Aynı konu üzerinden birden fazla yazı yazmayı hiç sevmiyorum.
Lakin bazen öyle şeylere tanıklık ediyoruz ki, dayanamayıp yeniden aynı mevzuları satırlara taşımak durumunda kalabiliyoruz.
Sizler de takip ediyorsunuzdur, malum kürtaj soruşturmasını.
Daha uzun bir süre soruşturmanın devam edeceği anlaşılıyor.
Tabi bu arada konu ile ilgisi olduğu düşünülen 4’ü doktor toplam 8 zanlının da tutukluluk halleri devam ediyor.
Yine malumunuz olduğu üzere doktorlardan 2’si tutukluluk sürelerini doktor raporları ile ve de mahkemenin takdiri ile hastanede geçiriyorlar.
Bu arada anjiyo oldukları da gelen bilgiler arasında.
Hatta doktorlardan bir tanesinin ani ölümüne sebep olabilecek bir de hayati riski varmış.
Sağlık Bakanı öyle diyor.
Elbette burada kimsenin sağlığı üzerinden polemik yaratmak değildir niyetim.
Hatta hayatım boyunca sağlıktan başka hiçbirşeyi önemsemedim.
Sağlığı herşeyin üzerinde tuttum.
Rahmetli babamın herşeyin başı sağlıktır öğüdünü de hiç aklımdan çıkartmadım.
Lakin burada yanlış birşeylerin olduğunu görebiliyorum.
Bunu anlamamak için aptal olmak lazım.
Daha önce ki yazımda da belirttim.
Hiçbirimiz aptal değiliz!
Bugün yine aynı şeyi tekrarlıyorum.
Bizler aptal insanlar değiliz.
Burada çok açık şekilde görülen bir kollamacılık var.
Belli ki, 2 doktora, yine bir takım doktorlar ve devlet tarafından ihtimam gösteriliyor.
Halk diliyle torpil geçiliyor.
Basına sızdığı kadarı ile zanlı doktorlardan bir tanesinin tedavisi için Türkiye’ye gitmesi gerekiyormuş.
Yani böyle bir olasılık söz konusu.
Hani şu eşi milletvekili olan.
Yani anlayacağınız naptılar yaptılar konuyu yurtdışına kadar sardılar.
Hatta bağladılar.
Hem de bir anda.
Yahu bu hanımefendinin madem önceden süregelen rahatsızlıkları vardı, ve bu rahatsızlığının giderilmesi için de,tek çare Türkiye’de tedavisinin olmasıydı,burada tutuklandıkları o güne kadar ne yapıyorlardı?
Ama denilebilir ki, önceden de Türkiye’ye gidilmişti bu amaç için.
Olabilir.
Peki Türkiye’ye gidildi de ne oldu?
Nasıl bir tedavi süreci yaşandı ki, tek seçenek olan Türkiye’deki uzman hekim tarafından yatılı bir tedaviye gerek görülmedi tutuklama emrine kadar.
Hoş zaman zaman bende gidiyorum bu maksatla Türkiye’ye.
Sonra da günlük hayatıma devam ediyorum.
Hatta yüzlerce insan bu şekilde gidip, gidip geliyor.
Burada altını çizerek belirtiyorum, tutuklandıkları güne kadar bu insanlar ne yapıyordu?
Normal hayatları ne ise onu yaşıyorlardı.
Mesleklerini icra ediyorlardı.
Ameliyatlara giriyorlardı.
Sosyal hayatları vardı.
Kısacası yiyip içip geziyorlardı.
Halbuki bu derece hasta insanların yatılı tedavi görmeleri gerekmiyor muydu?
Hoş bu doktorlar 2013-2015 yılları arasında iddia edildiği gibi 500 kürtaj operasyonunda bulunmamışlar mıydı?
Kaldı ki, ani ölüm riski taşıyan bir insan nasıl olur da böylesi zor bir mesleği yapmayı sürdürebilir tedavi olmadan?
Bu mümkün mü?
Değil.
E tabi bizler de aptal değiliz.
O zaman bu ısrar niye?
Niye zorla aklımızla oynamaya çalışıyorlar?
Devlet mi böyle olmamızı istiyor?
Sizler düşünmeyin, sorgulamayın ben sizlerin yerine gereğini yaparım mı demek istiyor?
Yoksa ben devletim en doğrusunu ben bilirime mi getiriyor konuyu.
Dedim ya hiçbirimiz aptal değiliz.
Bu memlekette yurttaşlar olarak yasalar nezdinde eşit haklara sahip olmadığımızı da bilecek kadar her birimizin yaşanmışlığı var bu topraklarda.
Nelerin olup bittiğini görebilecek kadar akıla sahibiz.
Peki yapılan nedir?
Koruyup, kollamaktır.
İhtimas geçmektir.
Ayrıcalık tanımaktır.
Torpildir be guzum torpil.
Doktor zanlının bir tanesinin milletvekili eşi olması hasebi bir tarafa, zanlıların doktor olması ve bir takım meslektaşlarının yardımı ile ayrıcalıklı uygulamalar yapılıyor.
Konu budur.
Kimse bize bunu tıbbı terimlerle martaval okuyarak anlatmaya kalkmasın.
Bir kez daha anladık ki bu ülkede yasalar sıradan insanlar için vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.