Neler oluyor acaba (2)

Geçen yazımda sizlerle  Sn. Cumhurbaşkanı’nı karalamak ve de halkı maniple etmek için bir gazetecinin manipülasyonlarını paylaşmıştım. Bu yazımda da Bir sivil toplum örgütünün hem de  masanın en önemli konusu hakkındaki konu olan Mülk paylaşımı konusundaki paylaşımına bakalım. Kıbrıs Türk Emlakçiler Birliği başkanının paylaşımı ‘’ Politikacıların ‘Kuzey’deki mülklerde eski sahipleri olan Güney’de yaşayan Rumların ve 41 yılık kullanıcıların da hakları var’ şeklindeki açıklamaların doğru olmadığını ifade eden Sungur, “Hangi 41 yıllık kullanıcıdan bahsediliyor? Bizim ülkemizde elimizde olan kullanma belgesi değil, tapudur. KKTC’nin Anayasası ve yasaları altında verilmiş bir tapudan bahsediliyor ve bir politikacı çıkıp tapuya, kullanım belgesi veya kullanıcı demesi beni oldukça üzer.” şeklinde konuştu. Sayın Mustafa Akıncı’nın bahsettiği Rum Kuzey’e gelip malının birinci sahibi olduğu için malını alabilecek ve içinde oturanın da tazmin edileceği konuşulduğu gibi doğruysa, Güney’deki bütün Türk malları item yasası nedeni ile çok hisseli hale geldiğinden dolayı otomatik olarak hepsi ya beleş satılacak.” Eğer görüşme heyeti ve Sayın Cumhurbaşkanı bizi aramadıysa demek ki kimseyi de aramamıştır ve ezbere barış görüşmesi sürdürmektedirler.” Maşallah Kıbrıs Türk Emlakçılar birliği Başkanına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Aresti ve benzeri davalarda Rum mal sahipleri hakkında verdiği kararı doğru buluyor da Türk kullanıcılar için kabullendiği 41 yıllık kullanım hakkını doğru bulmuyor. Vay be ne kadar halkını düşünen birisin. Ancak bunu reddederken şunu da söylüyor beyefendi ’Bizim elimizdeki belgeler kullanma belgesi değil KKTC Anayasası altında verilmiş tapudur’ diyor. Ve de bu tapulara sahip çıkıyor. Birde şunu ilave ediyor ‘’Eğer görüşmeci heyeti bizi aramadıysa kimseyi da aramamıştır ve ezbere barış görüşmesi yapmaktadır. Allah aşkına barıştan bu kadar uzak ve tamamen statükonun korunması ve de tutanın elinde kalmasını savunan. Yıllardan sonra kendi halkı adına ilk kez AİHM tarafından verilen 41 yıllık kullanım hakkını reddeden. Ancak AİHM’in Rum malları hakkında verdiği kararı kabul eden bir kişinin Çözüm için yapılan görüşme masasında ne işi var. Bu Çözüm karşıtı güçlerin halkıyla paylaşacağı bir şey yoktur. Böylesi derneklerin herhalde Rum kesimindeki çözümsüzlük örgütleri ile ayrı bir masa oluşturması gerekecektir. Hadi bu çözümsüzlük savunan şahıs ve kuruluşları anladık. Şimdi bir hükümet vekili da çıkar ve basınla şöyle bir mesaj paylaşırsa ne anlam çıkar ‘’ “Biz Kıbrıs Türk halkı olarak diyoruz ki; ‘Türkiye’nin garantörlüğü olmazsa olmazımızdır’ burada iyi niyet yok ise iki taraf kendi pozisyonları üzerinden çatışır eğer iyi niyet varsa da sağlıklı süreç yaşanır ve bu konuda bir orta nokta bulunur. Biz hep şunu savunduk, Kıbrıs sorununu ilerletelim, bir çözüm olabilmesi için aktif çaba içerisinde olalım, Kıbrıslı Türkler olarak Türkiye ile birlikte bu süreci götürelim, hep bir adım önde olalım. Hiçbir şekilde Türk tarafının çözüm isteyip istemediği dünyada sorgulanmasın bizim pozisyonumuz net olsun dedik.” Evet, bu görüşleri paylaşan Sn. Birikim özgür’ün yukarıda paylaşımlarını aktardığım şahıs ve derneklerden ne farkı kalır. Bu kadar Çözüm yolunda ilerleme kaydının yaşandığı dönemde böylesi yaklaşımlar görüşme masasında bizleri temsil eden kadroya ne kazandırır. Onları eleştirmek adına aslı olmayan şeylerle onları karalamak adına halkını maniple etmek bence insafsızlıktır. Çözüm istemeyen gruba angaje olmuşlardan böylesi karalamaları beklerken çözümü savunan taraftan da böylesi paylaşımları doğru bulmuyorum..(Devam edecek)