• BIST 9949.01
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 10 °C
  • Mağusa 11 °C
  • Girne 14 °C
  • Güzelyurt 9 °C
  • İskele 11 °C
  • İstanbul 9 °C
  • Ankara 5 °C

Ölümüne kavga, malı götürme, erken seçim...

Ediz TUNCEL

Biz Denktaşların üniversite kiralamak için kendi kendilerine arazi kiralama meselesiyle, Ercan’daki birtakım işler yüzüne gözüne fena bulaştıran Tahsin Ertuğruloğlu’nun bu kez medyayı saran sanal bet ofis hikayeleriyle, uyduruk anketlerin palavra sonuçlarıyla, memleketin her köşesinden fışkıran esrarla, eroinle, siyasilerin birbirlerine “tencere dibin kara, seninki benden kara” diyerekten birbiri ardına kırdıkları potlarla uğraşa duralım, Türkiye’de ve çevremizde dengeler çatır çatır değişiyor, acımasız bir çarkın dişlileri arasında çiğnenirken yeni bir coğrafyaya doğru gidiyoruz.

Kıbrıs konusunda taraflar şımarık tavırlarla, ufak hesaplarla, omurgasız zihniyetle ayak sürüye dursun, ABD kendi çıkarları doğrultusunda kullanabileceği ve bölgedeki tüm dengeleri değiştirmek için maşa olarak kullanabileceği (hala hazırda kullandığı) bir Kürt ordusunu şu anda çatır çatır yaratıyor...

Türkiye olan ilişkilerini nerdeyse hepten askıya almış, Türkiye’yi sallamıyor bile.

Türk uçakları ABD’nin çakma Kürt ordusunu vurdu, ABD fena işkillendi, “orada bizim adamlarımız var, hayatlarını tehlikeye atıyorsunuz, ayağınızı denk alın...” deyiverdi...

Türkiye sallamadı, Türk hava kuvvetleri PKK/PYD bozması çakma Kürt ordusuna bir daha hava saldırısı düzenledi...

Bu kez ABD’den hiçbir uyarı gelmedi, ama ABD üretimi Cougar savaş helikopteri her nasılsa kalkıştan hemen sonra kaza geçirdi, içinde üst rütbeli ve aralarında bölgedeki operasyonu yöneten komutan da olmak üzere 13 Türk subayı şehit oldu...

Şehit oldu dedim ama, aslında şehit edildi demek lazım!

Neden mi öyle demek lazım!

Balık hafızaları canlandıralım ve bazı olayları hatırlayalım.

Ege’de bir tatbikat sırasında ABD’nin lafını dinlemeyen ve Yunan deniz kuvvetleriyle sürtüşen Türk deniz kuvvetlerine ait olan Muavenet savaş gemisinin ABD gemisinden atılan güdümlü füzeyle nasıl vurulduğunu ve komuta köprüsünde görev başında duran beş Türk subayının öldürülmesini hatırlayın!

Üstelik de güdümlü füze, birbiri ardına tam altı “onay” sürecinden geçtikten sonra gemiye değil de doğrudan komuta köprüsüne atılmıştı!

ABD at oynattığı Kuzey Irak’tan Türk özel kuvvetlerinin çıkmasını istedi, çıkmadılar, karargah baskına uğradı, Türk subayların kafalarına torba geçirildi, çekilen fotoğrafları tüm dünyaya servis edildi, Türk ordusunun onurunun rezil edilmesi için elden gelen yapıldı!

Akabinde, Irak’a operasyon düzenleyecek ABD ordusuna Türkiye topraklarını kullanma izni verilmedi, Mersin limanındaki kabadayı ABD askerlerini Türk askerleri yere vurup etkisiz hale getirdi, nasıl olur da Türk askeri ABD askerine kötü muamele yapar diye yer yerinden oynadı, Türk binbaşının kellesi istendi!

Suriye sahillerinde keşif yapan silahsız Türk uçağı Suriye’den atılan güdümlü füzenin yanıbaşında patlaması neticesinde düştü, iki pilot şehit oldu, uçağın vurulduğu bölgede bulunan ABD savaş gemisinde en gelişmişinden füze savar sistemi bulunmasına rağmen o füzeyi düşürmek için karşı füze ateşlenmedi (ki ateşlenseydi Suriye füzesi Türk uçağına ulaşmadan yarı yolda vurulacaktı), Türk uçağının düşürülmesine seyirci kalındı, Rusya ile Türkiye’nin arasını bozmak ve Türkiye’nin ABD’ye ve NATO’ya “mecbur” olması için ince ayar yapıldı, buna mukabil NATO’dan yapılan açıklamada Rusya “sözde” kınandı, ama özde istenen elde edildi...

Türk hava kuvvetlerinin misilleme olarak Rus uçağını Hatay yakınlarında vurması neticesinde Türkiye-Rusya ilişkileri daha da gerginleşti, Rus tarafı hiçbir uyarı yapılmadan uçağın vurulduğunu iddia etti, Türk tarafı ise uyarı yapıldığını iddia etti...

Sonradan ortaya çıktı ki Türk uçağının yaptığı uyarıların Rus uçağı tarafından duyulması elektronik sinyal karıştırma yöntemiyle çok rahat bir şekilde engellenebilir, böylece Türk uçaklarının uyarısını duymayan Rus uçağından da karşı cevap alınamaz, tehdidin arttığı algısı ortaya çıkar ve “aceleci” birileri tetiğe basar...

Sonuçsa felaket!

Savaşı aletlerini bir tarafa bırakalım, gündelik yaşamdaki aletlere bakalım!

Diyelim ki son model bir Mercedes’iniz var, anahtarı kaybettiniz...Mercedes’e ulaşabilirseniz, Almanya’daki Mercedes merkezi uydudan arabaya komut gönderir, arabayı sizin için çalıştırır, gideceğiniz yere kadar, örneğin garajınıza kadar gidersiniz, bu arada sürekli olarak uydudan takiptesiniz tabi ki,  arabadan inersiniz, araba yine uydudan gelen sinyalle kilitlenir...

Mercedes’i çalmaya mı kalktınız! Ayvayı yediniz demektir, güvenlik sistemi devreye girdiği anda arabada hapis kalırsınız, polis de gelir armut gibi sizi toplar!

Teknoloji işte böyle birşey!

Gelelim şimdi helikopterin düşüşüne ve 13 üst düzey subayın öldürülmesine...

Hade gene, dilim sürçtü, elim sürçtü, öldürülmesine dedim...

Yok yahu, ne öldürülmesi!!! Kazadır herhalde, bölgeyi avuçlarının içi gibi bilen, her türlü navigasyon ve görüş cihazına sahip pilotlar nasıl olur da elektrik tellerini görmezler de gidip tellere çarparlar!!!

Garanti o sırada helikopter sürdüklerini filan unutmuşlar, işi gücü bırakmışlar,  Facebook’da filan dolanıyorlardı, Twitter’den filan ahbaplarına mesaj atıyorlardı...

Yer misiniz, yemez misiniz?!!...

Ve sonuç: Tüm NATO ülkeleri içinde hiç durmadan, habüre habüre Amerikan kazığı yiyen tek ülke, Türkiye...

Buraya kadarı, “ölümüne kavga” kısmı...

.................

Gelelim “malı götürme” kısmına...

Denktaşlar şu Rauf Denktaş Üniversitesi kampüsüne arazi kiralama konusunda büyük mü büyük, gereksiz mi gereksiz bir hata yaptılar...

Düşünsenize, altı yıldır üniversite kurma planları varmış ama kimsenin bundan haberi yok!

Dahası, bazı bakanlar bu arazinin üniversite kurma izinli bir şirkete (adını yazmama gerek yok) kiralandığını biliyorlar, ama şirkette işin başında kimin olduğunu bilmiyorlar, bu yüzden de konu ortaya çıkınca canları sıkılıyor, kullanıldıklarını düşünüyorlar, haklı olarak!

Önüne gelenin üniversite kurduğu ve artık bu işin cıvığının iyice çıktığı bu diyarda Denktaşlar üniversite kuramaz mı?

Pekala, da kurar!

Üniversite kurmak için arazi kiralayamaz mı?

Pekala, da kiralar!

Becerebilirse, üniversite adına en iyisini, en kalitelisini de yapar!

Ama yöntemde hata yaparsan, yangından mal kaçırır gibi sessiz sedasız işi götürmeye çalışırsan, bu iş döner dolanır başına çöreklenir, yaptığın işin adına peşkeş denir, kıyak denir, rant denir...

Peki Türkiye’den gelen “zırt pırt” üniversitelerine veya sermaye takımına KKTC’de üniversite, kampüs, şirket, hotel bilmem ne kurmaları için verilen araziler peşkeş mi, rant mı, kıyak mı???

Hem de en alasından peşkeş, kıyak, rant...

Peki, veren kim?

DP-UBP-CTP tayfası...

Peki, Dentaş üniversitesine arazi meselesi dallanıp budaklanında, “zırt pırt sermaye takımına” KKTC’de üniversiteler, hoteller, kumarhaneler yapsınlar diye, sözde yatırım yapsınlar diye çekilen peşkeşten şikâyet eden kim?

Yine DP-UBP-CTP tayfası...

Memleketi giderek bir batağa sürükleyen zihniyet kimin? Her tarafın b...k götürmesinde, memleketin güvenliğiyle, eğitimiyle, sağlığıyla, yönetimiyle, trafiğiyle b...ka sarmasında başrolü oynayan kim?

CTP-UBP-DP tayfası...

Birbiriyle “tencere dibin kara, seninki benden kara” diye atışan, sataşan kim!

Yine bunlar...

Peki ama, ona buna memleketi peşkeş çekene kadar, Denktaş üniversitesi gibi kendi öz değerlerimizden biri olacak bir üniversite için önce reklam yapmak, kamuoyu oluşturmak, sonra da hayata geçirmek için gerekenleri yapmak konusunda daha önce “aklınız nerdeydi” diye sorsak, ne dersiniz!!!

Bugün geldiğimiz günde ve mevcut şartlarda yapılacak iki şey vardır: Ya erken genel seçim kararı alınır ve birkaç ay içinde seçime gidilir, ya da başta UBP olmak üzere, bakanlıklarda gereken yapılır, başta Tahsin Ertuğruloğlu’na, Kemal Dürüst’e ve Nazım Çavuşoğlu’na kapı gösterilir ve evlerine gönderilirler, Serdar Denktaş da koltuktan geri çekilir, yerini ekonomiden ve maliye’den gerçekten anlayan DP Genel Sekreteri Afet Özcafer alır, DP kaybettiği prestiji toplamaya başlar, genel seçim de zamanında yapılır...

Aksi takdirde, genel seçim geldiğinde halkın Meclis kapısından dışarı atacağı  “demirbaş” sayısı tahmininizden çok daha fazla olacak... Olsun da!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları