Berlin'de bu basit çözümü neden daha önce hiç kimse düşünemedi? Almanya Başbakanı Angela Merkel, Perşembe günü Danimarka Başbakanı'nı ağırlarken Berlin'de düzenlenen askeri törene oturarak katıldı. İki ülkenin başbakanları milli marşlarını oturarak dinlendi. Merkel için herşey sakin ve yolundaydı.
Almanya'nın 64 yaşındaki Başbakanı Angela Merkel, son üç hafta içinde üçüncü kez geçen Çarşamba günü Başbakanlık'taki bir toplantı sırasında titredi. Titredikten kısa bir süre sonra sakin ve nesnel bir şekilde "İyiyim. Ukrayna Başbakanı Selenski için düzenlenen askeri tören sırasında da söylemiştim. Bu durum belli ki henüz sona ermedi, ama ilerlemeler var. Bir süre bu şekilde yaşamam gerekiyor. Ama çok iyiyim. Endişeye gerek yok" açıklamasını yaptı. Merkel bu açıklamadan bir saat sonra tekrar şiddetli bir şekilde titredi.
Merkel, Ukrayna Devlet Başkanı'nı ağırlarken yaşadığı ilk titreme nöbetinden sonra Başbakan'ın yeterince su içmediği açıklanmıştı. Titremede nöbetinin ilk yaşandığı 18 Haziran günü Berlin'de hava gerçekten de çok sıcaktı. Başbakanlık'ta yaşanan ikinci titreme nöbetinden sonra ise gazeteciler, bunun bir tür fiziksel reaksiyon olduğunu öğrendi. Ve bu açıklamadan sonra Başbakan'ın sağlık durumuna Başbakanlık Basın Bürosu tarafından gizli bir devlet meselesi olarak muamele edildiği anlaşıldı. Üçüncü titremeden sonra da Merkel'in durumunun iyi olduğunu ve randevularını iptal etmeyeceği açıklandı. Merkel de üçüncü kez iyi olduğunu tekrarladı.
ağlık - kamuoyu ilişkisi değişiyor
Peki Merkel hasta mı? Gücünün sonuna mı geldi? Alman medyasının başlıca gündem maddesi son haftalarda bu. Aslında bu durum, yani Merkel'in sağlık durumunun tartışılması ve konuşulması Almanya için yeni bir gelişme. Çünkü Almanya'da başbakanların sağlık durumu ile ilgili açıklama yapılması eskiden çok istisnaî bir durumdu. Örneğin yetmişlerin başlarında Almanya'nın başbakanı olan Willy Brandt'ın uzun bir süre depresif bir dönem geçirdiğini kimse bilmiyordu. 1989 yılında Berlin Duvarı yıkılırken başbakanlık koltuğunda oturan Helmut Kohl'ün de prostat hastalığı nedeniyle şiddetli ağrılar çektiğinden Almanlar habersizdi.
Çünkü başbakanlar ne yaptıklarını biliyorlardı. Siyasete yüksek güven duyan Almanlar, siyasi liderlerinin zayıflamasını görmekten hoşlanmayacak ve en azından bunu bilmek istemeyeceklerdi.
Siyasilerin sağlık durumuna halkın yaklaşımı ülkeden ülkeye farklılıklar gösterse de demokratik ülkelerde zamanla siyasilerin sağlığının bir tabu olmaktan çıktığı görülüyor. Artık ABD'de son yıllarda başkanların kan değerleri kamuoyuna açıklanıyor, Fransa'da da cumhurbaşkanının sağlık durumu hakkında konuşmak artık bir münasebetsizlik olarak görülmüyor. Oysa ABD'de eski başkanlar Franklin D. Roosevelt ve John F. Kennedy görev başındayken ağır hastalıklar geçirmiş ve kamuoyu bundan haberdar olmamıştı.
Almanya da sağlık ve kamuoyu ilişkisi konusunda değişiyor. Örneğin Rheinland-Pfalz eyaletinin başbakanı Malu Dreyer, Multipl Skleroz (MS) hastalığından muzdarip olduğunu defalarca kamuoyu ile paylaştı. Ancak diktatörlüklerde ve demokrasinin tökezlediği ülkelerde durum biraz daha farklı. Doğu Avrupa, Asya, Afrika ya da Latin Amerika'da diktatörler ve otokratlar hiç hasta olmuyor, en azından resmi olarak.
Jens Thurau
© Deutsche Welle Türkçe
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.