Tüylerimiz ürperdi,yüreğimiz burkuldu, bir kez daha kanımız dondu.
İnsanlığımızdan utandık.
Bu nasıl bir para hırsıdır?
Nasıl bir vicdansızlıktır?
Nasıl bir egodur ki doğmamış bebeklerin yaşama hakkı üzerinden besleniyorlar?
Peki kim bunlar?
Üç, beş doktor.
Birkaç hemşire.
Ve onlara yardım eden çalışanlar.
Toplam 8 kişi.
Tabi şimdilik.
Konunun bir de Türkiye ayağı.
Turizm turları adı altında reklam kampanyaları ile hamileliğini sonlandırmak isteyenleri taşıyorlardı Kıbrıs’a!
Karanlık bir tezgah kurmuşlar, canları yok ederek paralar elde ediyorlardı.
Üzerine kan bulaşmış paralar.
İnsanlıklarını kaybederek.
Meslek onurlarını ayaklar altına alarak.
Malumunuz olduğunuz üzere hamile kadınların yasal çerçeve dahilinde, ki bu KKTC yasalarına göre 10 haftayı aşmamış olması gerekir,
hamileliklerini kendi iradeleri ile sonlandırabilme hakları vardır.
10 haftayı aşmış hamilelikler de ise bu hak yasal olmaktan çıkıyor, ve suç sayılıyor.
10 haftayı aşmış ve sıkıntılı olan durumlarda ise uzman hekimlerden oluşan bir heyetin onayı halinde hamilelik durumu sonlandırılabiliyor.
Bunun dışında kalanlar suç teşkil ediyor.
Belli ki sektör haline gelen bu durum, adada yüzlerce kez suç işlenmesine vesile olmuştur.
Nitekim son günlerde muhtelif yerlerde toprak altında gömülü bulunan fetuslar bunu gösteriyor.
Peki nedir fetus?
Nasıl tanımlanır?
Bunu bilgisayarda biraz araştırdım.
Tanım şöyle;”Fetus, üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen addır. İlk sekiz haftanın bitimiyle, 9.-40. haftalar arasını kapsayan fetal dönem başlar. Fetal dönemde, embriyonal dönemde oluşan organ sistemleri gelişir.”
Peki ne anlıyoruz buradan?
Fetus, 3.gebelik ayı başından doğuma kadar ki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen addır.
Demek ki neymiş, toprak altında bulunan ve uzmanlar tarafından fetus olarak tanımlanan, aslında gelimekte olan birer bebekmiş.
Yani canlıymış.
Ve bu canlıların hayatına son verilip, oralara gömmüşler.
Kimler son vermiş.
Doktorlar.
Ve tabi ki anneler ve/veyahut babalar.
Peki kimler gömmüş?
Doktorların talimatı ile orada çalışanlar.
Daha fazla detaya sanırım gerek yok.
Zira konu artık yargıda.
Lakin burada hepimizin yüzleştiği gerçekler var.
Ağır bir tokat gibi yüzümüze vuran gerçekler..
Nedir bu gerçekler?
Doğmadan yaşam şansları elinden alınan canlar var.
Bunlar henüz birer bebekti.
Sağlıkta geldiğimiz içler acısı nokta bu olayla bir kez daha önümüze çıkıyor.
İhmaller, ihmaller ve de ihmaller!
Şimdi diyeceğim ki, özel hastaneleri hangi otorite denetler?
Ama olmayacak.
Çünkü ben devlet hastanelerinin bile denetlenip denetlenmediği noktasında şüpheliyim.
Ülkenin bu ve benzeri hadiselerden mütevellit kaybettiği itibarı da bir tarafa koyuyorum.
Hangisine yanacağımızı şaşırttık.
Lakin şu çok net ki, topraklarından bebek cesetleri fışkıran bir coğrafyanın üzerinde yaşamanın utancını ben bu ülkenin bir yurttaşı olarak duyuyorum.
Umarım benim duyduğum bu utancı asıl duyması gerekenler de duyarlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.