: Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Uyku Bozuklukları Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Oğuz Köktürk, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle evde kalınan süreçte geç yatıp, geç kalkma gibi nedenlerle uyku-uyanıklık ritmi bozukluklarının sık görülmeye başlandığını belirterek, "Bu durumun kişilerde iki türlü sonucu vardır; uykusuzluk veya aşırı uykululuk. Her ikisi de fonksiyonel kayıplara sebep olmaktadır." dedi.
Prof. Dr. Oğuz Köktürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19 ile mücadelede, vücudun bağışıklık sisteminin öneminin salgının ilk günlerinden beri üzerinde durulan konulardan biri olduğunu söyledi.
"Her ne kadar ilaç tedavileri virüs çoğalmasını baskılamak için kullanılsa da kişinin immün sisteminin virüse karşı vereceği yanıt bu savaşı kazanmada çok önemlidir. Bu nedenledir ki immün sistemi zayıf olanlarda hastalık daha hızlı seyretmekte ve tedaviye yanıtlar daha zor olmaktadır." diyen Köktürk, dengeli ve iyi beslenme, egzersiz, düzenli uyku gibi unsurların bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunduğunu aktardı.
Köktürk, bunlar içinde düzenli uyku uyumayı ilk sıraya koymanın yanlış olmayacağına işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"Uyku-uyanıklık döngüsü olarak adlandırılan sirkadiyen ritmin, dış ortamdaki aydınlık-karanlık ritmi ile uyumlu olması, sağlıklı bir uyku alışkanlığının var olabilmesi için son derece önemlidir. Beyinde sinir hücreleri arasındaki etkileşim ve salgılanan bazı hormonlar, bu döngünün ayarlanmasında önemli bir role sahiptir. Vücudumuzdaki sirkadiyen ritimlerin düzenlenmesinden sorumlu, belki de en önemlisi diyebileceğimiz hormon olan melatonin; gece yarısından sonra 02.00-04.00 saatleri arasında en yüksek düzeylere ulaşır. İşte uyku disiplininde gerçekleşecek aksaklıklar, melatonin salgısının bozulmasına yol açacağından, bu durum birçok uyku sorununu da beraberinde getirecektir. Bağışıklık sisteminin güçlü bir sirkadiyen kontrol altında olduğu, bu ritimdeki bozulmanın birçok metabolik hastalık, inflamatuar (iltihabi) hastalık ve kanser için risk faktörü olduğuna dair bilgiler son yıllarda giderek artmaktadır. Bu nedenledir ki vücudumuzun sirkadiyen ritminin korunması, bağışıklık sistemimizin güçlü tutulmasına zemin hazırlayacak ve bu sayede birçok hastalığın gelişimine kapıları kapatacaktır."
Prof. Dr. Oğuz Köktürk, pandemi döneminde sıkça karşılaşılan bir durum olan kaygı bozukluğu ve bunun oluşturduğu uyku bölünmelerinin de uyku yoksunluğuna neden olarak, benzer şekilde vücutta sirkadiyen ritmin bozulmasına yol açacağını ifade etti.
Köktürk, "Sonuç olarak virüse karşı mücadelede en güçlü silahımız olan bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak adına, düzenli ve yeterli süre uyku uyumak büyük bir önem arz etmektedir." diye konuştu.
İYİ BİR UYKU FİZİKSEL VE MENTAL SAĞLIK İÇİN GEREKLİ
Pandemi sürecinde Kovid-19 enfeksiyonu kanıtlanmış veya şüphelenilen, başta Obstrüktif Uyku Apne Sendromu olmak üzere, uykuda solunum bozuklukları olgularının, kullandıkları tedavi cihazlarını temiz tutma ve aile bireylerini enfekte etme konusunda çekinceleri bulunduğunu aktaran Köktürk, bu hastaların sıklıkla kullandıkları PAP cihazlarının uyku sırasında üst solunum yolunu açık tutmak için pozitif basınçlı hava üfleyen cihazlar olduğunu söyledi.
PAP cihazı kullanılıyorsa ve Kovid-19 enfeksiyonu ile ilgili şüpheler varsa cihazı kullanmayı daha kolay ve güvenli hale getirmek için evde birtakım yöntemler uygulanabileceğini dile getiren Köktürk, bunlara ilişkin bilgi verdi.
Prof. Dr. Oğuz Köktürk, "Geçen yıl tüm dünyada ve ülkemizde böyle büyük bir sağlık sorunu yaşayacağımızı, hayatımızı tehdit altına alacağını söyleseler inanmakta gerçekten zorlanırdık. Bu nedenle Kovid-19 pandemisi insanların kaygılarını artırdı, kendilerinden başlayıp, aile, akraba, arkadaş ve tüm topluma uzanan, öncelikle sağlık ve ekonomi konularında ciddi bir kaygı zinciri oluştu ve buna bağlı uyku bölünmeleri arttı. Pandemide evde kal sürecinde geç yatıp, geç kalkma gibi nedenlerle uyku-uyanıklık ritmi bozuklukları sık görülmeye başlandı. Bu bozukluklar; bu ritmin endojensirkadiyen saatteki değişimler ya da çevresel sosyal yaşantının endojen ritme uyumsuzluğu sonucunda devamlı ve tekrarlayıcı tarzda bozulmasıdır. Bu durumun kişilerde iki türlü sonucu vardır; uykusuzluk veya aşırı uykululuk. Her ikisi de fonksiyonel kayıplara sebep olmaktadır." diye konuştu.
Evde kalınan sürede "Virüse karşı bağışıklığı artıralım." düşüncesinin hem de kaygıyı bastırmak amaçlı günlük yemek alışkanlıklarının üstünde gıda tüketiminin başladığını ve kilo almaya eğilimin de arttığını dile getiren Köktürk, şöyle devam etti:
"Uyku sağlıklı yaşamın önemli bir parçası olmakla birlikte, sağlıklı kişilerde bile solunum sisteminin zarar gördüğü bir dönemdir. Uykuda solunum bozuklukları arasında birinci sırayı alan Obstrüktif Uyku Apne Sendromu için obezite en önemli risk faktörlerinden biridir. Obezite, üst solunum yolu açıklığını daraltarak ve abdominal yağ birikimi ile solunum paternini etkileyerek uyku apneye eğilimi artırmaktadır. Bu nedenle uykuda solunum bozukluğu hastalarının pandemi sürecinden olumsuz etkilenmeleri muhtemeldir."
Köktürk, iyi bir uykunun fiziksel ve mental sağlık için gerekli olduğuna işaret ederek, "Uykunun kalitesinde sadece uykunun toplam süresi değil, derin uyku ve REM uykusu dediğimiz rüya görme dönemlerinin süreleri de önemlidir. REM uykusunun bozulmasının günümüzün büyük sorunu olan majör depresyonla ilişkili olduğunu bilmekteyiz. Ayrıca yetersiz uyku süresinin bağışıklık sistem fonksiyonlarını bozabileceği de bilinmektedir. Serotonin gibi uyku ile ilişkili nörokimyasallar ile IL-1 gibi bağışıklık yanıtıyla yakından ilgili maddeler arasındaki etkileşim, uykunun enfeksiyonla olan savaşı kolaylaştırmadaki önemini ortaya koymaktadır." ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.