• BIST 9954.86
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 16 °C
  • Mağusa 16 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 14 °C
  • İskele 16 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 9 °C

Ruhu karanlık olanların  başkalarının aydınlığına tahammülsüzlüğü..

Hatice İNTAÇ

Tuhaf bir başlık değil mi?.  İlginç!.. Merak uyandırıcı!..Ben de onun için attım bu başlığı zaten. Bu yazının ilgi çekip okunmasını istedim. Esasen yazacaklarıma en uygun başlık da buydu. Ben ki toplumu ilgilendiren en asap bozucu bir konuyu yazmaya başlamadan önce bile okuyucularımı bazen nostalji, bazen şarkı, şiir, doğa, çiçek böcekle yatıştırmayı adet edinmiş biriyim; bugün bu alışkanlığımı yerine getiremeyecek bir ruh hali içindeyim. Gerginim, kızgınım, kırgınım..  Adaletsizliğin ve kötülüğün zirve yaptığı, insanın insana yapabileceği hayati nitelikteki düşmanlıkları aklımın kaldıramayacağı, vicdanımın sığdıramayacağı haldeyim.

Uzun zamandır ülke dediğimiz bu coğrafyanın ve onun üstünde yaşayan insanların günden güne gerek sağlık, gerek ekonomik ve bunların neticesi olarak da psikolojik olarak ne halde olduğunu; bundan kurtulmanın tek yolunun da birlik, beraberlik, dayanışma ruhundan; kısacası toplum bilincini yeniden inşa etme gerekliliğinden bahsediliyor; içinde yaşatılmaya mahkûm edildiğimiz cendereden kurtuluşun ancak bu yolla tesis edilebileceğinden dem vuruyor akli selim sahibi tüm eli kalem tutanlar, medya mensupları ve bir araya gelme olanağı olan bu toprakların gerçek sahipleri olan vatanseverler.. Umutlanıyoruz ama bu arada öyle olaylara şahit oluyor, öyle şeyler öğreniyoruz ki ; umut yerini yeniden karamsarlığa terk ediyor; “Ulan..biz birbirimi çekemezken bu nasıl olacak” dedirtiyor ve yelkenler yeniden suya iniyor.

Bunu yaratan sebeplerden biri de çekememezlik,  kendini çok önemli sanıp başkalarına yüksekten bakan insanların varlığı... Oysa bir insanın kendini olduğundan farklı ve üstün görmesi onun bu hayattaki zayıflığının belirtisidir.  Kendini büyük gören ve bununla övünen bu insanlar, gerçekte var olmayan birini yaşamakta; olmayan bir karakteri hayatına adapte etmeye çalışmaktadırlar. Oysa gerçek olmayan her söz, her eylem er veya geç dönüp dolaşıp sahibini bulacak;  bu yüzden de etrafındaki insanların gözünde küçük düşerek kendisini bitirecektir.

Bu tip insanlar varsın kendilerini yüksekte görsünler, aynalarda kendi kendilerine övgüler yağdırsınlar. Bunu kendileri bilir ama ya başkalarının haklarına tecavüz edecek kadar ileriye giderlerse!.. Hele de bu karşılarındaki kendilerinden çok daha zeki, çok daha yetenekli, kişilik sahibi ve doğrudan şaşmayan biriyse!..  İşte o zaman iş çığırından çıkar, tahammül edilmez boyutlara varır. Genelde bunu yapanlar hak etmedikleri halde belli mevki ve makamlara oturtulan iş bilmez, öngörüsüz, yeteneksiz, yaratıcılıktan yoksun kişilerdir. Bu kusurlarını bildikleri için de kendinden her konuda üstün nitelikleri olanları ezmek, sindirmek, huzurlarını kaçırmak için yetkilerini onlar üzerinde kullanmayı marifet sayarlar.  Bu, onların en büyük zaafı hatta zevkidir. Hele ki o şahıs onun amir olduğu bir yerde çalışıyorsa…

Bu yazıyı yazmamın nedeni de, karakterinden, yeteneklerinden, başarılarından taa öğrencilik yıllarından bu güne kadar tanıdığım ve dürüstlüğünden, haklılığından emin olduğum bir öğrencime çalıştığı yerdeki idareci pozisyonundaki birinden uygulanmaya çalışılan bıktırma operasyonu ile ilgilidir ve sadece bir örnektir.

                                                          *****

Kendini üstün görürken başkalarını küçümseyen ve onlar üzerinde haksız baskı kurmaya çalışan bu tipler narsis olarak nitelense de, içlerinde kıskançlık duygusunu da barındırırlar. Başkalarının başarısı, yetenekleri, mutluluğu, takdir edilmesi onları rahatsız eder çünkü takdir, övgü, alkış, pohpohlanma hep kendileri için olmalıdır. Onların insanlarla iletişimi sadece kendilerini alkışlayıp övsünler diyedir. Eleştiriye hiç tahammülleri yoktur. Kendi çıkarları için herkesi çiğneyip geçerler ve bu durumdan en ufak bir pişmanlık bile duymazlar. Karşılarındaki insanın duyguları onlar için önemli değildir.

Narsistik kişilik birçok faktörden etkilenir. Toplumsal özellikler, aile yapısı, çocukluk yıllarında ailesinden yeterince ilgi ve sevgi görmemek bu kişilerin kendilerine güven duymamasına, kendilerini sevmemesine neden olur çünkü sevilme hissini yaşayacağı bir modelleri yoktur. Çocuk kendisini anne babasının tavırlarındaki aynadan görür. Bu aynada sevildiğine dair bir görüntü yoksa sorunun kendisinde olduğunu sevilmeye değer olmadığını düşünür. Bu düşünce de erişkin yaşta başka insanlardan sevgi ve övgüyü zorla istemeye yol açar ki bunun sonucunda bozuk bir kişilik yapısına sahip olur.

Hangi faktörün etkisiyle bu bozuk kişiliğe sahip olunursa olunsun yine de insan olmanın en önemli özelliklerinden olan empati, vicdan, adalet duygusu vb. duyguları, Tanrının diğer varlıklardan üstün olarak verdiği aklını kullanıp hayatına adapte edebilme şansı varken bunu tercih etmeyip kendi bencil, çıkarcı eylemlerini sürdüren insan için tavsiye edilecek bir söz vardır ve der ki;  “Göz, dağın arkasını gören, akıl, başa geleceği bilen, insan da alçakta durmayı bilendir.”

Öyle insanlar da vardır ki hayatları yalan, riya, haksızlık, çıkar, nankörlük ve iftira üzerine kurulmuştur.  Merhamet duygusu nedir bilmezler. Onlar ruhlarını bencil duygularla karartmışlardır. Hele onlar arasında bir toplumun sorumluluğunu almış, onun geleceğine, refahına, huzuruna söz vermiş ve sözünü tutmamış yöneticiler de varsa durum o toplum ve hatta insanlık adına çok daha vahimdir.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları