Lefkoşa tarihi İnönü Meydanı’nı dolduran binlerce Akıncı gönüllüsü cevabı meydanda verdi
Lefkoşa’daki İnönü Meydanı/Girne Kapısı’nı hıncahınç dolduran binlerce Akıncı gönüllüsü bu akşam hep bir ağızdan “Cevap Akıncı” diye haykırdı.Şölen saat 18.00’de halk dansları gösterileriyle başlarken, yurttaşlar tarihi meydanı akın akın doldurmaya başladı.
Sunuculuğunu Barış Burcu’nun yaptığı “Cevap Meydanda” Şöleni’nde Akıncı gönüllüleri büyük bir coşku içinde “çözüm için, barış için, özgürlük için Akıncı”, “demokrasi için cevap, Akıncı”, “statükoya karşı Akıncı”, “güzel günler için Akıncı” sloganları atarken, yerli müzik grubu Grup Rast, ile müzisyenler, Barış Refikoğlu, Cemal Özgürsel, Serdar Kavaz ve Yıltan Taşçı’nın şarkılarına eşlik etti.
Şölende yaşlı ve engelli yurttaşlar için özel bölgeleri ayrılmış olması dikkat çekti. Meydana kurulan dev ekranlarla şölen meydanın en ucundaki insanlara kadar ulaştı.
Saat 20.30’da Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı’nın gençlerin eşliğinde eşi ve kızlarıyla birlikte meydana girmesiyle coşku doruğa ulaşırken meydan, Akıncı gönüllerinin yaktığı maytaplarla aydınlanır, sahneye konfetiler yağarken, Akıncı seçim müziği hep bir ağızdan söylendi
Alkışlar eşliğinde sahneye çıkan Akıncı gençler tarafından tütsülenirken halka karanfiller attı.
“Yorgunluk yok yol devam”
Konuşması sık sık coşkulu alkışlarla kesilen Akıncı şöyle konuştu:
Bu yürekten coşkulu sevgi selinize ben de yürek dolusu teşekkürlerimi sunuyorum. Bana bu günlerde yorgun olup olmadığımı soruyorlar. Evet, yoğunluk var ama yorgunluk asla. Bunun nedeni de sizden aldığımız coşku, pozitif enerji. Yorgunluk yok yola devam.
Her uzun yolculuk bir ilk adımla başlar. Hedef 19 Nisan. O ilk adımı sizlerden gelen yoğun teşvikle yaz aylarında attık. Bunu yaparken elbette yalnız olmayacağımı biliyordum. İlk adımla TDP, ardından BKP desteğini açıkladı. Onlara huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Elbette sivil toplumdan birçok insan, siyasal yaşamın değişlik kesimlerinden birçok yurttaş bu adaylığı destekledi. Hiç bir ayrım gözetmeden bu adaylığı destekleyen halkımıza, gönüllü ordumuza yürek dolusu teşekkürler.
“Sizden gelen ışıkla yola çıktım”
Adaylık sürecinin ilk açıklamasını biz yaptık. Ben bir tek şey bekliyordum, o da sizden gelen mesajdı. O ışığı görünce yola çıktım. İlk adaylığın ardından ziyaretlerimizi başlattık, 14 Ocak günü ilk kitlesel toplantımızı yaptık, ilk adaylık başvurusunu da biz yaptık ve şölene sıra geldi, onu da sizlerle birlikte gerçekleştiriyoruz.
Ancak asıl birinciliğe 4 gün var 19 Nisanda da sandıklardan ilk biz çıkacağız.
Bu adaylık sürecinde bizi destekleyen partiler sivil toplumdan, çeşitli kesimlerden insanların hepsine teşekkür ediyorum. Bütün bu süreçte ger zaman yanı başımda el ele kol kola olan eşim ve çocuklarıma da yürek dolusu teşekkürler.
Bu süreçte ilk vizyonunu açıklayan da biz olduk. ’Çözüm odaklı siyaset, toplumsal konulara duyarlılık’ dedik, Türkiye ile kişilikli ilişki ve bağımsız tarafsız bir cumhurbaşkanlığı dedik. Biz vizyonu açıklarken bazıları bizi karalamak istedi ‘masaya oturmadan kapalı Maraş’ı verdi gitti’ dediler. Biz kapalı Maraş’ın, Ma ğusa Limanının düzenlenerek doğrudan ticarete açılması, Ercan’dan doğrudan uçuşların başlatılmasıyla birlikte bir paket haline getirilerek açılmasını istedik. Onlar, ‘varsın Kapalı Maraş yılanların farelerin olsun’ dedi ama bizler o görüşte değiliz.”
“Ne teslimiyetçi ne çatışmacıyız”
“Türküye ile kişilikli ilişki dedik, karşılıklı saygı istediğimizi söyledik, iki taraf saldırıya geçti. Bir taraf eski defterleri karıştırıp bir şey bulacağını varsayarak teslimiyetçi olduğumuzu iddia ederken, diğer taraf ise ‘çatışmacıdır, Türkiye’den gelen kardeşlerimizi gemiye doldurup gönderecek’ dedi. Ama bunlar artık bayatladı. Bu bayat siyasetlere halkın karnı tok. Kimse bunlara inanmıyor. Biz ne bir tarafın dediği gibi teslimiyet, ne diğer tarafın dediği gibi çatışma arıyoruz, biz uzlaşma istiyoruz. Güneyle uzlaşma, toplumunda iç barış isteyen bir lider, neden Türkiye ile çatışma arasın? Biz uzlaşma diyoruz ama bunun karşılıklı haklara saygıyla olmasını istiyoruz. Biz kendi kurumlarımıza sahip çıkmak, kendi kurumlarımızda söz sahibi olmak istiyoruz. Ancak sahip çıkarken iyi yönetmeli, bir KTHY faciası, bir LTB faciası yaşamamalıyız.
LTB’yi biz de yönettik. 14 yıl sonra ayrılırken kasasında para bıraktık, piyasaya bir tek kuruş borç bırakmadık, tüm çalışanlarımızın sosyal haklarını maaşlarını eksiksiz ödedik.
Bazıları bu seçim yarışında ‘biz temiz siyaset yapacağız, edeceğiz’ diyor. Biz öyle demiyoruz çünkü biz temiz siyasetimizi uyguladık, bıraktığımız yerden devam edeceğiz.
Biz vizyonumuzu anlatmaya devam ederken bazıları ‘Akıncı 15 yıldır neredeydi?’ diyor.
Gözlerini kırpmadan bu yalanı söylüyorlar. 2009 yılına kadar meclisteyken yasalara yaptığımı katkıları da, bize bu nedenle teşekkür ettiklerini de unuttular. Evet 2009 yılında aktif siyasetten ayrıldım ama siyasetten değil. Benim siyaset anlayışım, yaşamı daha güzel kılmaktır. Bu arada, bu ülkenin gelecek kuşakları yararlansın diye 500 sayfalık bir kitap yazıp yayınladım.
Bir şeyi bırakmadım, hayatı daha güzel kılma uğraşını, halkım için alın teri dökmeyi bırakmadım. Ama onların yapamadığını yaptım, koltuğu bıraktım. Koltuğu bırakmak bir erdemdir unutmasınlar. Ne zamanki halkımdan ‘zamanıdır, bıraktığın dönem yeter, senden yeni sorumluluk bekliyoruz, cumhurbaşkanlığına aday olmanı istiyoruz dediklerinde ben bu sorumluluktan kaçamazdım, kaçmadım.
Yurt dışına göç ettiğimi yayıyorlar. ‘15 yıl neredeydi?’ diyorlar. Kıbrıs sorununun parçalamadığı aile mi kaldı, çocukları başka ülkelerde olmayan insan mı kaldı? Benim de bir kızım, iki torunum var Amerika’da. Onları zaman zaman gidip kucaklamak herkesin olduğu gibi Mustafa Akıncının da hakkı değil mi?
Biz vizyonumuzu anlatmaya devam ediyoruz. Bu anlattığımdan da vahim, üzücü, anlatma konusunda beni çok düşündüren yeni bir iddia var. Bir aday sağa sola telefonlar ediyor. makamına çağırıp, ‘Akıncı Eroğlu ile işbirliği halinde. Akıncı’nın seçim kampanyasını Eroğlu finanse ediyor’ diyor. Eroğlu öyle bir panik içinde ki örtülü ödeneği bile yetmedi; nereden para bulacağını şaşırdı. O kendini kurtarmaya uğraşıyor. Onun yöntemi paralarla iş görmek.
Bizler her şeyi kuruş kuruş açıklayacağız. Bu meydanda olan sizler, gönüllü katkılarınızla Akıncı’nın seçim bütçesini kuruş kuruş oluşturdunuz.
Bizim bazı adaylar gibi bankalarda şişkin hesaplarımız yok ama en büyük servet, vicdan sahibi olmaktır, dürüst olmaktır, seçim kazanacağım diye başkalarını karalamamaktır.
Sayın Eroğlu, seçim paniği içinde iki şeyi unuttu. Mal beyanı yapmayı unuttu. Açıklamadı ve açılamıyor.
“Haksızlıkların, Şaibelerin sonu geldi”
Bir başka konu daha var. 5 yıl önce Sayın Eroğlu Başbakanken, LTB Belediye Meclisi kararı olmadan Bakanlar Kurulu kararıyla 10 milyon sterlin borçlandı. Belediye Meclisi kararı, arkasından geldi.
Bu paranın 3 milyon sterlini ile ilgili dedikodular var. Ben görevde olsam bir dakika durmam, Sayıştay’ın kapısından kaçmam, adım kirlenmesin, şaibe altında kalmayım diye 10 defa o kapının önünde durur, rapor açıklansın diye ısrar ederdim.
Belediye Başkanı, çalışanlar Sayıştay kapısını aşındırdılar, ama rapor hala açıklanmıyor.
Bu haksızlıkların, bu şaibelerin artık sonu geldi. Bitecek.
“Lider bedel ödeye ödeye, mücadele ede ede yetişir”
Bir başkası bu adaylık sürecinde katıldığımız programda söylediğimiz bir sözden yola çıkarak ,Akıncı ‘memurları küçük görür’ diye propaganda yapıyor. Orda anlatmaya çalıştığım şuydu. Adanmışlıkla seçilmişlik, uzmanlıkla liderlik arasında fark var. Elbette ben de uzmanlardan yararlanacağım, cumhurbaşkanının görevi bu alanda yetişmiş gençlerden yaralanmaktır. Ama cumhurbaşkanlığı başka şeydir. Cumhurbaşkanı Kıbrıs Türk toplumunun seçilmiş lideri, temsilcisidir. Uzmanlığı küçümsemem elbette, ama bu halkın lideri bu halkın içinde bedel ödeye ödeye, mücadele ede ede yetişir, başka yolu yoktur.
Kıbrıs sorunu elbette ana meselemiz, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını sonuna kadar koruyarak, ama Kıbrıs Rum halkının da yaşadığını unutmadan empati yaparak, haklara saygı göstererek sürecek.
Doğal gaz, ekonomik sıkıntılar yeni bir ortam yarattı. Ancak ondan da öte bu ülkede eşit bir toplum olarak federal çatıda hakça bölüşüm yaparak yaşamaktır. Doğal gaz fırsattır. Bizden öncekiler cefasını, kan göllerini paylaştı. Artık gelecek kuşaklar, bu adanın barışını, huzurunu nimetlerini paylaşsınlar. Biz bunu istiyoruz.
Kıbrıs konusundaki çabayı sürdürüp güven artırıcı önlemlerle elbette destekleyeceğiz ama yaşam devam ediyor. O nedenle işsizlik, adaletsizlik için, seçim zamanı istihdamların o şekilde yapılmasının önüne geçmek için, hak adalet hukuk için mücadele edeceğiz. İnsan için sağlık neyse devlet için de hukuk odur. İnsan sağlığını kaybederse; devlet hukukunu kaybederse yaşayamaz, felç olur.
Kamuyu ilgilendiren iki adaletsizlik var çalışma yaşamında. Biri kamu ve özel sektör arasında. Özel sektörde çalışanlar daha düşük maaş, yetersiz sosyal haklar alırken sendikalaşma yok. Kamu yönetiminde ise 2011’de geçen yasayla bir anomali daha yaratıldı. Bir kaç gün arayla işe başlayan ve aynı işi yapan insanlar arasında ciddi uçurumlar oluştu. Bu adaletsizliği gidermek cumhurbaşkanının tek başına yapacağı iş değildir
Ama cumhurbaşkanı kamu düzeninin kesintisiz yürümesinden sorumludur.
Bu konunun üzerine gitmemiz gerekir. Tüm paydaşlarla bu konuyu masaya yatırmak, bu adaletsizlikleri anomalileri gidermek için uğraş vermek zorundayız.
“Tarafsızlık ilkesizlik değildir”
Cumhurbaşkanı bağımsız ve tarafsız olmak durumundadır. Köklerimi inkar eden bir insan değilim, sosyal demokrasiye inanırım. Beş yıldır parti üyesi değilim, bağımsızlığın partiler karşısında tarafsız durmak olduğunu bilirim. Mevcut cumhurbaşkanı toplumun eğil, partilerin içiyle çok uğraşır. Oysa bir partinin başkanının kim olacağı parti delegelerini ilgilendirir ş, cumhurbaşkanının değil. Belediye başkanının kim olacağı da belde halkını ilgilendirir
Evet cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır ama tarafsızlık ilkesizlik değil, suya sabuna dokunmamak değil. Bugün temeli atılan Akkuy’daki nükleer santral karşısında gözlerini kapatmak değil. Dava sürerken bir genç insanın kapısı kırılıp elleri kelepçelenerek götürülürken ‘sus da gülle geçsin’ demek değil.
Elbette insan Hakları, çoğulculuk, kandın hakları, toplumsal cinsiyet, hayvan hakları konusunda tarafım ve taraf olmaya devam edeceğim.
“Değişim fikirlerle gelir”
Bazılarına göre bu ülkede değişim yaş grupları üzerinden olacak. Değişim, kadın ya da erkek olmakla ya da herhangi bir yaş grubuna ait olmakla ilgili değil. Ama asıl önemli olan değişimi cinsiyet ya da yaş grupları üzerinden açıklamanın ne kadar yanlış olduğudur. Değişimin tek kaynağı vardır o da fikirlerdir. Değişim fikirlerle gelir. Yaşınız genç olabilir ama kapalı Maraş’ın Türk idaresinde açılması gibi eski bir fikir ortaya atabilirsiniz.
Dini dili rengi kökeni ne olursa olsun bu ülkede her rengi kucaklayarak çıktığımız bu yolda başarıya ulaşacağımıza hiç kuşku duymadan yeni geleceği hep birlikte şekillendireceğiz.
Benim size dağıtacak benzim fişimiz, bedava yemeğimiz yok. Hepsini cebinizden ödediniz.
Bu yarış partiler yarışı değil. Bu seçim partilerin yarıştığı seçim değil.
Üç seçim var partilerin olmadığı, muhtar, belediye başkanı, ve cumhurbaşkanı seçimi.
Her renkten ger kesimden insanın seçtiği ve seçeceği cumhurbaşkanı sizlerin takdiriyle ben olursam, herkesin cumhurbaşkanı olacağıma söz veriyorum
Amblemimiz zeytin dalı. Barışın simgesi. Zeytin, üretimin verimlin simgesi. Zeytin ağacı ise kuzeyiyle güneyiyle adamızın, Akdeniz’in simgesi ve bu zeytin ağacı, bu adaya var olacağımızın kök salacağımızın, yaşayacağımızın yaşatacağımızın, daha güzel günlere birlikte gideceğinizin simgesi.
Geriye dört gün kaldı. Sizlerden bir ricam var. Aldığım son bilgiler verilere dayalı. Açık yüreklilikle söylüyorum. Biz bu seçimi kazınıyoruz. Ben diyorum ki seçim daha bitmedi. Sandıklar kapanıp son oy sayılıncaya kadar bu seçim bitmedi. Her ne kadar birinci çıkacağımıza inansam da bunu el birliğiyle pekiştirmemiz gerek.
Birinci tur da ikinci tur da önemli. Oylarınızı heba etmeyin. Değişimi sağlayacak aday bellidir, değişimi fikirlerle getirecek aday bellidir. Bundan şaşmayalım.
Bir ara Türkiye’de bir gazete ‘Kıbrıs’ta Syriza rüzgarı esiyor’. Bana sordular. Cevabım şu oldu: Benim gördüğüm bir rüzgar var, başka yerlerden rüzgar beklemeye gerek yok, bizde halk rüzgar ve bu rüzgar fırtınaya dönüştü.
Bu seçimlerde bazıları birinci turdan alacağız diyorlardı. Şimdi panik var.
Ben birinci turdan kazanacağız demiyorum ama birinci turun da birincisi, ikinci turun da birincisi biz olacağız.
Bu adda masmavi bir gök yüzümüz var. Adamızı çevreleyen masmavi bir denimiz var. Bu gökyüzü ve bu güzel denizimiz artık bir sınır olmaktan çıkacak, bizim dünyaya açıldığımız alanlarımız haline gelecek. Bunun için çalışacağız.
Nazım hikmet motorları maviliklere süreceğiz diyor. Ülkemizin çocuklarının geleceği için biz de motorlarımızı özgürlüklere maviliklere süreceğiz.
Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler, motorları maviliklere süreceğiz çocuklar. Işıklı maviliklere süreceğiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.