DP Milletvekili Serhat Akpınar’ın “İnsanlar meyhanelere harcayacakları paraları, çocukların geleceği için harcamalıdır” sözü sığ bir politik söylem olsa da düşündürücüdür.
Bu söylemde mesele, ne çocukların geleceğidir, ne de sorumlu davranma dürtüsüdür.
Amacın, çocuklar ya da sorumluluk duygusu, olmadığını, hükümetin sorumsuz harcamalarına en ufak bir kısıtlama getirmediğinden ,tam aksine sorumsuzluk zincirine yenilerini ekliyor olduğundan görüyoruz zaten.
Amaç insanların meyhaneye gidiyor olması falan değil bence.
Kaldı ki kendisi ve çevresi ya meyhanelere ya da modern meyhane haline gelen şık restoranlara gidiyordur zaten.
Zira meyhaneler, Kıbrıs’ın kültüründe var ve insanların kafalarını dağıtacakları, birlikte buluşup, sohbet edip kutlayacakları bir sosyalleşme alanı.
Bir restorana ya da bir kafeye gitmeden farkı yok.
Burada insanlar ne şiddet içeren davranışlar içerisine giriyorlar ne de her hangi bir taşkınlık yaşanıyor.
Tam aksine kadınıyla, erkeğiyle Kıbrıs halkının neşe içinde eğlendikleri ve geldikleri efendilikle çıktıkları yerler.
Sadece eğlence merkezi olarak da görmemek lazım, işsizliğin en büyük bela olduğu ülkemizde, yüzlerce kişinin ekmek teknesidir meyhaneler.
Şimdi biz kalkıp da, “pastaneler lükstür, oralara parça harcamak yerine, çocukların geleceğine harcansın, pastaneler kapatılsın” dersek, olur mu?
Eminim, “Oralar kaç kişinin ekmek kapısıdır” diyerek ilk karşı çıkan Serhat Akpınar olur.
Karşı çıksa haklı da bulurum.
Mesele insanların iş yapmasına engel olmak olmamalı. Eğer Serhat Akpınar karşı çıkacaksa, okul yaşındaki çocukların, meyhanelerde bulaşıkçılık, garsonluk yapmak zorunda kaldıkları, devletin sosyal devlet olma özelliğini yerine getiremediğine karşı çıkmalı.
Gelir adaletsizliğini yaratan bu sisteme karşı çıkmalı.
Kaçak iş gücüne, kontrolsüz nüfus akışına karşı çıkmalı.
Ancak görüyoruz ki Sn. Vekil tam aksini yapıyor.
Türkiye iktidarına hoş görünme çabasıyla, meyhaneleri konu ediyor, halkın çocukları düşünmek yerine, keyif içinde olduğuna vurgu yaparak, kendi halkını karalıyor.
Tabi bir de hükümetin bir parçası olarak sorumluluğunu halka yüklüyor.
“Biz çalışıp çabalıyoruz ama okullara, çocuklara yetemeyişimizin sebebi, halkın keyfine düşkün olması” demeye getiriyor.
Öncelikle Serhat Akpınar, şunu bilmeli ki, insanların bunca sıkıntı arasında kendilerini iyi hissedecekleri şeyleri yapmaları ne suçtur, ne ayıptır, ne de günahtır.
Bu kendisini zerre ilgilendirmez.
İnsanlar bir hafta boyunca yemeyi , içmeyi geçiştirip, hafta sonu ailecek mangal mı yakar, ayda bir eşleriyle, dostlarıyla meyhaneye gidip, eğlenip ya da kafa mı dağıtır. Bu Sn. Akpınar’ı zerre ilgilendirmez ve bu konuda da laf söylemek haddi değildir.
“Biz bu ülkenin sorunlarını çözeriz ve buna gücümüz var” diyerek hükümete gelmişlerdir. Yapamıyorlarsa giderler. Ağlama ya da başkalarının hayatlarına karışma hakları yoktur.
Hele ki, sırf bir yerlere yaranmak için, bu halkı kültüründen uzaklaştıracak, karanlık bir zihniyete parça yapacak söylemlerde bulunmaya ise hiç hiç hakkı yoktur.
Bu ülkenin başına her ne geldiyse, gelen giden siyasilerin , kendi koltuklarını, hatta kendi konfor alanlarını korumak adına yaptıkları yaranma davranışlarından geldi.
Artık yeter.
Kıbrıs’tan bir İran, ya da bir Afganistan yaratamazsınız.
Ya bu halkın vergileriyle maaş alan bu ülkenin vekilleri olduğunuzu hatırlayın, ya da bırakın halk doğrudan kendi kendini yönetsin.
Gölge etmeyin başka ihsan istemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.