Hayatlarının önemli bölümünde östrojen hormonuna maruz kalan kadınlar meme kanseri açısından ciddi risk altında. Meme kanserinde dünyanın kabul ettiği tarama programı ise 40 yaşından itibaren yılda bir kez çektirilen mamografi, bu erken tanı ve tedavi için oldukça önemli.
Meme kanseri farkındalık ayı bugün başladı. Ekim ayı boyunca meme kanseriyle ilgili farkındalığın artırılması için Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere sivil toplum örgütleri etkinlikler ve tarama programları düzenleyecek.
“1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı” kapsamında Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuşan İç Hastalıkları ve Tıbbı Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ömer Diker, meme kanseri için riskleri ve hastalıktan korunma yollarını, meme kanseri tedavisi gören 30 yaşındaki Zamira Jumayeva ve 46 yaşındaki Yiğit Bebek de tanı ve tedavi sürecinde yaşadıklarını anlattı.
Diker: “İnsanlar yaşlandıkça kanserin sıklığı artacak”
“Kadın olmak meme kanseri için başlıca risk faktörü. Her 6 kadından biri meme kanserine yakalanıyor,” diyen Ömer Diker, ilk âdetin erken yaşta başlaması, menopoza geç girilmesi dolasıyla östrojen hormonuna uzun süre maruz kalmanın meme kanseri riskini artırdığını kaydetti.
Erkeklerde de meme kanseri görüldüğünü ancak bu oranın kadınlara göre yüz kat daha az olduğunu belirten Diker, “Hiç çocuk doğurmamak, ilk çocuğunsa 30 yaşından sonra olması da meme kanseri riskini artırıyor. Emzirmek koruyucu. Emzirmeyen kadınlarda daha sık meme kanseri görüyoruz” diye konuştu.
Düzenli alkol kullanmanın da meme kanseri riskini artırdığını kaydeden Ömer Diker, “Her gün alkol kullanımı, bir bardak şarap dahi olsa, meme kanseri sıklığını artırıyor” diye konuştu.
Yaşlanmanın da meme kanseri için risk faktörü olduğunu belirten, 50’li yaşlardan itibaren meme kanseri görülme sıklığının arttığını dile getiren Doç. Dr. Ömer Diker, “Yaşlanmak, hata yapan DNA, hücre demek. İnsanlar yaşlandıkça kanserin sıklığı artacak” dedi.
“Doğrudan gen geçişleriyle meydana gelen meme kanserleri kanser türlerinin yüzde 8-10’u kadar”
Ömer Diker, radyasyona, X ışınına maruz kalmanın, özellikle çocukluk ve ergenlik çağında tedavi edici radyoterapi alanlarda meme kanseri riskini artırdığını söyledi.
Kilonun meme kanseri için risk oluşturduğunu vurgulayan Diker, “Obezite bugün sigaradan sonra en iyi bilinen karsinojendir (kansere neden olan etken). Fazla kilo sadece meme değil diğer kanser türleri için de risk” dedi.
Kanserde genetik geçişli mutasyonlarla ilgili de konuşan Ömer Diker, “Doğrudan gen geçişleriyle meydana gelen meme kanserleri, kanser türlerinin yüzde 8-10’u kadarıdır” diye konuştu.
45 yaş altında meme kanseri öyküsü olan veya birinci derece yakınlarında (sadece tek kişide değil, birden fazla aile bireyinde) meme kanseri olması durumunda riskin arttığını söyleyen Diker, kişide genetik geçişli mutasyonlarla ilgili tarama yapıldığını, kanser geninin tespit edildiği bazı durumlarda önlem cerrahisiyle memelerin veya yumurtalığın alındığını belirtti.
“Her kanser tanısı alacak kişi ölecek diye bir şey yok”
“Birinci derecede yakınlarınızda kanser olması ille sizin de kanser olacağınız anlamına gelmez” diyen Diker, “Her kanser tanısı alacak kişi ölecek diye bir şey de yok. Bu, çok gerilerde kalan bir yaklaşım” diye konuştu.
Ömer Diker, her kanser hastasına kemoterapi de verilmediğini, tedavi protokollerinde hedefe yönelik tedavilerle immünoterapilerin olduğunu belirterek, “Önceki yıllarda yaygın evrede akciğer kanseri tanısı alan hasta için beklenen yaşam süresi 12 aydı. Bugün evre 4 akciğer kanserini sıfırlayıp tekrarlamasını engelleyebiliyoruz. Geçmişteki tedavilerle bugünkü tedaviler arasında çok dramatik farklar var” dedi.
“Ülkede altın standart tedaviler uyguluyoruz”
Ülkede dünyadaki altın standart kanser tedavilerinin uygulandığına dikkat çeken, kanser tedavisinin çok pahalı olduğunu söyleyen Diker, “Taramayı iyi yaparsanız sağlık harcamalarını düşürürsünüz. Ve ‘tarama yapıyoruz’ demeniz için toplumun yüzde 60-80’inin taranması lazım” diye konuştu.
Diker, taramaların yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayarak, meme kanserinin taranabilir bir kanser olduğunu, 40 yaşından sonra yılda bir çektirilen mamografinin dünyada standart yaklaşım olarak kabul edildiğini söyledi.
“Kadınların meme kanseri konusunda hatırı sayılır bir duyarlılığı var”
Ülkedeki kadınların meme kanseri konusunda hatırı sayılır bir duyarlılığı olduğunu belirten Ömer Diker, “Bir sürü kadın mamografisini, meme ultrasonunu yaptırıyor ama devlet olarak taramalar konusunda yetersiziz. Bağırsak, meme, rahim ağzı kanserleri en basit taranabilir kanserlerdir ama toplumun kaçta kaçı taranıyor diye baktığınızda oranlar oldukça düşük” dedi.
Konuşmasında meme kanserinden korunma yollarına da değinen Ömer Diker, egzersizin sadece meme değil tüm kanser türlerinde koruyucu olduğunu belirterek, haftada 5 defa 30 dakikalık ve orta derecede zorlayıcı egzersiz yapılmasını önerdi.
Diker, normal kilo kontrolünün ve egzersizin meme kanserinde ölüm riskini de meme kanserinin tekrarlama riskini de azalttığını kaydederek, sigara kullanımından, düzenli alkol kullanımından kaçınılması gerektiğini belirtti.
Diker, kanserden korunmak için “sihirli gıdalar” olmadığını da söyleyerek, haftada birden fazla kırmızı etin tüketilmediği, protein kaynağında ağırlıklı olarak beyaz etin kullanıldığı, meyve-sebzelerin bol tüketildiği beslenme düzeninin benimsenmesi gerektiğini vurguladı.
Meme kanserini yaşayanlar anlattı
Meme kanseri tanısı alan 46 yaşındaki Yiğit Bebek ve 30 yaşındaki Zamira Jumayeva da TAK’a konuştu.
Erken tanının kanserle mücadelede en önemli faktör olduğunu vurgulayan Yiğit Bebek ve Zamira Jumayeva ilk tedavilerini cerrahi operasyon ve kemoterapilerle tamamladı ancak bir süre sonra kanserleri metastaz etti. Bebek ve Jumayeva’nın tedavileri sürüyor.
Bebek: “Kanserde düşünmedim ama Covid’de ölümü düşündüm”
Röportajda ilk sözü alan, Kanser Hastalarına Yardım Derneği Yönetim Kurulu üyesi de olan 46 yaşındaki Yiğit Bebek, giyinirken göğsünde fındıktan biraz büyük kitle fark ettiğini, kanserle ilgili tedavi sürecinin 34 yaşında başladığını söyledi.
Bir erkeğin meme kanseri olmasının insanları şaşırttığını da ifade eden Bebek, göğsünün ve lenf bezlerinin operasyonla alındığını, ameliyattan sonra kemoterapi ve radyoterapi aldığını ifade ederek, şunları anlattı:
“Kanseri kafamda çok da büyütmedim, onu ameliyatla aldılar diye düşündüm. Kemoterapide saç, sakal her şey döküldü ama o halimle gezmeye, tozmaya, eğlenmeye devam ettim. Sadece son doz kemoterapi beni çok etkilemişti. Diğer zamanlarda iyiydim. Hastalığın yapmak istediklerime engel olmasına izin vermedim. Tedavilerden sonra pete girdim, ‘Her şey tamam, tertemizsin’ dediklerinde de ‘Kanseri yendim, artık beni kimse yenemez’ diye düşündüm. Bu sürede evlendim de. Balayı için Kıbrıs’a geldik ve buraya yerleşme kararı aldık.”
Pandemi döneminde Covid-19’a yakalandığını ve hastalığı çok ağır geçirdiğini, Pandemi Hastanesi’nden ambulans uçakla Türkiye’ye sevk edildiğini söyleyen Bebek, şunları da anlattı:
“40 günden uzun süre yattım, neredeyse entübe edilecektim. Kanserde düşünmedim ama Covid’de ölümü düşündüm. Sonrasında da kendime gelemedim. Art arda enfeksiyonlar geçirdim ve kanser metastaz etti. Dengem bozuldu, yürümekte zorlandım, sol gözde görme, sol kulakta işitme kaybı oldu. Görme gidene kadar kanserin metastaz ettiğinin farkında değildim, Vertigo oldum sandım. Beyin MR’ı çekildi ama sonuç doğru çıkmadı. Türkiye’ye sevk edildim. Orda belli oldu; kanser beyin, akciğer, kemikler, her yerime yayılmış. 60 ay süre verdiler. ‘Ben daha önce bunu atlattım, yine atlayacağım’ dedim ve tedaviye başladım. İkinci yıl geride kaldı. Kan değerlerim iyi, doktorlarım sonuçtan memnun. İlkinden daha zahmetsiz bir tedavi süreci yaşıyorum. Hala akıllı ilaç kullanıyorum… Kıbrıs’ta olmam da benim için büyük şans. Türkiye’de kalsam belki de yaşamazdım. Şu anda kullandığım akıllı ilaçlar Türkiye’de yok.”
Hastalığıyla ilgili zorlu süreçte çalışamadığını, daha sonra da malulen emekliye ayrıldığını söyleyen Bebek, Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nden ve derneğin 30 yıldan uzun süre başkanlığını yapan Raziye Kocaismail’den ciddi destek gördüğünü belirtti. Yiğit Bebek, “Raziye Hanım çok değerli bir insan, heykeli dikilecek insan” dedi.
İnsanların kanseri normal bir hastalık gibi görmesi gerektiğini de ifade eden Yiğit Bebek, erken evrede fark edilen kanserin tedavisinin de kolay olduğunu vurgulayarak “Tetkiklerinizi zamanında yaptırın…” diye konuştu.
Olaylara her zaman iyi tarafından baktığını, pozitif sonuçlar çıkardığını da belirten Yiğit Bebek, kanserin beraberinde iyi şeyleri de getirdiğini kaydederek “Her şey beyinde bitiyor. ‘Ah kanser oldum, öleceğim’ diye düşünürseniz bu işin altından kalkamazsınız” dedi.
20 yıl boyunca sigara kullandığını, bu süreçte sigarayı bıraktığını söyleyen Bebek, “Onca yıl nasıl sigara içmişim hayret ediyorum, şimdi kokusu bile dayanılmaz geliyor” diyerek, sigaradan uzak durulması gerektiğini vurguladı.
Jumayeva: “Ya bir şey çıkarsa diye korkup doktora gitmeyenler var ama hayat kurtaran erken tanıdır”
30 yaşındaki Zamira Jumayeva, Beyaz Rusya’da diş hekimliği okuduğunu, 2019’da çalışmak için Kıbrıs’a geldiğini, meme kanseri tanısını pandemi döneminde, 26 yaşındayken aldığını söyledi.
“Göğsümde yumurtadan daha büyük bir şişlik vardı. Onu bu kadar büyüyene kadar nasıl fark edemedim diye kendime de çok kızdım” diyen Jumayeva, şunları paylaştı:
“Pete girdim, göğsümdeki kanser koltuk altıma ve omurgama sıçramış. Hemen operasyon yapmadılar. Bir sene tedavi aldım. Süreç çok kötüydü. Saç, kaş, kirpik ne varsa döküldü. Alerjilerim oldu… Çirkinleştim. Yemek yiyemiyor, odamdan çıkmıyordum. O günleri hatırlamamak için o döneme ait tüm fotoğrafları da sildim.”
Bir senenin sonunda küçülen kitleyi ameliyatla aldıklarını, genetik testi negatif çıktığı için memeye dokunmadıklarını söyleyen Zamira Jumayeva, şöyle devam etti:
“Bu yılın başında, manevi babamı aniden kaybettik. Benim için çok değerli, çok özel bir insandı. Çok üzüldüm ve bu büyük üzüntüden sonra pete girdim. Aynı yerde yeni bir tümör daha görüldü. İlk ameliyatım çok kolay geçmişti. Hiç korkmamıştım ama ikinci kez ameliyat olduğumda ömrüm bitmiş gibi hissettim… Aynı tedavi, aynı süreçler tekrarlandı… Bunu yeniden yaşamamak için iki mememin de alınmasını talep ettim ama doktorum onay vermedi…”
“Bu hastalığa yakalandıktan sonra insanın içine bir his gelir; sabır ve kabul” diyen Zamira Jumayeva, şunları da ifade etti:
“4 yıldır kanserle uğraşıyorum. İşe girdikten 4 ay sonra kanser teşhisi aldım. 4 senede 1 yıl ya çalıştım ya çalışmadım. Merit Grup beni yalnız bırakmadı, çalışma iznimi uzattı, yatırımlarımı devam ettirdi. Bunu yapmasalar burada tedavi göremezdim. Dönsem memleketimde, Türkmenistan’da böyle bir tedavi alamazdım. Onlara minnettarım. Kanser Hastalarına Yardım Derneği’ne ve Raziye Kocaismail’e de destekleri için çok teşekkür ederim.”
Kadınların her fırsatta kendilerini muayene etmesi gerektiğini söyleyen Jumayeva, “Memede ele gelen herhangi bir kitle, cilt değişikliği, meme başında herhangi bir çekilme, akıntı, koltuk altına doğru ele gelen bir şey olduğunda mutlaka doktora başvurulmalı. ‘Ya bir şey çıkarsa’ diye korkup doktora gitmeyenler var ama hayat kurtaran erken tanıdır” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.