Bir ülkenin, bir halkın, bir devletin yaşam ve varlık garantisi bir başka ülkenin vesayeti ve garantisi altında olamaz, olmamalıdır.
Eğer bir ülke, bir halk, bir devlet bir başka ülkenin "garantisi" altında varlığını sürdürecekse, o devlet asla büyümez, büyüyemez, "garantisi" altında olduğu ülkenin uygun gördüğü şekliyle varlığını sürdürür, zaten bir başkasının garantisi altında olan bir devlet, devlet değildir, olsa olsa çakma devlet olur, daha ötesi olmaz, olamaz...
Garantör olan, bir yerde, rolü gereği anadır, babadır, abi rolü biçilmiş bir varlıktır...Ama kardeş gibi değildir!
Dahası, bir devletin, bir halkın, bir başkasının garantörlüğünü istemesi benim anlayışıma göre onursuz ve gurursuz bir davranıştır...
Neden mi?
Var olduğun, ait olduğun toprağı, devleti, halkı, aileni koruyamayacaksan, korunmak için başkasına ihtiyaç duyacaksan, bunun adı "beni, benim varlığımı korumak için gerektiğinde başkası savaşsın, ölsün..." demektir!!!
Bu da şerefsizliğin daniskası demektir...
Hele hele bizim memlekette, ganimet furyasından her türlü ahlaksızlığın, yalanın, dolanın, hukuksuzluğun, haksızlığın ve çıkarcılığın fır döndüğü bir memlekette, "garanti" demek, bütün bunlara kol kanat gerilmesini istemek, bu rezilliklerin devamını garanti altına almak da demektir!!!
Yani, bizim bazı aklı evvellerin garantiden anladığı, ganimetin garantisi, ucubelikte sınır tanımayan bu yapının garantisi, gerektiğinde bu ucube yapı ve bu ucube yapıdan nemalananlar için başkasının savaşması, hayatını feda etmesi demektir...
Garantiymiş...Yok daha neler...
Neyin garantisi, kime karşı garanti efendim???
Ruma karşı mı???...Yoksa Rumdan aldığımız ganimetin garantisi mi???
Kendi toprağını, varlığını, halkını, aileni korumaktan acizsen, zaten bu memlekette yaşama hakkın da yoktur, defolur gidersin!!!
Ha, eğer bu memlekette en az Rumlar kadar yaşama hakkın varsa, buna yürekten inanıyorsan, kimsenin garantisini isteme, sadece Rumlardan gelecek olası bir tehdide karşı değil, kan ve ateş çemberine dönmüş coğrafyamızın her yerinden gelebilecek tehditlere karşı tedbirini al, hem de adam gibi al, hemen al...
Önce Savunma ve Milli Güvenlik Bakanlığı diye bir bakanlık oluştur...
Polis gücünün teknik altyapısını ve nitelikli personel sayısını artır, polisin istihbarat gücünün geliştirilmesine yardımcı ol, "güvenliğim için özgürlüğüm" palavrasından ve "polis yatak odamızı bile dinleyecek" paranoyasından, ve keza bu hamaseti marifet bilme şarlatanlığından, öküz altında buzağı aramaktan vazgeç...
Sonra, olası bir anlaşmada GKK'nın kaldırılması olasılığına karşı şimdiki GKK formatına yakın bir formatta en az beş bin kişilik bir jandarma gücü oluştur...
Polisin de sayısını dört bine, hatta beş bine çıkar ve bu kurumları daha profesyonel ve daha donanımlı hale getir, eşgüdüm halinde hem karada hem denizde, hem de havada çalışmalarını da sağla...
On bin kişilik hazır güç işte hazırda!!! Yine de yetmedi mi???
Duruma göre yetmeyebilir...O zaman sivil savunmanı geliştir ve en az 20 bin kişilik bir milis gücü hazırla, evinde zimmetli hafif saldırı silahı bulunduracak şekilde silahlandır ve eğit...Zaten hangimiz silahla haşır neşir değiliz ki!!!
İşini bilen, iyi organize edilmiş, iyi eğitilmiş, gerektiğinde gözünü budaktan sakınmayacak 30 bin kişi Kıbrıs gibi bir adacıkta çok büyük bir savunma ve saldırı gücüdür...
Kıbrıs'a 74'de ilk saldırıyı gerçekleştiren ve köprü başı tutan topu topu 5 bin asker idi, hatırlatayım...
İyi organize olmuş bir savunma, bunların bir tekinin bile sahile canlı çıkmasına izin vermezdi.
Bu arada, "Olur mu öyle şey, milleti silahlandırmak da ne demek" diye yaygara yapmaya da kalkmayın sakın...
Bugün evinde kısa mesafelerde en ölümcül silahlardan biri olan av tüfeğini bulunduran onbinlerce "avcı" var, gerektiğinde bu avcılar da dahil olmak üzere, savunma gücü elde tuttuğu zimmet silahla vatanı, milleti, aileyi tehdit edecek olanları "avlayabilecek" imkana sahip olmalıdır...
Rum tarafında sayısı yüz bini geçen milis gücü evinde niye silah bulunduruyor sanıyorsunuz!!!
Gerektiğinde her kapıdan, her pencereden kurşunu sıkabilsin, roket atabilsin diye...
Milis güçleri ABD'de var, İngiltere'de de var, AB ülkelerinde de var, gerektiğinde hemen silah altına alınabiliyorlar...
Kendi savunma gücünüzü oluşturmadığınızda, örneğin IŞİD gibi bir çapulcular ordusuyla karşı karşıya gelirseniz, "durun kardeşim, biz de müslümanız elhamdülillah" mı diyeceksiniz yoksa!!!
Ya da, ELAM denen bir avuçluk manyaklar sürüsü, her kapıdan, her pencereden kıçına kurşun sıkılacağını bile bile toprağınıza gelip de size kabadayılık taslar ma cesaretini gösterebilir mi!!!
Manzara yeterince ortada mı!!!
Bugün abuk subuk silahlanma dünyanın her yerini zaten sarmış durumdadır, en gelişmiş ülkeler de dahil...
Bizde de coğrafyamızın doğası gereği bu silahlanma olmalıdır, ve dahası, kesinlikle ve kesinlikle olmalıdır...Tabi ki kuralına, adabına uygun ve kontrol altında olacak şekilde!
Ben şahsen evimde av tüfeği tutup da zavallı bir tavşanı veya kekliği avlamak istemem, keyif olsun diye zararsız bir hayvanı vurmak doğama aykırı...
Amma ve lakin, vatanıma, halkıma, aileme tecavüz edecek olmayı kafasına koymuş "kudurmuş hayvanatı" da paramparça etmekten bir an bile geri durmam, böylesinin leşini de bu toprağa gömmem, çöplüğe atarım...
Eğer kurulursa, hiç durmam, o milis gücünün bir numarası da ben olurum, hayatta kaldığım her an da o gücün bir üyesi olarak kalırım, gerekirse bana verilen silahla son nefesime kadar da vatanı, milleti ve ailemi korurum, şerefimle de o toprakta yatırım...
Başkasının çocuğunun benim canımı, toprağımı, ailemi, milletimi koruması için canını vermesini istemem, isteyemem...
Eğer kendime düşeni yapmadan başkasının beni ve ailemi korumasını istersem, ödleğin ve şerefsizin tekiyimdir, bu toprağa da cesedimin gömülmesini haketmem, bu kadar basit...
Garanti dediğin şey, bu toprağın vatansever ve onurlu evladıdır, gerektiğinde sonuna kadar savunacak, sonuna kadar vatanına, ailesine sahip çıkacak olandır...
Garanti, ne Türkiye'dir, ne de bir başkasıdır...
Ha, böyle bir oluşum yaratmak isterim ama yeterli maddiyatım ve teknik donanımım yok dersen, o başka...
Önce bu memleketteki hırsızları, vergi kaçakçılarını, mafyayı tertiple, kumarhaneleri adam gibi vergiye bağla, devleti devlet gibi yönet, halkından da sürdürülebilir güvenlik sistemi için destek iste, yeterinden kat kat fazla maddi gücün olur, o da yetmezse, o zaman gidip Türkiye'den isteme hakkın olabilir...
Ama Türkiye'deki bir kardeşinin gelip de senin için "garanti" adı altında senin için savaşmasını, ölmesini isteme...
Vatanın için savaşacaksan önce sen savaş, öleceksen önce sen öl, ve eğer yardımına gelecekse denizin ötesindeki kardeşin, bırak kendi istediği için, kardeşin olduğunu ve ona ihtiyacın olduğunu bildiği için, kan bağı, can bağı olduğu kardeşini korumak için herşeyi göze alarak gelsin, ama "garanti" anlaşmasına bağlı bir zorunluluk altında olduğu için mecburiyetle gelmesin...
İhtiyaç olursa, senin de ona var gücünle, tüm yüreğinle yardıma gideceğini de bilsin.
Ruma da aynı dayatmayı yap, seninkiyle eş seviyede bir güvenlik gücü oluştursun, ülkede hafif silahlarla donatılmış bir savunma gücü oluşturulsun, ancak ağır silahlar adadan çıkarılsın, mesele de kapansın gitsin...
Silahlı güvenlik gücü olmayan bir devlet devlet değildir, olsa olsa "sorma gir hanıdır"...
Daha fazla bahaneye gerek yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.