İlkokul öğretmenimin kulakları çınlasın.
Haksız yere az dayağını yemedim.
Tabi ki, dayağın mazereti olamaz ancak, bana verdikleri o kadar çok ki, dayaklarından dolayı öfke değil, öğrettiklerinden dolayı minnet duyuyorum.
Gerçi ben de çok uslu bir öğrenci değildim ama yine de yediğim dayakların çoğu haksız yereydi.
Kaldı ki, suçlu olmam bile dayağı gerektirmiyordu ancak eski disiplin anlayışı ne yazık ki dayaktan geçiyordu.
Şimdi belki de “insan haksız yere dayak yer mi, mutlaka yaptığın bir şeyler vardı” diye düşünüyorsunuzdur.
Yok gerçekten çoğu haksız yereydi.
İlkokulu, yatılı bir okulda gündüzlü öğrenci olarak okudum.
Yani sabah okula gidip, akşam evime dönüyordum.
Okul yatılı olduğu için çoğu öğrenci gece de okulda kalıyordu.
Ancak, öğretmen çocukları ya da yakınları gündüzlü gidebiliyordu yatılı okula.
Ben de teyzem o okulda öğretmen olduğu için kabul edilmiştim.
Çok disiplinli bir okuldu.
Öğretmenler de okulun içerisindeki lojmanlarda kaldıkları için, pek olay olmazdı.
Ancak, bazı geceler, yatılı öğrenciler arasında kavga çıkardı ya da gece okul ekipmanlarına zarar verenler olurdu.
Gündüz böyle bir şey yapmanın imkanı yoktu zaten.
Ancak, sabah okula geldiğimiz zaman, öğretmenimiz, gece olan olay için tüm sınıfı sıra dayağından geçirirdi.
Böylece benim gibi gündüzlü olan ve gece olan olayla hiçbir ilgisi olmayanlar da bu cezadan nasibini alırdı.
Suçu işleyen başkası olurdu ama biz cezalandırılırdık.
O yüzden de, dayak yemek ağırıma gitmezdi de, bu haksızlığı hazmedemezdim bir türlü.
İçin için öfkelenirdim.
Tıpkı dün duyduklarımın içimde yarattığı öfke gibi.
Ülkeyi yönetenler küçücük adada 15 üniversite açılmasına izin veriyor ancak, okulda neler döndüğünü takip etmiyor.
Esrarcı mı ararsınız, dini ya da siyasi örgütlenme mi ararsınız, hız tutkusu mu, kavga mı, ne tür sorumsuzluk ararsanız var üniversitelerde.
Bu sorumsuzluk sadece üniversiteyle de sınırlı değil, toplumla iç içe yaşanıyor.
Okuyanla okumayan, suçluyla suçsuz aynı kefede.
Denetleyen yok.
Yaptırım yok.
Ceza yok.
Ne polis çıkan bir kavgaya müdahale ediyor ne de yetkililer, okuyanla okumayanı ayırıp, okumayanı sınır dışı ediyor.
İşte dün Lefke’de yaşananlar!
Öğrenci adı altında ülkeye gelen şiddet yanlısı kişiler, örgütlenip, bir birine saldırıyor, araçları ve çevreyi hasara uğratıyor ancak, ne polis müdahale ediyor ne de yetkililer, toplumun huzurunu bozan bu kişiler hakkında bir karar üretiyor.
İçişleri Bakanlığı, uyuşturucu kullanan ya da satanı, her ne sebeple olursa olsun örgütlenip kavga çıkaranı, adam yaralayanı, taciz edeni, hırsızlık yapanı cezalandıracağı yerde, tüm kaymakamlıklara genelge gönderiyor.
Neymiş efendim, bölgelerde yapılacak gösteri, yürüyüş ve benzeri tüm etkinliklere kaymakamlıklarca izin verilmeden önce Bakanlığa bilgi verilip gerekli onayın İçişleri Bakanlığından alınması gerekmekteymiş.
İyi de kardeşim, Anayasa'nın 32'nci maddesi,
"Yurttaşlar, önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız toplanma veya gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir" diyerek bana bu izni veriyor zaten.
Siz neye dayanarak benim Anayasadan aldığım bu hakkı gasp edip, özgürlüğümü kısıtlamaya kalkıyorsunuz.
Anayasa’yı hiçe sayma gücünü nereden buluyorsunuz?
Benim ilkokul dönemlerimde olduğu gibi, düzeni bozanı bulup cezalandıracağınız yerde neden cezayı hepimize kesiyorsunuz?
Siz eğer ki Hükümet yönetiyorsanız, göreviniz Anayasal hakkı yasaklamak değil, düzeni bozanları engelleyip, benim bu hakkımı huzur içinde kullanmamı sağlamaktır.
Kaldı ki, dünkü olay, izinli bir etkinlikte oldu?
Bu olaylar yüzünden bir üniversitenin şenliğini mi yasaklayacaktınız?
Yoksa amaç sadece Türk-Rum ortak etkinliklerine mi sınırlama getirmek?
Dünkü olayın güneydeki faşist gurubun yaptığından ne farkı vardı?
Aslında vardı!
Güneydeki faşistler, Türklere zarar verdi.
Oysa dünkü olayda, Türk, Türk’e zarar verdi.
Yakılan, yıkılan mallar, ya da kırılıp dökülen arabalar, Türklere aitti, Rumlara değil.
O yüzden, şayet amacınız huzur ve asayiş ise, o zaman, faşist bir şekilde çevresine zarar veren Türk’ü, Kürt’ü, Rum’u belirleyip cezalandırın.
Benim haklarıma dokunmayın.
Anayasal suç işlemeyin.
Zira siz Anayasa’ya saygı duymazsanız, halkın size saygı duymasını bekleyebilir misiniz?
Demem o ki; pire için yorganı yakarsanız, gün gelir siz de açıkta kalırsınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.