Artık İlkokulda ve ortaokulda sınıfta kalma yok.
Olmasın da zaten.
Kim çocukların sınıfta kalmasını istiyor olabilir ki?
Hiç kimse.
Öğretmenlerin de velilerin de amacı çocukların bir üst sınıfa geçmesi.
Ancak Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı gibi de değil tabi ki.
Başararak.
En azından, kendilerine bir hedef belirleyebilecek bilgi birikimine ve karşılaşacakları sorunlarla baş edebilecek sorun çözme yeteneğine sahip olarak bir üst sınıfa geçsinler.
Yani öyle ne olursa olsun yeter ki, okula gelip gitsinler olmasın.
Neymiş efendim, bakanlık araştırmış, çocukların yaşıtlarıyla okuması gerekirmiş o yüzden başarısızlık buna engel olmamalıymış.
Mutlaka ki, çocuklar yaşıtları ile eğitim görmeli, yaşıtlarından koparılmamalı.
Ama burada sadece “yaşıtlar” kısmını öne çıkarıp, amaçsız ve vizyonsuz davranıp “eğitim” kısmını es geçmek çocuklara ve topluma yapılabilecek en büyük kötülük olduğu gibi, Milli Eğitim Bakanlığının gerekliliğini de sorgular hale getirir.
Okul, oyun parkı mıdır ki, çocuklar sadece yaşıtlarıyla oynayıp eve dönerek diploma alsın.
Eğer biz buna eğitim diyeceksek o zaman Eğitim Bakanlığına ne gerek var, pekala belediyeler de yapabilir bunu.
Koyarlar her parkın kapısına bir zabıta, gelen gidenden yoklama alır olur biter.
Hatta parmak sistemine geçilsin, çocuklar parka girip çıkarken parmak basarlar böylece yoklama da alınmış olur.
Yok eğer endişe çocukların yalnız kalmasıysa, ki zaten bu durumdan sonra öğretmenlik mesleği “bakıcılık” görevine dönüşecek, o zaman da her parka birkaç bakıcı alınarak sorun çözülür.
Böylece devlete daha fazla müdür ve müsteşar atama fırsatı doğar.
Neymiş efendim, sınıfta kalmak çocukların motivasyonunu bozarmış.
Bu şekilde, hiçbir şey öğrenmeden, yanlışlar düzeltilmeden, amaç konulmadan, hazırcılığa alıştırılarak, başkasına bağımlı hale getirip, çocukların özgüvenini yıkarak mı motivasyon sağlanır?
Hem gelecek kaygısı yaşamayan, gelecekle ilgili hedefler koymayı bilmeyen, amaç için mücadele etme gerektiği fikrine sahip olmayan çocukları neye motive edeceksiniz?
Gelişmiş ülkelerde bu tür uygulamalar var ama oralarda çocuklara, yıl içerisinde eksik kaldıkları alanlarda takviye yapılıyor ve tekrar yaşıtlarına dahil ediliyor.
Peki sizin ülkenizde böyle bir uygulama var mı?
Bırakın eksik konuların tamamlanıp çocukların yaşıtlarına yetiştirilmesini, kültür farkından ya da taşıdığı bir engelden dolayı diğer yaşıtlarıyla uyuşamayan çocukları kaynaştıracak bir uygulamanız bile yok.
Kaldı ki, “takviyeden” anladığınız ya kolej sınavına hazırlıktır ya da sınıf geçecek notu alması için açılan kurslardır.
Seçmeli dersleri bile, ders sayısı en az öğretmenlere göre açıyorsunuz.
Öyleyse siz, “motivasyondur”, “yaşıtlarıyla eğitim hakkıdır” gibi kitabi terimlerle kimi kandırıyorsunuz?
Hadi diyelim, sınıfta kalmanın motivasyonu düşüreceğini düşünerek (!) böyle bir karar aldınız, peki ya kendisine hedef koyan ve bu hedefe ulaşmak için çaba gösteren çocukların motivasyonu ne olacak?
Şimdi diyeceksiniz ki, “çalışanla çalışmayanın farkı, lisede ve üniversitede belli olacak” öyle mi?
O zaman bu çocukları lisede ve sonrasında “hiçbir şey” yapamayacakları konuma getirecek bu uygulamaya neden giriştiniz?
Ya da, kendisine hedef koyan çocuk, çalışmayanların ya da başka sebeplerle sınıfta kalması gereken çocukların kendileriyle aynı haklara sahip olacaklarını görürse neden çalışsın?
Ortaokuldaki çocuk, lisede ben farkımı ortaya koyacağım diye düşünebilir mi?
Kaldı ki düşünmek zorunda mı?
Çocukların eğitim haklarını doğru kurgulayıp, geleceklerini en iyi şekilde inşa edecekleri eğitim ortamını hazırlamak kimin görevi?
Yoksa amacınıza ulaşıp, “aileler okullarda eğitimin olmadığına inandı zaten, çocuklarının geçmesine kimsenin itirazı olmaz” diye mi düşündünüz?
Eğer böyle düşündüyseniz, okullarda eğitimin yok olma safhasına gelmesi de sizin suçunuz.
Sadece suçunuz değil, aynı zamanda yok edilen gelecek adına, insanlık ayıbınız.
Hadi diyelim ne bu ülkenin geleceğini ne de çocukları düşünmüyorsunuz, bari biraz dürüst olunuz.
“Motivasyonmuş”, “yaşıtlarla eğitimmiş” gibi kavramların arkasına sığınarak, insanları aptal yerine koymayınız.
Açıkça bu durumun, Türkiye’de hazırlanan sıbyan okullarının açılarak, dergah, dernek ve vakıfların eğitime dahil edilmesinin hedeflendiği ve adına “3 +3 +3 + 4” denen, yeni eğitim sistemine uyum çalışması olduğunu söyleyin.
Hatta bu uyum çalışmasının da siyasi bir çıkara nasıl dönüştüğünü, bu durumla ne yazık ki çocuklarının geleceğini göremeyip, bu gününü kurtarmaya çalışan aileleri nasıl memnun ettiğinizi, bunun oylarınıza nasıl yansıyacağını anlatın.
Gerçi sizin oy kaygınızı ve TC’den gelen paketlere koşulsuz bağlılığınızı anlatmasanız da anlarız ama Öğretmen sendikalarının Teknik Kuruldan böyle bir uygulama kararının çıkmasını nasıl onayladıklarını, en azından nasıl izin verdiklerini anlamak mümkün değil!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.