Daha önce de yazmıştım,
Bu meclisten hangi hükümet modeli çıkarsa çıksın toplumsal iradeyi yansıtmayacak demiştim.
Şimdi de aynı şeyi söylüyorum.
Bugünkü meclis yapısı içerisinde toplum odaklı bir icraat hükümetinin oluşması mümkün değildir.
Ha mümkün olan nedir?
UBP-DP, koalisyonu bağımsızların desteği ile kurulur.
Güvenoyunu da alabilirlerse,
Adı hükümet olur.
Erken seçim riski ortadan kalkar.
Halka geri dönmekten çekinceleri olanlar için.
Ülkenin üzerinde baskı kuran birtakım güç odaklarının önü açılır.
Baraj sorunu yaşamakla yüz yüze kalanlar rahat bir nefes alır.
Gün kurtarılır.
Bakanlık yapmayan kalmasın anlayışı düz mantıkla devam eder.
Devletin imkanları partileri güçlendirmek için kullanılır vs.
Hepsi bu kadar mı?
Değil elbet.
Devletçilik oynayıp, kabile gibi tavır belirleyen bir siyasi anlayış bir müddet daha devam eder.
Partizanlık, adam kayırmacılık, hukuksuzluk.öngörüsüzlük, biat politikaları sürdürülür.
Zaten böyle bir koalisyondan daha fazla bir beklentiye girmek ölü gözünden yaş beklemektir.
Ötesi de yok, sonrası da yok değerli dostlar.
Meclis meşruiyetini yitirmiştir.
Toplumsal güveni yok etmiştir.
İnandırıcılığı kalmamıştır.
Kaldı ki,bu noktadan sonra halka gitmekten kaçıp, ısrarla hükümet kur, hükümet boz, bir daha kur, bir daha boz halindeki çabalar iradeye karşı yapılan saygısızlıktır.
Hoş bu sadece saygısızlık da değil aslında, aynı zamanda bir irade fırsatçılığıdır.
İradenin toplumsal değil, şahsi ikballer için kullanılmasıdır.
Bu bir gasptır.
İradenin kötüye kullanılmasıdır.
Yeniden seçilememe korkusudur.
Şimdi diyorlar ki, yeni hükümet tamam.
Şunlar şunlar paylaşılan bakanlıklar.
Şunlar şunlar da bakan namzetleri.
Adeta dönüşümlü bakanlık uygulamasına geçtiler.
Her konunun uzmanı adamlar.
Eğitim, ekonomi, tarım, maliye, turizm, ulaştırma, çevre vs.
Dön dön bakan ol.
Böyle bir anlayış ciddiye alınabilir mi?
Alınmaz tabi.
Bende almıyorum zaten.
Toplumsal öncelikleri önüne koyan bir hükümetten çok, bireysel menfaatlerin korunması adına oluşturulan bir hükümet için çalışıyorlar.
Şimdiden kim bakan olur, müsteşar atanır, özel kalem makamı alır diye kavgaya tutuştular.
Dedim ya, fırsat bu fırsat.
Sonuna kadar kullanacaklar haliyle.
Bir kere seçilmişler.
4 yıl az zaman değil.
Neler yapılmaz ki bu sürede.
Ay kapının arkasında.
9,10’lar işler.
Borçlar harçlar biter.
İhaleler, iş takipçiliği derken, eşin,dostun önü açılır.
Yeni müsteşarlar atanır.
Eskileri müşavir olur.
Özel kalemler yaratılır.
Diğerleri müşavir olur.
Böyle sürüp gider.
40 yıldır aynı hamam aynı tas.
Peki memleket?
Memleket bakacak, seyredecek haliyle..
Ah vah çekecek.
Ama ne fayda?
Seçmişler bir kere.
Sandıktan çıkartmışlar.
Vekaleti vermişler.
İradeyi teslim etmişler.
Yani müstahakları mı diyelim?
Evet aynen öyle diyelim.
İşte bu nedenledir ki, çoğunlukla siyasetçiler bu süreyi sonuna kadar kullanmayı tercih ederler.
Ama işler iyi gitmemiş,
Sıkıntılar giderek büyümüş,
Çözüm üretilmemiş,
Siyaset tıkanmış,
Kamu çökmüş,
Esnaf kepenk kapatmış,
İflaslar çoğalmış,
Mahkemeler tıkanmış,
Üretim bitme noktasına gelmiş,
Bunların pek önemi yok.
Önemli olan çoğunlukla siyasetçilerin ellerindeki fırsatları toplumsal değil kişisel ikballeri için kullanmalarıdır.
İşte bunlar bilindiği için UBP- DP hükümeti halk nezdinde hiç bir heyecan yaratmadı.
Hoş nasıl yaratsın?
İnanç kalmamış hükümetlere.
Güven yerle bir olmuş.
Halkın büyük bir çoğunluğu oluşturulacak hükümetin toplumsal sıkıntıları çözebilecek yetiye sahip olmadığının farkında.
Bir azınlık grup da,ki bunlar da iktidarlara taşınan siyasi partilerin etrafında hiç eksik olmayan çıkar gruplarıdır, ellerini ovuşturup, bu süre içerisinde sağlayacakları menfaatlerin arkasında koşmaya başladılar bile.
Dolayısı ile yeni hükümetin oluşturulması değildir burada mevzu.
Yeni bir parlamento için halka gidilmesidir.
Yeni çıkar gruplarının ortaya çıkarılması değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.