Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Yakın Doğu Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada BM Genel Sekreteri’nin Temsilcisi Lute’a çağrıda bulundu: “Kıbrıs’ta taraflar arasında federal bir ortaklık bağlamında ortak bir zemin bulunmadığını görmek ve söylemek için alim olmaya değil, cesur olmaya gerek vardır. Artık “mış gibi” yapma dönemi bitmelidir."dedi.
Özerday "Bu bağlamda sayın Lute’un gözlemlerine dayanan tespitlerini bir an önce yapmasını ve hiç parmağının arkasına saklanmadan çıkıp söylemesi gerekir. . Artık emekliliği ertesinde cesaret gösterecek BM yetkililerine değil, görevdeyken gerçeği söyleyebilecek isimlere ihtiyacımız var." şeklinde konuştu.
Başbakan Yardımcısı Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kıbrıs’ta çözüm için alternatif modellerin ele alındığı Yakın Doğu Üniversitesi tarafından düzenlenen “Kıbrıs’ın dünü, bugünü ve geleceğe ilişkin vizyonu” konulu uluslararası konferansın kapanışına katılarak bir konuşma yaptı.
YDÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde 1-3 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen konferansın kapanışına, TC Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri de katıldı.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay konuşmasında, yerleşmiş kalıpların dışında Kıbrıs konusunda ne düşünüldüğünü ülke gündemine taşıdıkları için konferansı organize eden ve tüm konuşanlara teşekkür etti.
Konuşmasında Kıbrıslı Rumlar, Yunanlılar, İngilizler, uluslararası akademisyenler ve düşünce insanlarına ve kanaat önderlerine çağrıda bulunan Özersay, ihtiyaç olan şeyin yerleşmiş kalıpların dışında yeni fikirler düşünmek ve üretmek olduğunu kaydetti. Kıbrıs Türk tarafının bir süredir yeni fikirler üzerinde düşünmeye başladığını dile getiren Özersay, Kıbrıs Rum akademisyen ve düşünce insanlarının da, hem yöntem hem de içerik olarak Kıbrıs’ta 50 yıldır bir ezber şeklinde devam eden söylemlerin bırakılmasını ve yenilerinin düşünülerek ortaya konulmasını ve Kıbrıslı Türk akademisyenlerle de bunları konuşmalarını istediğini kaydetti.
Ezberleri artık bir kenara bırakmaları ve bu ezberler dışında ne yapabileceklerini oturup birlikte konuşmaları gerektiğini dile getiren Özersay, Kıbrıs’ta ne Kıbrıs Türk ne de Kıbrıs Rum tarafının diğer tarafa kendi istek ve düşüncelerini kabul ettirebileceğini söyledi.
“YENİ DÜŞÜNCE VE DİYALOG SÜRECİ ADADA VAR OLAN ŞARTLARA UYGUN OLMALI”
Yeni düşünce ve diyalog sürecinin adada var olan şartlara uygun ve uyumlu olmak durumunda olduğunu belirten Özersay, var olan şartları göz ardı eden, arazideki şartlara uygun olmayan fikirlerin havada kalmaya mahkum olacağını kaydetti.
Kıbrıs’ta fiiliyatta arazideki şartların ne olduğunu da sıralayan Özersay, Rum tarafının yönetim ve zenginliği Kıbrıs Türk tarafıyla paylaşmak istemediğini ve böyle bir iradeye sahip olmadığını kaydetti. Özersay, bunun BM raporlarında da söylenmeye başlandığını belirtti.
“50 SENE BOYUNCA EZBERLENMİŞ CÜMLELER ÜZERİNDEN ORTAKLIK KURULMAYA ÇALIŞILDI”
Kıbrıs’ta 50 sene boyunca ezberlenmiş bir takım cümleler üzerinden bir ortaklık kurulmaya çalışıldığını dile getiren Özersay, “2 toplumlu, iki bölgeli federal ortaklık” cümlesini ezberlenmiş şekilde sürekli tekrarladıklarını ancak 2 tarafın aynı cümleden farklı şeyler anlayıp farklı şeyler beklediğini söyledi.
“FARKLI ŞEYLER ANLAŞILDI”
Kıbrıs’ta çözümün en temel parametreleri ve çözümün adı konusunda bile geçen 50 sene içerisinde farklı şeyler anlaşıldığını belirten Özersay, tekrar eden 2 kesimlilikten, siyasi eşitlikten, “Kıbrıs’ta statüko devam edemez” cümlesinden 2 tarafın farklı şeyler anlamasının bir realite olduğunu belirtti.
“FEDERAL ORTAKLIK KÜLTÜRÜ YOK”
Kıbrıs’ta bir federal ortaklığı hem bulmak hem de daha sonra yaşatmak anlamında bir federal kültür ve tecrübeye sahip olunmadığını da söyleyen Özersay, “3 yıllık bir işlevsel federasyon tecrübemiz var ki evlere şenliktir her bir yasanın geçmesinde ve devletin çalışmasında yapılmaması gereken ne varsa bu süre zarfında yapılmıştır” dedi.
Bunlara ek olarak 2 taraf arasında karşılıklı güven olmadığını ifade eden Özersay paylaşmaya dayalı bir federal ortaklığın güvenin olmadığı bir ortamda nasıl yaşatılacağı sorusunun havada durduğunu ifade etti.
İki taraf arasında federal ortaklığa olan ihtiyacın da farklı olduğunu belirten Özersay, Rum tarafının gerçekten böyle bir ortaklığa ihtiyacı olup olmadığının bir soru işareti olduğunu söyledi.
“BUGÜNKÜ STATÜKO RUM TARAFININ CANINI ACABA YAKIYOR MU”
Statükonun her iki tarafın da canını aynı oranda yakar bir niteliğe sahip olup olmadığının da bir diğer soru olduğunu dile getiren Özersay, “bugünkü statüko Rum tarafının canını acaba yakıyor mu” diye kendi kendilerine sormaları gerektiğini dile getirdi.
Özersay, bu sıraladıklarına bakıldığında federal ortaklığın kurulup yaşatılması için gerekli olan şartlara adada sahip olunmadığının görüldüğünü kaydetti.
2017 yılında başarısızlığa uğrayan bir Kıbrıs Konferansının söz konusu olduğunu, BM’nin sonrasında 50 yılda yapmadığı şeyi yapmaya yeltendiğini ve bir değerlendirme sürecine ihtiyaç olduğunu, tarafların bundan sonra nereye gidildiğini oturup düşünmesini istediğini ifade etti.
Dolayısıyla neyin mümkün ve gerçekçi olduğunu samimi bir diyalogla ela almaları gereken bir dönemde olduklarını ifade eden Özersay, Rum tarafının da artık neyin mümkün ve uygun olduğunun siyasi istismar olmadan oturup konuşmasının zamanı olduğunu söyledi.
“LUTE HALA ORTAK VİZYON VAR MI YOK MU BULAMADI MI?”
Sonraki süreçte BM Genel Sekreteri’nin tarafların nabzını tutmak üzere Kıbrıs Özel Danışmanıı olarak Lute’u görevlendirdiğini anımsatan Özersay, bu görevlendirmenin üzerinden 8 ay geçtiğini, Lute’un bir çok temas yaptığını kaydetti ve Lute’un hala ortak bir çözüm vizyonu olup olmadığının cevabını bulup bulmadığını sordu.
“ARTIK’ MIŞ GİBİ’ YAPMA DÖNEMİ SONA ERSİN”
Lute’un artık daha fazla uzatmadan hazırlayacağı bir raporda tespitlerine yer vermesi için çağrıda bulunan Özersay, artık “miş gibi” yapma döneminin sona ermesini, ortak bir zemin yoksa BM’nin görevlendirdiği kişilerin bunu samimiyetle söylemesini istediklerini kaydetti ve BM’ye bu yönde çağrıda bulundu.
En temel parametrelerde bile farklı şeyler anlatıyor ve algılanıyorsa, BM yetkililerinin bunu anlayacak kapasitede olduklarını kaydeden Özersay, çıkıp bunu söylemelerini istedi, ortak bir zemin ve ortak bir vizyon olmadığını görmek için alim olmaya gerek olmadığını ama cesaret göstermeye gerek olduğunu söyledi.
Özersay, “Bizler artık Kıbrıs’ta emekliliği ertesinde cesaret gösterecek BM temsilcileri istemiyoruz” diye konuştu.
“ÇIKIŞ YOLU…”
Özersay bunları tecrübe sahibi bir müzakereci ve akademisyen olarak söylediğini ekledi ve şu veya bu model fark etmediğini, çıkış yolunun adada var olan ve her zaman var olacak olan 2 ayrı kimlik ve 2 ayrı halkın kendi kurumları ve kendi devletleriyle, adı ne isterse olsun barış içinde bir arada var olmasından geçtiğini kaydetti.
Bunun farklı şekilde bir ortaklığa dönüşebileceğini ve buna her zaman için açık olmaları gerektiğini de dile getiren Özersay, paylaşmaya dayalı ortaklığın şartları bugün mevcut değilse, özellikle bilim insanlarının bunu açık yüreklilikle söylemesi gerektiğini vurguladı.
“YENİ FAKTÖRLER GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALI”
Yeni fikirler ortaya koyarken ve düşünürken Kıbrıs’ta, Ortadoğu’da Doğu Akdeniz’de ve dünyadaki yeni faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Özersay, AB içindeki 2 garantör devletten birinin AB’den çıkmaya çalıştığı yeni bir durumun ortaya çıktığını, bunun dikkate alınması gereken, yeni bir parametre olduğunu kaydetti. Bunun şartlarda köklü bir değişikliğe neden olacak bir unsur olduğunu dile getiren Özersay, brexit süreciyle birlikte Türkiye’nin yanı sıra AB üyesi olmayacak bir garantör daha demek olduğunu söyledi.
Özersay, bu durumda Birleşik Krallık ve Türkiye Cumhuriyeti arasında gerek ticaret gerekse başka alanlarda yeni ve farklı ilişki biçimlerin ortaya çıkabileceğini, potansiyel bir stratejik ortaklığın mümkün olabileceğini herkesin dikkate alarak değerlendirme yapması gerektiğini söyledi.
Doğal gazın, Türkiye’den adaya su getirilmesinin de yeni şartlar ve unsurlar olduğunu dile getiren Özersay değişmeyen şeyler de olduğunu kaydetti. Paylaşmaya yönelik isteksizliğin değişmediğini ancak değişmeyen en önemli unsurlardan birinin bu coğrafyada Kıbrıs adasının öneminin azalmaması ve artması olduğunu vurgulayan Özersay, bunu akıldan çıkarılmaması gereken bir faktör olarak değerlendirdi.
Özersay, değişmeyecek bir başka unsurun da Kıbrıs Türk halkının bu coğrafyada kendi kendini yönetme ve kendi kaderini tayin etme hakkı için mücadelesi olduğunu, bunun bundan sonra da değişmeyeceğini vurguladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.