Petrol zengini ülkelerin yaşadığı travma ve kargaşaları, denizimizin altından çıkan hatırı sayılır miktarda petrol nedeniyle bizlerde yaşamaya başladık. BOP yani Büyük Orta Doğu Projesi ile başlayan ancak daha sonra şekil değiştirerek devam eden ABD projesi bölgeyi cadı kazanına döndürdü.
Libya’dan başlayan ve Mısır, İsrail’in Tamar ve Lavianthan bölgelerinden sonra Kıbrıs’ın etrafını sarıp, Suriye münhasır bölgesindeki alan içerisinde 100 trilyon varil olduğu öne sürülen petrol, ABD’nin silah tüccarlarını da harekete geçirdi. Rothcild ailesinin hakim olduğu finans sektörüne de el uzatan, Lockheed, Northopt, Boging gibi silah tüccarı şirketler bölgen çıkacak gaz ve petrole de sahip çıkmak istiyor.
Suriyede az denilen ancak daha sonraki tespitlerde hatırı sayılır miktarda petrol rezervi olduğu saptanan Suriye’de, emperyalist güçler, o toprakları halaç pamuğu gibi atıyor. Suriye’den sonra sıra Kıbrıs’a da gelirmi diye sorarsanız, esintileri geldi bile diyebilirim.
ABD’nin buralarda üs istemesi, Suriye’de görev yapan Black Water isimli özel birliğini buralara konuşlandırmak istemesi, Kıbrıs etrafında 200 civarında savaş gemisinin yüro atması, sanırım gidilecek köyün minarelerini bizlere gösteriyor.
Neyse sadede gelirsek, düşen füzenin Suriye’nin, İsrail uçaklarına karşı kullandığı S 200 füzesi olduğu açıklandı. Muhtemelen, israil uçaklarına yönelik atılan füze, uçakların, füzeyi yanıltıcı karşı aygıt atması sonrasında rotasından çıkarak topraklarımıza düştü. Füzenin düştükten sonraki görüntüleri sanırım ibret verici bir görüntüdür. Suriye’nin açıklaması sonrasında yoğun demir ve zehirli kimyasal madde içerebilir denilen füzenin etrafında volta atan, yakından resim çeken vatandaşlar ciddi bir risk ile karşı karşıya kalabilirdi. bu bile ciddi bir olay yok diyen gerek siyasilerimiz, gerek emniyet güçlerimiz gerekse halk olarak hepimizin olaya ne kadar amatörce yaklaştığımızın resmini yansıttı.
Peki füze Taşkent ve düştü. 10 Km. Daha ilerlese ve Lefkoşa’ya, veya Taşkent’in yanındaki UKU ile Haspolat’a düşse ne olurdu? Hadde onu geçtim. Hedefini ıskalayan füze, o anda havada Ercan’a inmeye çalışan, veya Ercan’dan kalkan bir yolcu uçağına kilitlenseydi yine ciddi bir olay yoktur denirmiydi?
Füzenin düşmesinden sonra Sivil Havacılık Dairesi, füzenin radarlarımızda görülmediğini açıkladı. Bu konuda askeri birliklerimizden de ses çıkmadı. Yani bir füze geliyor. Topraklarımıza düşüyor ve bizler bu kadar askeri birliğimize karşın bunu tespit edemiyoruz. Radarlarımız bunu göremiyor. Yani işlerimizi Allah’a havale etmiş bir şekilde boynumuz bükük, ne gelirse Allah’tan gelir düşüncesi ile kaderimizi bekliyoruz.
Aslında radar işini, point to point dediğimiz radarlar ile yollarda arabaların süratini tespit için kurduğumuz radarlara havale edebiliriz. Maşallah her kavşakta, her 200 metrede bir radarımız olduğuna göre, onlar vasıtası ile dikkat Suriye, İsrail uçaklarına füze attı. 2’nci dünya savaşında İngilizlerin yaptığı gibi sirenler çalarak, herkes sığınaklara diyebiliriz. Hatta füzelere karşı, Türkiye’den veya Çin’den, dayanıklı şemsiyeler ithal ederek, dikkat füze geliyor ikazları sonrasında şemsiyelerimizi açmak suretiyle, füzelerden de korunabiliriz.
Şaka bir tarafa, işin kötü tarafını da düşünürsek, ABD ile Türkiye arasındaki gerginlik, bundan sonra olabilecekleri de bizlere göstertmiş oldu. Topraklarımıza düşen füze, hava sahamızın ne kadar savunmasız ve korumasız olduğunu da gözler önüne serdi. Bölgedeki komşu ülkelerden kalkacak bir uçağın veya atılacak bir füzenin hiçbir engele raslamadan, topraklarımıza büyük hasar vereceği de gözler önüne serilmiş oldu.
Ve bu noktada, zaman, zaman çok kızdığımız. Öfkelendiğimiz hatta S 400 alımını gereksiz bulduğumuz Türkiye’nin, sorunlu bölge Akdeniz’e konuşlandırmayı düşündüğü S 400’ler konusunda ne kadar haklı olduğunu da gözler önüne serdi.
Amatör dedik de, siyasilerimizin de ne kadar amatör olduğunu, bu olay gözler önüne serdi. Başbakan Tatar, yaptığı açıklamada, yahu bu çok önemli bir şey değil. Hedefinden sapan bir füzedir. Bu konuda, Genel Kurmay gerekli incelemeyi yapacak ve açıklama yapacak demesine inanın şaşırdım. Önce ciddi bir olay yok deniyor. Suriye zehirli kimyasal maddeler olabilir açıklamasında bulunuyor. Peki bu noktada nasıl ciddi bir olay yok denilebiliyor. Sonrasında, Genel Kurmay açıklama yapacak deniliyor. GKK, KKTC’nin silahlı gücü. Her ne kadar Türkiye Genel Kurmayına bağlı ise de bağımsız ve bağlantısız denilen KKTC’nin silahlı gücü GKK, burada bostan korkuluğumudur? Tamam, Genel Kurmay askerde en üst mercidir. Ama bağımsız ve bağlantısız dediğiniz KKTC’de bu durum dünya nezdinde nasıl karşılanır hiç düşünülmez mi? Bizler bağımsız bir Cumhuriyetiz derken, bağımlı olduğumuzu en azından halının altına süpürerek saklamamız gerekmez mi?
Evet, Evkafın su meselesine dönersek, dün gece yarısı Taşkent bölgesine düşen füze, yerleşim alanı dışına düşmesi ve olayda herhangi bir yaralanma veya can kaybının yaşanmamasını bir şans olarak görmekteyim. Ve füze bize bundan sonra düşmesi muhtemel bir başka cisme herhangi bir tedbir almaksızın, profesyonelce değil, amatörce yaklaşılmasının, hatta temas edilmesinin, kimyasal içerik taşıma ihtimali nedeniyle son derece tehlikeli olabileceğini de göstertmiş oldu. Tabi anlayana diyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.