• BIST 9892.19
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 17 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 20 °C
  • Güzelyurt 15 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 13 °C

Matematik Fobisi: Aile ve Eğitmenin Görevi

Melin ULUÇ

Matematik kaygısı, öğrenmeleri olumsuz yönde etkileyen ve öğrencilerde matematiğe karşı olumsuz tutum oluşturan önemli bir duyuşsal faktördür. Bu kaygı “öğrencilerin matematiği düşündüklerinde endişe içinde kalmalarına neden olan, performanslarını düşüren ve dolayısıyla öğrenmelerini engelleyen mantık dışı korku hali” biçiminde tanımlanmıştır. Kaygı kelimesinin anlamından yola çıkarak bu durum ‘’daha çok içten gelen ve nedeni açık olmayan korku ya da giderilemeyen isteklerden doğan sıkıntı, bireyin sebebini bilmediği ama tehlikeli ve tehdit edici olarak kabul ettiği olaylar karşısında duyduğu huzursuzluk, bir çeşit korku hissidir” olarak nitelendirilebilir. Bu kaygı iki veya daha çok boyutlu olmakla birlikte problem çözme kaygısı, değerlendirme kaygısı, matematik test kaygısı, numara kaygısı, matematik öğrenme kaygısı, soyutlama kaygısı, pasif izleme kaygısı ve performans kaygısı şeklinde görülebilmektedir.

Nedenleri arasında matematik alanından kaynaklı faktörler, eğitimsel faktörler, ailelerin tavırları ile ilgili faktörler, kişisel değerler ve genel başarı beklentileri vardır. Kısacası; alandan kaynaklanan sebepler, eğitmenden kaynaklanan sebepler ve kişi ya da çevresinden kaynaklanan sebepler olarak sıralamak mümkündür. Özellikle okutulan matematik dersinin yapısından dolayı, toplumda matematiğin sadece zeki insanlar tarafında öğrenilebilir ve uygulanabilir bir disiplin olduğunun algılatılması kaygı oluşturan bir başka etken olarak ele alınabilir. Nitekim ülkemizde ve dünyada binlerce öğrencinin matematik dersini sevmediği, matematikle ilgili kaygılarının olduğu ya da matematikten korktuğu bilinmektedir. Bunun altında yatan sebepse matematiğin gerçekten zor olmasından mı, yoksa matematik derslerinde sunulan ders işleme müfredatının, öğrencinin öğrenme yapısına ve kavrama kapasitesine yeterince uyumlu olmamasından mı kaynaklanıyor olup olduğu iyice araştırılmalıdır. Eğitmenin rolüne gelince öğretmenin matematiğe karşı olumsuz tutumu, eksik sunum becerilerisi, bilgiyi yanlış şekilde sunması ve matematiği gerçek dünya ile ilişkilendirmemesi ile öldürücü eleştirileri ve yardım sağlama konusundaki başarısızlığı örneklendirilebilir. Li’ye göre matematiğin daha çok erkek işi bir disiplin olduğunu düşünerek öğretmenlerin bu şekilde davranmalarına da rastlanabilir. Bunun yanında son dönemlerde ilköğretimden başlamak üzere, yaşanan sık sık müfredat değişimleri ve öğretmenlerimizin bu yeni müfredatların içeriği hakkında yeterince bilgi sahibi olmamaları da sıralanabilir. Matematik öğretmenlerinin kaygı düzeylerinin yanı sıra, örneğin otoriter bir öğretim metodu  gibi olumsuz öğretmen tavırlarının da matematik kaygısına ve başarı kaybına sebep olan etkenlerden olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra ezbere dayalı  ve gerçek hayatla bağlantısı olmayan,matematikproblemlerinin çözümünde hızı hedefleyen  ve tek doğru çözüm yolunu vurgulayan öğretim metotlarının matematik kaygısını artırdığı tespit edilmiştir. Kişisel faktörlere ilişkin olarak ise zekadan öte faktörlerin olduğu, bunların arasında yaş, etnik köken, akademik sınıf, eğitim branşı gibi faktörlerin olduğu savunulmaktadır.  Örneğin; matematik kaygısının ergenlik çağında daha belirgin bir şekilde gözlemlendiği belirtilmektedir.  Okul çağı olarak ise matematik kaygısının ortaokulun ilk sınıfından itibaren başladığını belirtmesine rağmen, genel olarak üniversite öğrencilerinin diğer öğrencilere oranla daha yüksek matematik kaygısı taşıdıkları bilinmektedir.

Eğitmenin görevi

Öğretmenler, öğrencilere “zor” yerine “zor değil” duygusunu benimsetmeli, bireysel farklılıkları dikkate alarak kaygı azaltmalı ve başarıyı hedeflemelidir.

Öğretmenin sorduğu sorulara yanıt vermekten korkmayan ve rahat olan öğrencinin, matematikteki başarı düzeyi daha yüksek olacaktır.

Öğretmen, konuyu anlatırken günlük olaylarla bağlantı kurmalı; matematiğin kullanılabileceği alanları öğrencilerle tartışmalıdır.

Öğrencinin hızını ölçen testlerden kaçınılmalıdır çünkü zaman telaşı öğrencide tedirginlik yapmaktadır.

Öğrencinin gayreti ödüllendirilmeli. Öğretmen, sadece cevabın sonucuna değil, çözümün nasıl yapıldığına da bakmalı. Cevaptaki bütün işlemler değerlendirilmelidir.

Öğrenci asla azarlanmamalı. Matematik korkusu olan öğrencilerin aklından geçen en önemli şey de sınıf karşısında öğretmen tarafından hakarete uğramaktır. Öğrenciyi rencide eden bu hareket, üç türlü karşımıza çıkar; ya duyarsız olan bir öğretmen tarafından sözlü hakarete uğrama veya sınıftan bir arkadaşının probleme karışması, yorum getirmesi yada tahtada problem ile saatlerce uzun süre baş başa kalması şeklinde olur. Değerlendirmeyi, öğrencinin yıl içindeki durumu ile yapmak gerekir.

Öğretmen, dersi monoton bir şekilde anlatmamalı. Öğretmenin belli aralıklarda espriye yer vererek öğrencinin sıkılmasına zemin hazırlamamalı. Matematik, bir ceza unsuru olarak asla kullanmamalı. “50 tane alıştırma yap” ve “Sizin hepinize sınavda zor sorular sorayım da görün gününüzü” tipinden cezalar ve tehditler yapılmamalıdır. Küçük yaşlarda kullanılan ceza yöntemi çocuğun ömür boyu matematiği tehdit edici bir uyarıcı olarak benimsemesine sebep olabilmektedir.

Ailenin görevi

Matematiği anlayabiliyor olmayı zekanın üstünlüğüne bir işaret olarak algılamak ve bunu çocuğa hissettirmek sadece matematik dersinde yüksek not aldığında çocuğu takdir etmek veya düşük not aldığında ceza vermek, diğer derslere gösterilmeyen tepkiyi göstermek, matematik tutumunun olumlu yönde gelişmesine ve matematik kaygısının azaltılmasına önemli engeldir.

Mümkün olduğunca, çocukların diğer faaliyet alanlarında gösterdikleri başarılar da ödüllendirilmelidir. Matematik dersine, ne olduğundan daha az değer ve anlam yüklenmelidir, ne de olduğunda daha fazla anlam yüklenmeli ve değer verilmelidir.

Bu kaygı ne kadar erken teşhis edilir ve tedavisine başlanırsa o oranda başarı şansı artacaktır. Ailelerin, bu durumu tespit etme konusunda dikkatli olmaları bir başka önemli noktadır.Matematik kaygısının, ivedi etkilerinin yanı sıra, kendine güven kaybı, aşağılık duygusu, çekingenlik gibi uzun vadeli etkileri de söz konusudur.

Unutmayın! Matematik hayatımızın her evresinde karşılaşacağımız bir alandır ve bu alandaki bilgi önce ilgiden gelir. O ilgi kırılmasın.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları