• BIST 9626.56
  • Altın 2968.283
  • Dolar 35.213
  • Euro 36.6812
  • Lefkoşa 11 °C
  • Mağusa 7 °C
  • Girne 12 °C
  • Güzelyurt 8 °C
  • İskele 7 °C
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 2 °C

Ortadoğu’nun diktatörleri, Türkiye ve millileştirme

Oshan SABIRLI

Türkiye’de Olağanüstü Hal polemiği devam ediyor. OHAL çerçevesinde kapanan kurum ve kuruluşlar millileştiriliyor. Birçok üniversite, medya kuruluşu, şirketin faaliyetleri durdurulurken OHAL nedeni ile mahkemeye başvurma hakları da yok bu kurum kuruluşların. Olmayacakta.

Bu kapatma, kamulaştırma, millileştirme adına her ne derseniz deyin aklıma Ortadoğu’da liderlerin hatta diktatör olarak nitelendirilen kişilerin yaptığı millileştirmelri ve halkın refahını yükseltmek, dikta rejimini meşrulaştırmak için yaptıklarını getirdi.

Ortadoğu’da yaşanan liderlerin meşruiyet problemlerini aşmada millileştirmeler ve verilen ücretsiz haklar büyük rol oynuyor.

Bunlara en önemli örnek kuşkusuz Cemal Abdül Nasır’dır. 1918 yılında doğan ve genç yaş diye nitelendirilen 52 yaşında hayatını kaybeden Nasır bugünün Ortadoğusunun oluşmasının da en önemli mimarı olarak kabul edilebilir. Birçok devrik Ortadoğu liderinin aksine Nasır kalp krizinden yaşamını kaybetmesine karşın dikta rejimlerinde koltuktan ayrılan liderlerin farklı trajedilerle buluştuğunu gözlemledik.

Diğer taraftan Suriye'de Hafız Esad, Libya'da Kaddafi ve Irak'ta Saddam Hüseyin kendi ülkelerini dış dünyaya tamamen kapattılar ve tam anlamıyla Diktatöryal bir yönetimle çok uzun süre başta kaldılar.

İşin ilginç yanı kansız darbe ile göreve gelen Cemal Abdül Nasır birçok Ortadoğu liderine hem esin kaynağı, hem de rol model olmayı başardı.

İlk duyduğumda önemini çok iyi kavrayamadığım Ortadoğu liderlerinin ortak özellikleri arasında bulunan “kamulaştırma” veya “millileştirme” olgusunu şimdilerde çok daha net şekilde analiz edebiliyorum.

Söze Cemal Abdül Nasır ile başladık. Nasır’ın liderliğinde yaptığı en çarpıcı girişim 1956 yılında İngiliz denetimindeki Süveyş Kanalı’nın kamulaştırılması oldu. Bunu İngiliz ve Fransız şirketlerinin kamulaştırması da izledi. Nasır’ın toprak reformları da dikkate değer çalışmalarıydı. Nasır, ideolojisi “Arap sosyalizmi” olarak tanımlıyor. 1961-1964 arasında, ülkedeki tüm yabancı şirketlerden bankalara, sigorta şirketlerinden otellere kadar her şey millileştirildi. Bu millileştirme sırasında boşalan kadrolara ağırlıklı olarak kadınlar yerleştirildi. Sanayide kalkınmaya ağırlık veren yeni ekonomik planlamalar yapıldı. Gelir dağılımı yasalarıyla maaşlar eşitlendi. Emekli maaşı, asgari ücret ve sağlık sigortası sistemi getirildi.

Suriye’ye baktığımızda BAAS, Suriye’de iktidarı 1963’te yapılan bir darbeyle aldı. Darbenin ardından, kabul edilen yeni anayasa ile “büyük üretim araçlarının millileştirilmesi, toprak, taşınmaz mal ve sanayi mülkiyetinin sınırlandırılması” gibi uygulamalara gidildi. Rejim, Mısır’da olduğu gibi yaptığı toprak reformlarıyla, büyük toprak sahiplerinin topraklarına el koydu ve halka dağıttı. 1965’de ülkede bulunan 100 yabancı şirket millileştirildi. Suriye'de Hafız Esad ile devam eden süreçte de petrol yataklarını millileştiren ilk Arap lider olan Esad oldu. Esad döneminde kurulan köy kooperatifleriyle köylüye ücretsiz tohum, makine ve karşılıksız krediler dağıtıldı. Kırsal kesimde eğitim ve sağlık işleri yaygınlaştırıldı. Orta eğitimini tamamlayan her öğrenciye üniversiteye girme hakkı tanındı. Yasalar kadınlara eşitlik sağlayacak şekilde düzenlendi, milletvekili seçilmelerinin önündeki engeller kaldırıldı.

Nasır’ı rol model olarak kendine seçen ve yaptığı çalışmaları yakından takip eden Irak’ın devrik lideri Sadam Hüseyin’in de hikayesinde Nasır’a benzerlikler var. Hırsıyla BAAS Partisi içerisinde hızla yükselen ve önüne çıkan tüm kişi ve engelleri dikta ile aşan Saddam’ın da millileştirme adına Ortadoğu haritasındaki rolü kuşkusuz büyüktür. Saddam gözü karalığı ile petrolün millileştirilmesi konusunda attığı adımlarla batının nefretini üzerinde toplamıştı.

Ortadoğu’ya bakarken bir diğer devrik lider Libya Devleti'nin 42 yıl boyunca lideri olan Muammer Kaddafi’nin de benzer yaklaşımlarda bulunduğuna tanık oluyoruz. Yine  Libya petrollerini millileştiren Kaddafi, hiçbir Afrika ülkesinde görülmediği kadar petrol gelirlerini halkı için harcıyordu.

Şimdi bu veriler ışığında OHAL’in, kapatılan ve devlete kayan kurum kuruluşların, sunulan reformların şekli sizce de Ortadoğu’da yapılan stratejik çalışmalar ile benzerlikleri yok mu?

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları