bıçağı kapıp araya giren babayı bıçaklayıp öldürmüş, öldüren mahkemeye çıkarılmış, anne ise “kocamı kaybettim, bari kızımı da kaybetmeyim, şikayetçi değilim” gibisinden laflar etmiş…Sonuçta biber yerdin yemezdin kavgasında bir baba kızı tarafından öldürülmüş!!!
Ve arkasından benzer abuk subuklukta haber müsveddeleri geldi…
Yıllar yılıdır, özellikle de son 20 yıldır, karşımızda kandan, cinnetten, cinayetten, manyaklıktan beslenen, manyaklığı akıla sokmayı, bilinç altına yerleştirmeyi meslek edinen, bundan para kazanan, rant elde eden “organize” bir oluşum var…
Türkiye kanallarına baktığınızda gördüğünüz tek şey bir tarafta kokuşmuş din sömürüsü ve ağzından kin, öfke, nefret saçan politikacı müsveddeleridir, diğer tarafta ise her türlü ahlaksızlığın envai boyutunun, kadına ve çocuğa karşı şiddetin her türlüsünün her saniyesinde kol gezdiği, damadın baldıza, gelinin enişteye, kaynananın damada, kocanın geline, yeğenin yengeye en hafifinden “sarktığı”, cinnetin ve cinayetin her türlüsünün ballandıra ballandıra gösterildiği, küfürün ve karşısındakine “kudurmuş köpek gibi havlama yöntemlerinin” her türlüsünü en abartılı şekliyle bizim ve çocuklarımızın gözünün içine soka soka gösteren programlardır, TV dizileridir.
Yıllar yılıdır bu toplumu yozlaştırma, bilinç altına her türlü kötülüğü ve şiddeti yerleştirme politikası çok büyük ustalıkla yürütüldü ve yürütülmeye de devam ediyor…
Bir taraftan toplumun bilinç altına bu kötülükleri, ahlaksızlıkları yerleştiriyorlar, diğer taraftan da toplum içinde faciaya dönüşen bu kötü davranışlar, kötü örnekler ortaya çıktıkça toplumun gözünün içine içine “haber” diye sokmaya devam ediyorlar, böylece bir taşla iki kuş vuruyorlar, hem kötülüğe toplumu alıştırıyorlar, hem de sebeple sonucu birleştiriyorlar, çaktırmadan ve katmerleyerek toplumun kötülüklere ve yöntemlerine daha fazla aşina olmasına zemin hazırlıyorlar, çanak tutuyorlar…
Peki devlet ne yapıyor!!!
Açıkcası hiçbir şey yapmıyor, tam tersine, devleti yönetenler de din sömürüsünden ve diğer kötülüklerden besleniyor, kendilerine bu kötülüklerden argüman üretiyor, cehaletten beslenen bir güruhu idare ediyor, seçiliyor, malı götürmeye bakıyor…
Şimdi gelelim işin püf noktasına: Bir şekilde cinnet geçirip, ruhsal dengesini kaybedip de sırf kocasını üzmek için her ikisinin de hayatta sahip olabilecekleri en önemli değeri, kendi çocuğunu defalarca bıçaklaya bıçaklaya öldüren anne bu öldürme yöntemini kendi kafasına ve durduk yerde mi belirledi!!!
Yoksa içinde bulunduğu şartlar sayesinde yıllar boyu envai yöntemlerle bilinç altına işlenen kötülükler sayesinde “ruhsal dengesini, insanlığını, bilincini” kaybedip de mi bunu yaptı!!!
Bütün bu alçaklıklardan beslenen ve onların beslenmesine göz yuman, arkalarından salyalarını akıta akıta “sadık kuçucukları” gibi koşturan insan müsveddeleri şunu bilsinler ki hayatlarının tek bir saniyesinde bile huzur ve mutluluk yüzü görmeyeceklerdir, bu alçakların kendi rant sistemlerini beslemek için yarattıkları ve içinde yaşamaya mecbur olduğumuz dünya sayesinde biz de görmeyeceğiz, görmeyeceğiz çünkü bu alçaklıklar ve ahlaksızlıklar düzeninde hayatını kaybedenlerin günahları boynumuzda asılı duracak ve durmaya da devam edecektir…
Yakın zamanda kör topal giden adalet sistemimizin kıdemli yargıçlarından biri olan Tacan Reynar istifa etmiş, hayatının gidişatını değiştirmeye karar vermiş, ve herkesi anlayacağı birkaç kelime ile sisteme karşı olan sitemini dile getirmişti…
Arkasından ise medyada “konuş kardeşim, derdin ne, söyle, adam gibi neyse derdin anlat da biz de bilelim, madem istifa ettin gerekçesini açıkla, korkma da konuş…” gibi laflar edilmişti…
Belli ki bu lafları edenler toplum olarak (burada artık Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı yapmıyorum, her ikisini de geldiğimiz noktada “tek” kabul ediyorum, ister beğenin, ister beğenmeyin) ne kadar kokuştuğumuzu, ne kadar rezilleştiğimizi, ne kadar adileştiğimizi bir de kıdemli bir yargıcın ağzından duymak istiyorlardı…
Mesleki hayatı boyunca Allah bilir ne pislikler, ne rezillikler görmüş olan Tacan Reynar cevap bile vermedi, sessiz kaldı, aslında ise herkesin anladığı sessiz cevabında mesajı gayet açıktı: Yarattığınız ve yaratılmasına göz yumduğunuz bu rezil düzenin pisliğinde, kendi pisliğinizde boğulun gidin, sanki bilmiyorsunuz da bir de cevap istiyorsunuz…
Manyaklığı akıla sokmayı, yaşam tarzı haline getirmeyi meslek edinenler, bundan rant elde edenler ve onların varlığına çanak tutan insan müsveddeleri var oldukça, duyarlı insanlar da bir araya gelip de bunlara karşı “ölümüne” bir savaş açmadıkça, Allah çocuklarımıza acısın…
……………………….
Gelelim bizim Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın “ankete benzer” “Stratejik Plan Hazırlama Çalışması/Dış Paydaş Anketi’ne”…
Anketin başında diyor ki, “Bu anket, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Vizyon 2030 adı altında 2019-2030 yıllarını kapsayacak Stratejik Plan çalışmaları çerçevesinde siz yönetici ve öğretmenlerimizin Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı (MEKB) faaliyetlerine ilişkin görüş ve önerilerinin alınması amacı ile geliştirilmiştir.”
Kardeşim, hayatınızda hiç mi akademik çalışma yapmadınız, yoksa ahbap çavuş ilişkileriyle yaptığınızdan olsa gerek, bu işleri ancak bu kadar mı öğrenebildiniz!!!
Hade bilimsel yönden beceriksizce hazırlanmasını geçtim, zahmet edip de bazı seçeneklerde ve sorularda ve talimatlarda kullanılan Türkçe’yi bari adam gibi yazabilseydiniz, “ben söyleyim da sen anla” modunda gitmeseydiniz…
Eğer her bir aşamasının eleştirisini madde madde yazacak olsam en az on sayfalık eleştiri çıkar.
Eğer bu gayet beceriksizce hazırlanmış anket müsveddesi ile bu ülkenin, bu toplumun milli eğitiminin geleceğini böylesine beceriksizce yapılan eğreti işlerle belirleyecekseniz, “dükkanı” kapatın da gidin işinize…
Ha, yok dostlar alışverişte görsün moduyla yapıyorsanız, elimizden ancak bu kadar geliyor, aklımız ancak bu kadarını kesiyor diyorsanız, ona bir diyeceğim yok, zaten gelen giden hükümet müsveddelerinin aklı ancak bu kadarını kestiği için de 44 senede Kıbrıs Türk toplumunun eğitim seviyesinin geldiği nokta da ancak bu kadar olur diyeceğim…
Kusura bakmayın ama akla hayale gelmeyen trajedilerin sırf eğitimsizlikten kaynaklanan cahillikten, dejenerasyonluk yüzünden yaşandığı bu şartlar altında böylesi çalakalem işgüzarlıklara tahammülümüz yoktur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.