• BIST 9724.5
  • Altın 2968.283
  • Dolar 35.1895
  • Euro 36.7272
  • Lefkoşa 13 °C
  • Mağusa 11 °C
  • Girne 15 °C
  • Güzelyurt 11 °C
  • İskele 11 °C
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 4 °C

O İKİ YAVRUDAN ÖZÜR DİLERİM…

Ayşegül Garabli

Dün bir mesaj aldım.

Daha doğrusu 14 Haziran 2017 tarihinde  yazmış olduğum yazım ve üstüne  iliştirilmiş bir not geldi.

Gönderen kişi ise yazımın konusu olan açlığa mahkum edilmiş iki küçücük çocuğun babasıydı.

Yıllardır iki oğluna yaşatılan insanlık dışı muameleye  isyan eden baba.

Bir anda içimde hüzünlü bir öfke belirdi.

O iki yavrunun çektiklerini hatırlayıp hem üzüldüm hem de kendime kızdım.

Evet 2 yıl önce olaya çok üzülüp dile getirmiştim ama sonrasında olayı takip etmediğim için kızdım kendime.

Belki bir şey yapamayacaktım ama yine de gündemde tutarak , bir nebze yardımım dokunabilirdi.

Zira ben halkın gücüne inanan ve halkın gücünün önünde hiçbir gücün duramayacağına inananlardanım.

Kör ve sağır olmuş vicdanları ancak halkın harekete geçirebileceğine inananlardanım.

Bu görevi yerine getiremediğim ve seslerine yeterince ses olamadığım için bu iki yavrudan özür diliyorum.

Çocukları için çalmadık kapı bırakmayan o babadan özür diliyorum.

Ve o iki yavrunun dramını tekrar sizlere hatırlatmak için, o günkü yazımı tekrar paylaşmak istiyorum.

İşte O günkü yazım:

“O, engelli bir baba.

Engelli bir gençken, kaderine küsüp evde oturmak yerine, üretmeyi, çalışıp kazanmayı ve yuva kurarak yaşama tutunmayı seçmiş.

Hani her “Engelliler Haftasında”, mesajlarımızla tavsiye edip, dileriz ya, tam da öyle yapmış.

Kamu görevlisi olarak işe girmiş.

Evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmış.

İki tane oğlu olmuş.

Şuan biri 3, diğeri de 6 yaşında.

Eminim şu an içinizden “Bravo çocuğa” diyorsunuzdur.

Gerçekten bravo!!!

Ama acaba yaşadığı bu topluma ve bu yönetime de “bravo” demek mümkün mü?

Bu sorunun cevabını, isterseniz gencin yaşam öyküsünü okuduktan sonra verin.

Çünkü, ilk darbeyi, hayat arkadaşım dediği kişiden yemiş.

MS hastası olan eşi, büyük oğlu 5 ve küçük oğlu da 2 yaşında iken ,çocuklarını da alarak İstanbul’a kaçmış.

Baba, 6 ay boyunca çocuklarıyla iletişim kuramamış.

Anne, Kan ve epilepsi hastası olan büyük oğlunun doktor kontrollerini yaptırmadığı gibi, babasının yaptırmasına da engel olmuş.

Kısacası çocuklar tam anlamıyla sefalete mahkum edilmişler.

Şimdi diyeceksiniz ki; “Ana yüreği, ne yapsın”

Çünkü ben de ilk duyduğumda öyle demiştim.

Ancak ne var ki öyle değilmiş.

Anne 6 ay sonra “ben işe girdim bunlara bakamam” diyerek çocukları sokağa atmış.

Allahtan babaya haber vermiş de, baba gidip çocuklarına sahip çıkıp Kıbrıs’a getirmiş.

Çalıştığı için ne yapacak, küçük oğlunu kreşe vermiş.

Ne yazık ki, birkaç gün, sabah bırakıp, akşam mesaiden sonra aldığı çocuğunun, sabah taktığı bezle olduğunu görmüş.

Uyardıktan sonra da çocuğu bezsiz ve iç çamaşırsız almaya başlamış.

Tabi ki, bu talihsiz baba bu ufak sorunların üstesinden gelmiş.

Ancak şu an üstesinden gelemediği bir sorun var.

MS hastası olan ve ayda 1400TL özürlü maaşı alan eşi, kaçmadan önce İş Bankasından 60 binTL kredi almış. Kredinin tek kefili de bizim talihsiz baba.

Kadın kaçıp gidince ve oradan da borcunu ödemeyince borç tamamen kefil olan ve geliri yalnızca maaşı olan babaya kalmış.

Banka babanın maaşının belli bir kısmın ipotek etmiş.

İkinci ay maaşın yarısını kesmiş.

Baba bankaya , maliye bakanlığına v.s itiraz etmiş.

Bakmakla yükümlü iki çocuğu olduğunu, büyük oğlunun tedavisinin Türkiye’de olması dolayısıyla hatırı sayılır tedavi masrafı olduğunu, ve çocuklarının yaşadıkları travmadan dolayı psikolojik tedavi aldıklarını söyleyip, bunları belgelerle ibraz etmiş.

Ancak devlet kanadında olayı dikkate alan olmamış.

Banka ise bu itirazdan sonra, babanın 17 aylık maaşını bloke etmiş.

Yani baba 17 ay parasız pulsuz çocuklarına bakacak.

Geçtim yasal olarak bir bankanın ya da herhangi bir kurumun bir insanı açlığa mahkum edecek şekilde maaşına el koymasının mümkün olmadığını, bu vicdana ve ahlaka da sığmaz.

İnsanlığa sığmaz.

Ne demek iki çocuğuyla birlikte bir babayı 17 ay parasız bırakmak?

Ne yapsın bu baba?

Hırsızlık mı yapsın?

Adam mı kaçırsın?

Katillik mi yapsın?

Yoksa dilensin mi?

Mahkemeye karşı dava açsa, kesin kazanacak ancak dava açacak parayı nerden bulacak.

Avukatı var, insanların ciğerini söken harçları var.

Kaldı ki bu sürede yaşamayı ve çocuklarını yaşatmayı nasıl başaracak.

Ya da diyelim ki banka %100 haklı.

Ana ve baba suçlu.

Çocukların suçu ne?

Hangi devletin, hangi hükümetin ve hangi bankanın bu çocukları açlığa mahkum etmeye hakkı var?

Bu nasıl bir adalettir?

Her “Engelliler haftasında” ekranlara çıkıp, mikrofon başına geçen, mangalda kül bırakmayan bakanlar ve sivil toplum örgütleri nerede?

Onlar kafalarındaki, zihniyetlerindeki engelleri aşmadıkça , engelliler yaşamdaki engelleri aşabilirler mi?

Hak ettikleri yaşam şekline kavuşabilirler mi?

Peki ya bu iki minik yavru?

Nasıl hak, hukuk ve adalet duygusuyla, doğru davranış kazanacaklar?

Nasıl, kini, nefreti ve isyanı değil de sevgiyi, saygıyı, eşitliği öğrenecekler?

Hepsini geçtim nasıl yaşamayı başaracaklar?”

Bu yazdıklarımın üzerinden tam 2 yıl geçmiş ve O çaresiz baba 2 yıl sonunda olanları yazımın üzerine eklediği notla şu şekilde özetlemiş:

O yazınızın üzerinden 2 yıl geçti, sayın Ayşegül Özmen Garabli. Geçti, geçmesine ama zulüm geçmedi. Evlatlarıma, 3 ve 6 yaşlarından itibaren KKTC devleti & Türkiye İş Bankası A.Ş. ortaklığında uygulanmakta olan açlık zulmü geçmedi. Zulüm ne geride kaldı, ne de verdiği zarar bitti. Aksine zulmün ne zaman biteceği belirsizliğini sürdürüyor. Zulmün verdiği zararsa kapatılamayacak kadar derin...”

Şimdi yetkililer de dahil hepimize soruyorum:

Biz bu ülkede 2 yavrunun bile haklarını koruyamayıp, açlığa mahkum edilmesine göz yumuyorsak ne işe yarıyoruz????

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları