• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • Lefkoşa 12 °C
  • Mağusa 12 °C
  • Girne 14 °C
  • Güzelyurt 11 °C
  • İskele 12 °C
  • İstanbul 6 °C
  • Ankara 0 °C

Mehmet Ali Talat ve KKTC Siyaseti

Ediz TUNCEL

Mehmet Ali Talat bir siyasetçi midir?

Konuya soruyla girince, üstelik de kapsamı geniş bir soruyla girince, hem köşe yazarı, hem de kendince görüşleri ve idealleri olan bir vatandaş olarak kendi görüşümü ortaya koyma bahanemi de yaratmış oldum.

Sorunun iki cevabı var.

Mevcut şartlarda, CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat bir siyasi partinin başkanı olarak elbette bir siyasetçidir.

Ancak ve ancak, siyaseti ikinci plana attığı ve kendi duygularının tercümanlığını kendisinin doğrudan yaptığı zamanlarda kesinlikle bir siyasetçi değil, duygularının ve mantığının kesiştiği noktalarda davranan, konuşan, görüş bildiren, bunları yaparken de kendince gerçekleri, vatanını ve halkını düşünen bir vatandaşdır.

Bu  da kendisini klasik anlamda bir siyasetçi kılığından çıkaran bir farktır.

Aslında bu fark, kendisini benzerleri arasında farklı kılan, farkını farkettiren önemli bir farktır.

Bu fark kendisini "lafın arasına biraz yalan dolan katayım, biraz katakulli okuyayım, milletin duymak istediğini söyleyim, bildiğimi söylersem hoşlarına gitmeyecek, kendimi garantiye alayım, onların duymak istediğini söyleyim" modundan çıkaran farktır.

Kendisiyle yıllardır tanışırız ama günlük bir samimiyetimiz yoktur, hatta aylık ve yıllık bile değildir desem yeridir.

Lakin telefonunu aradığımda ya hemen cevap verir, ya da ilk fırsatta dönüş yapar.

Kapalı kapıların arkasında anda arada bir konuları tartışırken, arada bir duyguları ağır bassa da, gayet analitiktir ve yetenekleri son derece gelişmiş bir bilim adamını rahatlıkla cebine çıkarabilecek kapasiteye sahiptir.

Cumhurbaşkanlığı görevinden inip de yeniden parti başkanlığına oynadığında, o süreçte kendisini aktif siyasete dönmesi için teşvik edenlerden biri de bendim, hala da o noktadayım.

Hangi görüşten, hangi partiden olduğu hiç önemli değil, memleket yangın yerine dönmüşken belli yeteneklere ve vizyona sahip bir siyasetçinin kapasitesinin atıl kalmasını tercih etmek, abesle iştigalden, memleketin ve halkın daha büyük kötülüklere uğramasına zemin hazırlamaktan başka birşey değildi.

Bu yüzden aktif siyasete iyi ki döndü, ama karşısında eskiden beri bildiği rant çarkları da değişmemiş, hatta kemikleşmiş halde sapasağlam duruyor...

Kapalı kapıların ardında konuşurken ikimizin de anladığı ortak dilden konuştuğumuz için hiçbir sıkıntı olmadan, muhabbet tavan yapar ve muhabbet  arasında iğne deliğinden girer, ipliğine yere dökmeden un sereriz, rant çarklarının kemikleşmiş dişlilerini kıracak yöntemleri de tartışırız.

Gel gelelim, anda arada bir TV kanallarından birinde konuları tartıştığımızda, halk tarafından kabul edilmiş pozisyonuyla bildiğini dosdoğru okumakta ısrarlı iki inatçının bir araya geldiğinde olması gereken olmakta, siyasetçi ile köşe yazarı bir vatandaş bir araya gelmekte, haliyle  tartışmamız fena halde kapışmaya, plansız programsız, ama tamamen art niyetsiz bir atışmaya da dönüşebilmektedir.

Bir tarafta, var olduğunu bildiği yanlışları asgariye indirmek için elinden geleni ardına koymadığına inanan ve var olan yanlışları anlatırken halkı daha fazla ürkütmemek adına boyutlarını olabildiğince hafifletme derdinde olan siyasetçi, diğer tarafta hergün mağduriyetini yaşadığı bu yanlışlardan ve bahanelerden usanmış bir vatandaş...

Herkes kendi büründüğü rolün penceresinden bakar, haliyle de vizyonlarda terslikler oluşabilir,  iletişimde sıkıntı yaşanabilir, sorunları tartışalım, yolsuzluklardan haksızlıklardan "temizlenelim" derken elimizdeki sabun istemeden elden kayarak diğerinin ayağının altına da kaçabilir...

Bu gibi durumlarda, izleyici ve gözlemci durumunda olan vatandaşlar, mağduriyetlerin baş yaratıcısı olarak  gördükleri  siyasetçilerin tarafında değildir, öyle ki, siyasetçiye olan güvensizlik, istisnalar kaideyi bozmasa da,  tavan yapmıştır, sorunlardan bunalmış olan vatandaş da artık tahammülsüzdür.

Vatandaş, yola çıktığında eve sağ salim dönmeyi ister, can güvenliği ister; iş yerinde tacize uğramadan, baskı altına alınmadan çalışmak ister, huzur ister, iş garantisi ister; hastaneye gittiğinde derdine derman ister, saygı ister, zaten hasta olarak gittiği hastanede bir de sürüm sürüm sürünmek istemez; okulda çocuğunun en iyi eğitimi aldığını görmek ister, özel ders derdine düşüp de üçkağıtçılıkta şeytanı sollayan öğretmenlerin ayak oyunlarına kurban gitmek, ceplerini doldurmak istemez; memleketin doğru dürüst bir şekilde yönetildiğini görmek ister, koltuğu korumak için herşey mübahtır anlayışıyla şeytanla bile işbirliği yapan siyasetçilerle, vergi vermemek için her türlü alavera ve dalaverayı çeviren bazı iş insanlarının yarattığı ortak rant düzeninin çarkları arasında ezilmek istemez; partizanlıkla devlete getirilen yüklerin bedelini cebinden ödemek istemez, hak hukuk konularında adalet ister, eşitlik ister, makam tutup da rant uğruna hata yapanların, halka mağduriyet yaratanların yargılanmasını ister...Haklıdır da!

Bu liste daha da uzayabilir, ama gerek yok.

Bunları herkes biliyor zaten, vatandaş da biliyor, siyasetçi de...

Mesele, devleti yönetenlerin bazı korkularla yaşamaları, o korkuları yaratan gerçeklerle yüzleşmek istememeleri, yüzleşmekte isteksiz davranmaları, veya yüzleşmek için fırsat beklerken boşuna zaman kaybetmeleridir.

Bu yüzden, alçak gönüllü, kibirsiz ve hiçbir büyüklük kompleksi olmayan, yapmacıklıktan uzaka bir vatandaş kimliği ile partisinin gelmiş geçmiş tüm hataları, ve keza, ülkenin de gelmiş geçmiş tüm siyasi hatalarının toplamı arasında sıkışmış bir siyasetçi kimliğini aynı anda taşımakla mükellef olan Mehmet Ali Talat'ın işi hiç de kolay değil.

Sn. Talat, bu gidişatta, ağzından çıkan lafları cımbızla toplayıp da işine geldiği gibi manipüle ederek kendine siyasette yer yaratmaya çalışan, dedikleriyle yaptıkları taban tabana zıt olan, buna rağmen gelmiş geçmiş tüm siyasi hatalarının toplamından kendine menfaat sağlamak için her türlü ikiyüzlülüğü mübah bilen, siyasetçiye ve siyasi partilere karşı yıllar boyunca oluşan güvensizliği koz olarak kullanmakta bir an bile tereddüt etmeyen, kalleşliği dürüstlük kılıfına sokmak için akla karayı seçen yeniyetme siyasetçi müsveddelerinin vızıltılarını daha çok "kışkışlayacağa" benzer...

KKTC siyasetinde manzara buyken, sabunu daha dikkatli kullanmak lazım...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları