Ben sana bok demem,
Boklar duyar ar eder.
Bir zerren düşse boka,
Onu da mundar eder.
Tanrı senin hamurunu
Necasetle yoğurmuş,
Anan seni s.ç.r iken
Yanlışlıkla doğurmuş.
Şimdi durduk yerde yazıma neden Neyzen Tevfik’e ait bu şiirle başladığımı merak ediyorsunuzdur.
Bana kalsa aklıma bile gelmezdi.
Ancak ne yazık ki, bu şiiri sosyal medyada paylaşan bir eğitimci.
Hem de bir yönetici yazmama sebep oldu.
9 Eylül İlkokulunun müdürü bu şiiri, şiirin başına “Bu şiir kime gelsin” yazarak paylaşmış.
Kime gönderme yapmış bilmiyorum ama kendisine bir çok yerden gelen “okulu ticarethaneye çevirdi” eleştirisinin ardından yapmış olması manidar.
Zira okulda kurulan ve 5 TL karşılığında çocukların kullanmasına izin verilen dev zıp zıptan dolayı, gerek Okul –Aile Birliğinden, gerek velilerden gerekse medyadan büyük tepki almıştı.
Bu olayı, “5TL’ye çocukluk” başlıklı yazımda anlatmıştım zaten.
Herkes, gelen tepkilerden dolayı, okul müdürünün bu adaletsiz ve yanlış tutumunun farkına varacağını ve düzelteceğini beklerken , ne yazık ki, müdürümüz eğitimci olma sorumluluğundan uzak, birilerini çok affedersiniz “bok” yerine koymuş..
Sadece bunu yapmakla da kalmamış, yine sosyal medya üzerinden yazdığı uzunca bir yazı ile, kendisini eleştirenlerin akılları ile alay edip, “idiot” yani aptal ve “asalak” yakıştırması yapmış.
Yazdığı yazıda ;“Bu tip idiotlar bilmiyorlar mı ki, sistemde bedel ödemeden hiçbir şey alamazlar. Adam para yatırmış böyle bir oyuncak almış. Bundan ekmek parası kazanmak istiyor. Piyasa koşullarını kullanarak hizmet satıyor.” diyen Sn. Müdür (!) yapılanın bu çocuk istismarını meşru göstermek için, ne yazık ki; okul müdürü olduğunu unutarak “Ticaret Odası Başkanı” gibi davranmış.
Oysa ki, bir okul müdürünün görevi kimin nasıl para kazanacağını düşünmek mi, yoksa okulun fiziki koşullarından da önce çocukların eğitimini düşünmek mi?
Ne dersiniz Sn. Müdürüm?
Sizin göreviniz hangisi?
Okul müdürü müsünüz yoksa Ticaret Odası Başkanı mı?
Sizi bu konuda eleştirenlerin öne sürdüğü “hak ve adalet” ilkelerini, “duygu sömürüsü” olarak niteleyip, “ zaten okula herkes aynı miktarda harçlıkla gelmiyor. Okulda bazı çocuklar dondurma yerken bazıları bakıyor” şeklinde olayı basite indirgerseniz, hak duygusu gelişmiş adaletli nesiller yetiştirebilir misiniz?
Siz “parayı veren düdüğü çalar” mantalitesi altında, sağlıklı düşünen çocuklar yetiştireceğinizi mi sanıyorsunuz?
Eğer bu gün, bedelsiz hiçbir şey alınamıyorsa, çocuklar arasında sınıfsal ayrım yapılıyorsa ve çocuklar istismar ediliyorsa, bu sizin gibi düşünen ve yaratılan sistemsizliği “sistem” diye kabul edenler yüzünden değil midir?
Kaldı ki; siz bir eğitimcisiniz, sisteme yön vermesi gerekenlerdensiniz.
“Devlet okullara yardım etmiyor, tuvalet kağıdını, sabunu bile vermiyor” gerekçesi ile, ticareti okula sokup, okula tuvalet kağıdı, sabun alanlara, çocukları istismar etme hakkı tanıma yakışır mı size?
Kaldı ki; “devlet okullara yardım etmiyor” yaklaşımı doğru bir yaklaşım mı?
Devlet bu konuda birinci derecede sorumludur, eğer siz ve diğer müdürler, devleti “yardımcı” sınıfına koyup, sorumluluğunu üstlenirse “devletin” de yan gelip yatması doğal değil mi?
Nasılsa yerine sorumluluğu alanlar var!!!
Sizi anlıyorum, okulunuzun daha iyi şartlarda olmasını istiyorsunuz.
Ancak bunun yolu, Okul- Aile Birliği üyelerinin ya da velilerin, birer modern dilenci gibi para toplaması ya da çocukların duyguları ile oynanarak, oyuncakların ticari hale getirilmesi mi olmalı?
Sizler öncüsünüz.
Siz önderlik ederseniz veliler arkanızdan gelir.
O yüzden tüm okul müdürleri, velileri ile birlikte, devlete bu sorumluluğunu hatırlaması için baskı yaparsa daha yerinde bir mücadele olmaz mı?
Eğitimde “para yok” mazereti kabul edilebilir bir mazeret mi?
Çocukların eğitim hakkı, izaz ikram ödeneğinden de, örtülü ödenekten de çok daha öncelikli değil midir?
Onca müşavir yaratan bir devletin, iş eğitime gelince “para yok” mazereti kabul edilebilir mi?
Asla kabul edilmemeli.
Bu konuda mücadele verilmeli.
Vermelisiniz.
Hem de, tüm velileriniz ve öğretmenlerinizle birlikte.
Halkınızı arkanıza alarak.
Aksi taktirde, devletin sorumsuzluğunu, minicik çocukların duygularına yükleyerek gideremezsiniz.
Yaptığınız adaletsizliği, mevzuata aykırı olması bir yana, etik dışı bu davranışınızı “devlet vermiyor” diyerek, meşru hale getiremezsiniz.
Okulunuz ne kadar temiz , ne kadar güzel boyanmış ve tüm malzemeleri ne kadar yeni olursa olsun içerisinde sağlıklı düşünen, haktan ve adaletten yana ,insancıl çocuklar yetiştirmedikten sonra nafile.
O yüzden umuyorum ki, çocukların okul için değil, okulun, çocukların eğitimi için bir araç olduğunu idrak eder de , asıl yatırımı hiçbir zaman eskimeyecek olan çocuklara yaparsınız.
Belki o zaman, “aptal” ya da “asalak” diye nitelendirdiğiniz kişilerin gerçekte ne kadar ulvi değerlere sahip olduğunu görürsünüz ve onlarla birlikte, omuz omuza, çocukların eğitimi için çalışırsınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.