Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Londra ziyareti sırasındapara politikasında daha etkin bir rol oynayacağını açıklamasıyla hızla yükselen döviz kuru, Merkez Bankası'nın (TCMB) faiz artışı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın Londra'da yatırımcılara verdikleri taahhütlerin ardından geriledi. Ekonomi yönetimi, yatırımcılarla yaptıkları toplantılarda Mayıs enflasyon verisinin yüksek çıkması halinde faiz artırma sözü verdi.
Ayrıca, kamunun cari açık ve enflasyonla mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceği taahhüt edildi. Londra ziyareti öncesi TCMB'nin 23 Mayıs'taki 300 baz puanlık faiz artırım kararı öncesi 4.9290 ile tarihi zirveyi test eden Dolar/TL, 4,72'ye gerilerken, ikilinin temaslarından sonra 4,47'ye kadar düştü. Uzmanlar, Londra temaslarının piyasalarda nasıl algılandığını ve ekonomik tabloyu DW Türkçe'ye değerlendirdi.
Faiz artmazsa kur artar
Ekonomistlere göre, TCMB'nin faiz artırımı ve Londra'da yatırımcılara verilen sözler, piyasalar tarafından olumlu karşılandı. Bu sözler çerçevesinde MB'nin 7 Haziran'da yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz artıracağına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak 24 Haziran'da yapılacak seçimler öncesi, iktidarın faiz artırımına yanaşıp yanaşmayacağı en kritik soru olarak ortaya çıkıyor.
GlobalSource Partners Türkiye Danışmanı Atilla Yeşilada herkesin 4 Haziran'da açıklanacak mayıs enflasyonunun yüksek çıkmasını beklediğini, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlere birkaç gün kala yeniden faiz artırımına ikna edilmesinin zor olduğunu vurguladı. Eski FED Araştırma Grubu Direktörü Erkin Şahinöz ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kurun yükselişinin ekonomiye maliyetinin, faiz artışından daha fazla olduğu konusunda ikna edilebileceği görüşünde.
TCMB'nin faizinin piyasa faizinin altında kaldığı sürece kuru durdurma şansı olmadığını söyleyen Şahinöz, "Merkez, biraz daha cesaretli hareket ederek piyasa faizinin üzerine çıkmalı. Banka'nın 7 Haziran'da 1.5 puan daha faiz artırması şart. Bu yönde adım atarsa etki yaratır. Atmazsa kur üzerinde yukarı yönlü baskının artmasına neden olur" diyor. Erkinöz, "Burada bir tercih yapılmalı. Kuru kısa vadede durdurup, hasta iyileştikten sonra faizleri kademeli bir şekilde aşağı çekmek gerekir" yorumunu yapıyor.
TCMB 23 Mayıs'ta 300 baz puanlık faiz artışı yaparak geç likidite penceresi borç verme faiz oranını yüzde 16.5'e yükseltmişti. TCMB faiz artışı sonrası 28 Mayıs'ta yaptığı bir açıklama ile para politikasında sadeleşmeye giderek mevcut fonlama faizi yüzde 16.5'i 1 Haziran itibariyle politika faizi haline getirdi.
İstanbul Ekonomi Araştırma'nın Genel Müdürü Can Selçuki'ye göre de faiz artışı şart çünkü ekonomi çok sıkışmış durumda. Selçuki, "Bu iş artık 24 Haziran'a kadar beklemez. Aksiyon alınması lazım. On gün önceki 300 baz puanlık artışla bunu gördük. Durum sıkıştığında gereken yapılıyor. Bu da faiz artışının yapılacağına işarettir" diyor. İkinci Londra ziyaretinin ve TCMB’nin tedbirlerinin faydalı olduğunu söyleyen Selçuki’ye göre yatırımcı güveninin tesisi için "bundan sonra aklıselimin devam edeceğini gösterecek birtakım gelişmeler yaşanması lazım."
Sözler tutulursa döviz krizi atlatılır
Londra'da yatırımcılara "çok somut taahhütler verildiğini" hatırlatan Yeşilada, bunların yerine getirilmesi halinde, Türkiye’ye yatırımcı ilgisinin artacağını, ancak söz konusu taahhütlerin yerine getirileceği konusunda, "derin şüpheleri" olduğunu vurguladı.
Verilen sözler tutulursa döviz krizinin atlatılacağını söyleyen Yeşilada, ancak bu durumda ekonominin çok derin bir durgunluğa gömüleceği uyarısı da yaparak, şöyle devam etti: "Anket trendlerine baktığımızda, Erdoğan’ın da AKP-MHP ittifakının da hafiften oy kaybettiğini görüyoruz. Dolayısıyla, bu sözlerin tutulması çok zor. Seçim 24 Haziran’da bitmiyor ki, Mart’ta yerel seçimler var. İstanbul'u kaybetmeyi kim göze alır? Seçmenin yüzde 60'ı ekonominin geleceğinden umutsuz. Bir de insanların karşısına çok yüksek tüketici kredisi faizi, ipotek faizi ve bütçe kesintisi ile çıkarsanız, Mart’ta sizi şehirden atarlar."
Erkinöz de resesyon uyarısı yapıyor. Döviz şoku nedeniyle özel sektörün şubattan bu yana 167 milyar TL zarar ettiğinin altını çizen Erkinöz, kur zararlarının önümüzdeki günlerde hissedileceğini söylüyor. Firmaların henüz kur zararını muhasebeleştirmediğine değinen Erkinöz, "Reel sektörün borçlarını daha çok yeniden yapılandırması gerekecek. Bundan bankalar ciddi olarak etkilenecek. Daha ekonomimiz daralmazken, elimizde tahsilat sorunu var. Bu kur şokuyla ekonomi daralmaya girerse, ki girdi, Türkiye, ciddi anlamda mali açıdan sıkıntı yaşayacak. Gittiğimiz yol resesyon" diye konuştu.
Bütçe'den 50 milyar TL dağıtıldı
Enflasyon ve cari açıkla nasıl mücadele edileceğine dair, hükümetin bir politikası olmadığını belirten Yeşilada, "Seçimden sonra olacağına dair de hiçbir hazırlık yok. AKP seçim beyannamesinde enflasyonu tek hanede tutacağını söylüyor. Enflasyonla mücadele bu değildir. Cari açıkla mücadelenin yolu bütçe harcamalarını kesmektir. Şu anda seçmene bütçeden 1 yılda 50 milyar TL dağıtıldı. Bunları nasıl geri alacaksınız. Bu soruların cevabı yok" diye konuştu.
Seçmenin çok uzun süre her şeyin iyi gittiğine inandırıldığını söyleyen Yeşilada, "Tarif ettiğim ortam içinde TL'nin değer kazanması ve yabancı yatırımcının çıkışının engellenmesi çok zor. Siyasetin bu tür fedakarlığı yapacak ve seçmene acı reçete yutturacak kadar güçlü ve basiretli olduğuna inanmıyorum" değerlendirmesini yapıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.