• BIST 8885
  • Altın 3018.131
  • Dolar 34.3001
  • Euro 37.1624
  • Lefkoşa 20 °C
  • Mağusa 22 °C
  • Girne 23 °C
  • Güzelyurt 18 °C
  • İskele 22 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 5 °C

Özadam yazdı...Suçlu olmayan var mı?

Levent Özadam Kıbrıs Time'da yazdı... Suçlu olmayan var mı?
Özadam yazdı...Suçlu olmayan var mı?

“Yollar bozulur, aydınlatmalar yanmaz, eğitim sistemi aksar, sağlık sistemi aksar, icraatlarınızla düzenlersiniz. Ama ahlaki çöküntü başlamışsa işiniz zordur.

Maalesef ülkemizde işte o zor aşamadayız. Peşi sıra ciddi ahlaki sorunlar içeren olaylar yaşamaktayız.

Devleti kuran ve ülkemizdeki tüm güçlü atılımların altında imzası bulunan Ulusal Birlik Partisi, yönetim ve tabanı ile bu yozlaşan ortama da bir çare bulmak zorundadır.

Hem icraatlarla halkımızın huzur ve güvenini yeniden tesis etmeliyiz, hem de kamudaki yozlaşmaya çare bulmak zorundayız. Bu birikim UBP içerisinde vardır. Yeter ki, bu durumu kabullenelim ve çare aramaya başlayalım. Halkımızın da bizden beklentisi budur...”

...

Yukarıdaki açıklama UBP Milletvekili Resmiye Canaltay’a ait...

Çok kısa ve net olarak özetlemiş!

Şu anda içinde bulunduğumuz düzenden hepimiz şikayetçiyiz ya...

Özeleştiri yapıyor aslında!

Kendi partisini sorumlu tutuyor...

Ama en önemlisi yaşanan sorunların kabullenilmesini istiyor!

Aynen dediği gibi vatandaş yaşanan sıkıntılardan bıktı usandı artık...

Tünelin ucunda da ışık göremiyor!

Yaşanan sıkıntılar için önlem alınmazsa da sorunlar katlanarak artacak ve devletin güvenilirliği daha da dip yapacak...

...

Sevgili Canaltay’a teşekkür etmek gerek...

Siyasette bir vekil bu tür açıklamaları kolay kolay yapmaz, yapamaz!

Muhakkak ki partisinden bir beklentisi vardır çünkü...

Canaltay’ın da dediği gibi madem ki hükümetin başı kendi partisidir, büyük sorumluluk da yılların partisine düşer!

UBP’li tüm bakan ve vekiller tabi ki buna Başbakan da dahil bunu kabul etmelidir...

Sonra da kolları sıvayıp gereken neyse olmalıdır...

Başka çare kalmamıştır!

Toplumsal seferberlik olmadığı sürece sadece birbirimizi yer ve bu da kısır çekişmelerden öteye gitmez...

Sorunlar büyüyerek dağ gibi olur!

...

Yaşanan süreçte suçlu elbette sadece siyasiler değildir...

Önce biz kendimize bakalım, medya mensuplarına!

Resmen tel tel dökülüyoruz...

Gerekçe belli, bu ülkede gazetecilik artık halk için yapılmıyor!

Kirlendikçe kirlendik...

Medyanın büyük bir bölümü ya bir siyasetçiye, ya bahis sitelerine ya da patronlar için yapılıyor!

Para kimdeyse manşetler onun için atılıyor...

Hele de o tek sayfalık sözde gazeteler var ya!

Birilerini mutlu etmek için birilerine çamur atmak moda haline getirildi...

Halkın gerçek sorunlarına dem vuran yok!

...

Bu düzenin artık kokuşmuşluğunda vatandaşında payı büyük...

Şikayet üstüne şikayet yapıyor ama asıl gerekenin bu olmadığını bilmiyor!

Rakı sofralarında memleketin geldiği noktayı eleştiriyorlar...

Her bir kadeh sonrası eleştirinin dozu artıyor!

Ama bunlara hadi sokağa diye çağrıda bulunsanız ortalıkta kimseyi göremezsiniz...

Kurtuluşun aslında halkta olduğunu bile bilmiyorlar!

Düzenin yaratıcısı onlar, şikayet eden yine onlar...

Vatandaş bayrak açmadıkça bu düzen daha da kötüye giderek devam edecektir!

Yolsuzluk ve skandallar ülkesine dönen ülkemizde neredeyse suçlu olmayan tek bir Allahın kulu da yoktur...

 

 

“Utanır olduk...”

 

“1990 yılında üniversite kapılarını araladığımda, akademisyen olma hayalimle yola çıktım. Rahmetli babamın öğretmen olmam konusundaki ısrarlarına rağmen, kendi kararlılığımla ilerledim. Yaklaşık 30 yıldır, mesleğimin gerekliliklerini yerine getirmek için istekle çalışıyor ve moralimi hiçbir zaman bozmadan yoluma devam ediyordum. Üniversitelerin araştırma yapma, bilgi üretme ve topluma hizmet etme gibi önemli rolleri vardır. Ancak son zamanlarda ülkemizde bu önemli misyonlar farklı tanımlara büründü.

Ben ise her zaman üretmeye inanmış biri olarak, topluma katkı sağlama çabasında oldum ve mesleki sorumluluklarımı yerine getirmeye çalıştım.

Ancak, içinde bulunduğumuz durumun kabul edilebilir olmadığını görüyorum. Yazıklar olsun, artık mesleğimizi adıyla söylemeye utanır olduk!..”

 

(Şerife GÜNDÜZ)

 

 

“İki ya  da üç ühiversite yeterli”

 

“Neredeyse üniversite diploması sahibi olma hali sanki de anayasanın amir hükmüymüş gibi sürreal zamanlardan geçiyoruz…

Toplum olarak da diplomaya aşırı anlamlar yükledik galiba. Diplomayı elimize alınca tüm dertlerimiz bitecek sandık. Halbuki bizim dertlerimiz çok daha büyüktü.

Üniversite adası deyip ortalığı üniversitemsi müesseselerle dolduranlar neredeyse son kırıntılarımızı da harcadılar, tükettiler.

Toplumumuza İki, bilemediniz üç üniversite yeterdi.

Ortalığı yabancı ‘öğrenci’ doldurmak değil değer üretmeyi başarabilirdik. Ama ne yapıldı…

Memleket sahte üniversite, sahte öğrenci, sahte diploma, sahte unvan ve makamlarla dolduruldu.

Bu arada, Doğu Akdeniz Üniversitesi gibi kaliteli eğitim ve diploma verme yolunda direnen kurumları da aşağıya çekmek, yok etmek için neredeyse bir seferberlik başlatıldı da kimse de tınmadı...”

 

(Senih ÇAVUŞOĞLU)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler