Kıbrıslı Türk köşe yazarı Metin Münir'in "Türkiye, Kıbrıslı Türklerin şımarıklığından bıktı" başlıklı yazısı sosyal medyada tepkilerin merkezine oturdu. Yapılan eleştirilerde Metin Münir'in bir Kıbrıslı olarak Kıbrıs'ı unuttuğu dile getirilirken, "Kıbrıs'ı iyi bilmesi gereken bir yazarın nasıl böyle bir yazı yazdığı merak konusu oldu" şeklinde tepkiler internette paylaşılmaya devam ediyor.
İşte o yazı;
Türkiye, Kıbrıslı Türklerin şımarıklığından bıktı
Kıbrıslı Türkler 41 yıldır ikiye bölünmüş olan adayı birleştirmek ve Rumlarla yeniden ortak olmak için yeni bir heyecanla müzakereye giriştiler.
Ama şiddetle istedikleri bu birleşmeye hazır değildirler.
Birleşme olursa hiçbir konuda eşit olmayan iki topluluk arasında olacak.
Rumlar aklınıza gelebilecek her sahada Türklerden fersah fersah ilerdedirler.
Birleşme olup hudutlar kaldırıldığında, biri geri diğeri ileri iki ekonomi birleştiğinde Kıbrıslı Türkler Rumların rekabetinde dayanamayacak. Bunun yaratacağı sürtüşme birleşmenin kalıcılığı için büyük bir tehdit oluşturacak.
Adada Türkler her zaman Rumlardan geri idi. Bu Osmanlı devrinde böyle idi (1571-1878), İngiliz devrinde böyle idi (1878-1960). Adanın 1974’te bölünüp üçte birinin Türkleştirilmesinden sonra öyle oldu.
Türkler adanın en güzel ve en verimli bölümüne kondular, ama bu serveti değerlendiremediler.
Verimliliğe ve liyakate değil, rant ve ganimete dayalı bir siyasi ve ekonomik düzen kurdular.
Türkiye’nin her yıl adaya yolladığı yarım milyar dolar olmasa, lafta devlet olan KKTC batardı.
KKTC’nin tek umudu Akıncı gibi, ülkesini paradan çok seven insanların ortaya çıkmasında
Türkiye yaptığı bu yardımı Kıbrıslıları rasyonel bir düzen kurmaya zorlamak için kullanabilirdi. Ama kullanmadı. Cömertçe ve iyi niyetle verdiği mali destek hedef şaşırdı. KKTC’de hüküm süren kokuşmuş siyasi düzene, yeteneksiz siyasi kadroya ve bencil ve dar görüşlü sendikacılığa payanda oldu. Ve – ne yazıktır ki – adanın yeniden birleşmesine karşı en güçlü argümanı oluşturdu.Türkiye’den gelen para kalkınma değil, geri kalmışlığı finanse etti.
KKTC’de ekonomik reforma karşı köklü, bütün partilerin paylaştığı bir direnç var.
Bu direnç Ankara’dan gelen kredi adı altındaki hibelerden güç alıyor. Madem ki mangır geliyor, kim, neden reform yapsın, vergi ödesin, terlesin?
Her şey dökülüyor.
KKTC üstü açık bir çöplüktür. Elektrikler sık sık kesilir. Bir mektup Magosa’dan Lefkoşa’ya 12 günde gelir. Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde çıplak şilte üzerinde yatmak istemezseniz kendi çarşafınızı yanınızda götürürsünüz. KKTC’nin en büyük devlet şirketi olan Kıbrıs Elektrik Kurumu, Sayıştay denetimine kapalıdır. Oraya polis bile giremez. Devlet okulları yürekler acısıdır. Yatırım yapmak isterseniz önünüzde aşılması zor, hatta imkânsız bürokratik engeller bulursunuz.
Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak en iyi saklanmış sır Ankara’nın Kıbrıslı Türklerin şımarıklığından bıktığı ve onlardan kurtulmaya can attığıdır.
Ama nasıl?
Barış olursa Rumlar, Kıbrıslı Türkleri yutacak. Olmazsa Kıbrıslı Türkler, Türkiye’nin parasını yutmaya devam edecek. Her iki halde de Türkiye kaybedecek.
Avrupa’nın birçok ülkesinde – İtalya’da, İspanya’da, Yunanistan’da , Türkiye’de – yerleşik düzenin partileri zayıflarken sıra dışı insanların kurduğu, sıra dışı partiler yükseliyor.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı böyle bir gelişmenin bir ürünüdür.
KKTC’nin tek umudu bu tür, ülkesini paradan çok seven insanların ayağa kalkıp ortaya çıkmasındadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.