Narların dallarda çatlama zamanıdır şimdi
Sararmış incir yapraklarının dökülme zamanı..
Göçmen kuşların yolculuk hazırlığıdır
Karıncaların kışa hazırlık telaşı..
Ve çocukların okul heyecanıdır Eylül ayları..
Sıcaktan kavrulan yazın ona ulaşmak için
Bulutların yağmak için
Toprağın suya kavuşmak için
Tenlerin serinlemek için
Sabırsızlandığı zamandır Eylül ayları...
Sessileşmeye başlayan doğanın mahzunluğundan
Kuşsuz ve yapraksız kalan ağacın terk edilmişliğinden
Tenhalaşan yolların ıssızlığından mı ne?
Utangaç ve hüzünlüdür Eylül ayları..
Sonbahara sevdalıymış bestekârlar, yazarlar.
Bu mevsimi beklermiş şiirlerle şarkılar
Bu mevsimde yazılırmış en duygusal romanlar
Yeniden yaşanırmış mazideki anılar
Eylülde söylenirmiş en hüzünlü şarkılar (*)
Günler, aylar ve yıllar birbirine ulanarak geçerken, beraberlerinde getirdikleriyle de zamana ve tarihe damgalarını vuruyorlar. Bu yıla da korku ve endişeyi beraberinde getiren kovit belası yine damgasını vurdu ve zaten var olan diğer sorunları da katlayarak hayatımıza soktu. Ne zaman sonlanacağı; hatta sonlanıp sonlanmayacağı belirsiz olan bu olumsuzluklar tıpkı akıp giden zaman gibi başını almış bir meçhule doğru gidiyor. Bu durum hayatlarımızı rayından çıkarmış, ruhumuzu karartmış, kasvetini tüm mevsimlere yaymış olsa da ben bugün ondan bahsetmek istemiyorum çünkü yılın en sevdiğim mevsimini onun gölgesiyle karartmak istemiyor; ona “Hoş geldin” demek istiyorum.
*****
Uzun süren kavurucu bir yazdan sonra nihayet Sonbahara ulaştık.. Yılın en güzel dönemleri olan baharlar adada kısa süreli olsa da en çok beklenen ve özlenen mevsimlerdir her zaman.
Doğa mevsimlere ve iklimlere göre adeta kılık değiştirir. Sonbahar da doğanın çıplaklık hali, nü olma zamanı… Ağaçlar yapraklarını dökmeye başladılar. Mevsim ilerledikçe, hele rüzgârlar şiddetlendikçe daha da soyunacaklar. Göçmen kuşların bir kısmı sıcak
diyarlara göçtü bile… Geç kalanlarsa gidecekleri yere bir an önce ulaşmak için kafileler halinde gökyüzünde süzülüyorlar. Belli ki bunlar bulundukları yerden ayrılmak istemeyenler grubundan Tıpkı bizim gibi…
*****
Hazan mevsimi diye de bilinen bu zaman dilimi, adı gibi bir hüzün mevsimi olarak bilinse de ben ona bir de hatırlayışlar ve anılar vasfını ekliyorum kendimce. Koyulaşan bulutların griye boyadığı gökyüzü, solgun güneş, cıvıltısı azalan kuşlar, çıplak kalmış ağaçlar, bahçelerde solan çiçekler, sessizleşen sokaklar yalnızlaşmayı da beraberinde getirir bu mevsimde. Kendi içine döner insan. Eski günlerin hatıralarına dalar. Hele de geçmişi uzun, geleceği kısa olanlar… Rüzgârda savrulup düşen; toprağı sarı, kızıl renkle döşeyen yapraklar ömürlerinden eksilen yılları ve o yılların yaşanmışlıklarını hatırlatır onlara. Acısıyla, tatlısıyla..
Değişen hayat koşulları, insanların hayat tarzlarındaki değişiklikler Sonbahar insanının içini daha da acıtır, onu daha da geçmişe götürür. Çünkü artık onun sevdiği klasik müzik ve şarkılar çalmıyor radyolarda. Arada bir tesadüfen yakalanan eski bir şarkı daha da depreştirir hatıralarını. Bir zamanlar dillerinden düşmeyen, şimdiyse zamanın tozlu arşivlerine kaldırılan o şarkılar, artık nadiren ulaşıyor kulaklara ve dudaklara. Ekranlardaki abuk sabuk programları benimseyemiyor; sanal dünyayla mecburen tanışsa da onunla bir türlü barışamıyor Sonbahar insanı. O, dünyanın bu günkü keşmekeşliğinden yorgun düşmüştür artık. Çocukluk ve gençlik yıllarının hatıralarına sarılıp onlarla huzur bulmaya çalışır. Ailesini, kaybettiklerini, eski dostlarını daha çok özler, onlarla geçirdiği zamanları arar. Üstüne üstlük bir de yeni neslin o güzelliklerden mahrum olmasına hayıflanır.
*****
Sonbahar diyorum… Mevsim diyorum… Yaprak dökümü diyorum.. Şiirler, şarkılar diyorum… Diyorum da, memleketin hallerinin etkisinden kurtulup da bir türlü mevsimin hakkını veremiyorum. En iyisi sözü Cemal Süreyya’nın dizelerine bırakıp bu yazıyı öyle tamamlayayım.
"İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin / Şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun / Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde / Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman / En çok sesini aradım / Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ / Gözlerini sildi zaman / Dedim ya... Eylül’dü / Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin”
(*) Sonbahar şiirimden bir bölüm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.