Dünden kalan yazımızı bugün tamamlıyoruz. Sayın Erdal Süreç’in “Bitmeyen “BEY” Dönemi, KTAMS ve Siyasette Yaşanan Süreç”, Ateş Matbaacılık, Mayıs 2014 Lefkoşa” adlı eserini mutlaka herkes edinip okumalı ve itina ile saklamalıdır. Saklayalım ki çocuklarımız ya da torunlarımız da okusun. Okusunlar ki; “Ayni yolları yürüyenlerin farklı yerlere varamayacaklarını” çok iyi bellesinler. Dileğim, onlar da bu gibi olayları okuyunca, “vay be tam bizim durumumuz” demesinler. “Geçmişte ne kötü günlerden geçmişiz” desinler. Şu an bunu maalesef biz diyemiyoruz. İşte olayların geri kalanlarından bir demet daha:
30 MİLYON DÖVİZLE YAKALANAN ESKİ BAKAN...
Sayfa 152... Bu dönemde ekonomi daha da bozulmuş, kaçakçılık ve yolsuzluk yaygın olaylar haline gelmiştir. Tabii ki bu ortamdan yararlananlar, servetlerini artıranlar da olmuştur. Ancak özellikle ücretli ve dar gelirli kesimler için sömürülme ve ezilme dönemi yaşanmaktaydı. O dönemde KTBKK’ı olan Kemal Yavuz’un (KTBKK’lığı değil, Güv.K.K’lığı yapmıştır. C.D.) girişimleri ve ona yapılan ihbarlar sonucu bazı kaçakçılık olaylarının üzerine gidilmesini ve açığa çıkarılmasını sağlar. Nitekim 24 Aralık 1981 günü Maliye eski Bakanı Rüstem Tatar Ercan Devlet Havaalanında 30 milyon dövizle yakalanır. Tatar havaalanında geldiğinde gümrük görevlilerinin kendisine yönelttiği “gümrüğe beyan edeceğiniz bir şey var mı?” sorusuna “Hayır” yanıtını verdikten sonra çanta ve içindeki dövizlerle içeriye girerken yolcu çantası açılıyor ve Sterlinler ortaya çıkıyordu... Tatar çantada 100 bin Sterlin olduğunu belirtir. Bunun üzerine dövizlerin Türk Bankası’na ait olduğunu belirtir ve kendisinin yalnızca kurye görevini üstlendiğini söylemesine rağmen gümrük görevlileri kendisine ısrarla ve tekrar tekrar “gümrüğe deklare edeceği bir şey olup olmadığı” sorusuna olumsuz yanıt verdiğini belirtirler... Çanta açılırken de paravan arkasında “yetkililer” durumu izlemektedir. Sonuçta olay savcılığa intikal eder ancak uzun bir sessizlikten sonra ise Tatar mahkemede beraat eder.
KAÇAKÇILIK ve YOLSUZLUKLAR... ESKİ ESER KAÇAKÇILIĞI...
Sayfa 156... 1980 yılı içinde UBP Güzelyurt Belediye Başkanı İsfendiyar Rifat Açıksöz, Bellazi isimli kişiye makbuz karşılığı 41 parça eski eser satar. Bellazi yurtdışına çıkış yaparken Ercan Hava Limanı’nda yakalanır... Yapılan araştırmada İsfendiyar Rifat Açıksöz’ün sattığı eserler arasında Omorfolu Kristaki Hacıloisidis’e ait ganimet eserler de bulunur ve bunlara el konur... Yine ayni yıl içinde İsfendiyar Rifat Açıksöz’den 14 parça eski eseri yurtdışına çıkarmak isteyen Bruno Kastel isimli kişi yine Ercan’da yakalanır... Bu eserler arasında izinsiz kayıtsız eserler saptanır. Aralık 1981’de ise Güzelyurt UBP Belediye Başkanı İsfendiyar Rifat Açıksöz’ün eski eser sattığı 4 yabancı turist, ayrı ayrı zamanlarda Ercan’da yakalanır. Ercan’da 18 parça eski eserle yakalanan Kunt Henrich isimli Alman turist İsfendiyar Rifat Açıksöz’e ait fatura ibraz eder, ancak eski eserlerin kayıtlı olmaması nedeniyle eserlere el konur. Alman turist eski eserleri 1000 DM karşılığında aldığını belgeler. Ancak tüm bu olaylara rağmen İsfendiyar Rifat için UBP Hükümeti hiçbir işlemde bulunmaz...
KAMURAN EZEL OLAYI...
Sayfa 157... Nisan 1982’de Mağusa Limanından büyük kaçakçılık olaylarının ihbarı üzerine Mağusa Gümrük Müdürlüğü mevkiinden geçici olarak alınan Kamuran Ezel, Pergama (Beyarmudu) Köyü üzerinden Güney Kıbrıs’a kaçar. Ezel daha sonra da Larnaka’dan Londra’ya gider... KTFD Gümrük Müdürlüğü İç Denetim Heyeti, 23 Şubat 1982 günü Mağusa Gümrüğü’ndeki denetimleri sırasında tırlarla Türkiye üzerinden büyük çapta sigara, viski, elektronik cihaz vb. mal kaçakçılığı yapıldığını belirler. Dosya 26 Şubat 1982 günü Emniyet Genel Müdürlüğü’ne intikal ettirilir. Ezel, Nisan ayında geçici olarak görevden alınır. Ancak 3 Mayıs Pazartesi günü Güney’e kaçar. Oradan da Londra’ya uçar... Kaçakçılık olayları ve soruşturmaları da hep havada ve kanıtlarıyla birlikte dosyalarda kalır, tozlanır...
DENKTAŞ’TAN SERMAYE’YE: “TOPARLANMANIZ GEREKİR”...
Sayfa 158... Artık kozları oynama zamanı gelmişti, etrafındaki gücü toparlamalı idi. Denktaş, işverenleri de kışkırtan bu konuşmasında aynen şöyle der: “ Size en kötü anlamı ile sermaye, bize de sermayenin koruyucusu ve ortağı diyorlar. Ülkede rejim değişikliği isteyenlerin sürdürdükleri bu suçlamalar ve çamur atmalar her geçen gün yoğunlaşmakta ve çok çirkin boyutlara ulaşmaktadır. Bu saldırılar devam ederken, sizlerden bir ses ve seda çıkmamaktadır... Bu suçlamalar, ileride yapmak istedikleri rejim değişikliğine zemin hazırlamak içindir. Onların getireceği rejimde özel sektörün yeri yoktur, onların getirmek istediği rejimde kişilerin özgürlüklerini kısıtlamak suretiyle meydana gelen bir diktanın tayin edeceği çağdışı bir yaşam vardır. Bunları biliniz ve toparlanınız...” Konuşma, işverenlerle ayni salonda yer alan Bakanlardan İsmet Kotak, Nazif Borman ve Salih Coşar’ın alkışlarla eşlik etmesiyle noktalanıyordu...
400 MİLYONLUK KAÇAKÇILIK ŞEBEKESİ...
Sayfa 158... Mayıs 1982’de 400 milyon TL. değerinde kaçakçılık olayının düzenleyicisi ve şebekenin önderi Ermeni asıllı Vahe Ohannes Köylüyan’ın iş ortağı Nejat Söyler, Ankara’da yakalanır. TC.’ye 1975 yılından itibaren 63 tır dolusu çeşitli çap ve marka silah sokmaktan aranan Nejat Söyler “Kıbrıs üzerinden yapılan kaçakçılık”la yakın ilgisi olduğunu, şebekenin önderi Ohannes Köylüyan’dan sonra kendisinin ikinci adam olduğunu sorgulama sırasında itiraf eder. Köylüyan ABD, Hollanda, Güney ve Kuzey Kıbrıs’ta evleri bulunduğunu ve Kıbrıs Türk Federe Devleti’nde işlerini “çok önemli bir kişinin”nin yönettiğini de belirtir. Başbakan Mustafa Çağatay da bu kaçakçılık olayı ile 10 kişinin tutuklandığını ve mahkemece tahkikatın sonlandırılmasına değin kefaletle serbest bırakıldıklarını açıklar. Çağatay, Köylüyan’ın da çok sık Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne gelip gittiğini de belirtir...
KENAN ATAKOL’UN ESKİ ESER HEDİYESİ...
Sayfa 160... Kasım 1982’de bir başka skandal olay ortaya çıkarılır... UBP Dışişleri Bakanı Kenan Atakol’un Devlet Başkanı’ndan ve Eski Eserler yetkililerinden habersiz 20 adet değerli eseri eski ABD Virginia Üniversitesi’ne hediye ettiği haberi ortalığı karıştırır, ancak sonuçta ülkemize ait bu değerli eserler yurtdışına hediye edilmiş ve ülkemizden uçup gitmiş olur.
TEMSİLCİNİN EV ALMA SKANDALI...
Sayfa 160... KTFD Londra Temsilcisi olarak görev yapan Faik Müftüzade’nin, Dışişleri Bakanlığı bütçesinden temsilci ikametgâhının kirası olarak kendisine gönderilen aylık 450 Sterling ile Londra’da kendi adına ev satın aldığı ortaya çıkar... Faik Müftüzade’nin Londra’da Grescent Wood Sokağı’ndaki 55 No’lu evin 2 Kasım 1979 tarihinde Ö. Faik Müftüzade ile eşi Mübeccel Müftüzade adına satın alındığına ilişkin koçan basında yayımlanır. Atakol olayın doğru olduğunu kabul eder ve evin 52 bin Sterling’e alındığını ve ayda devletin gönderdiği 450 Sterlin kira karşılığının Barclays Bankası’na 18 bin Sterling olarak ödediğini açıklar. Faik Müftüzade 31 Aralık 1982 tarihine kadar mecburi izne çıkarılır... Onun yerine de KTFD Londra Temsilciliği görevine Özer Koray atanır ve olay kapatılır...
MEHMET BAYRAM’IN ÖLÜ BABASI ADINA ARABA ALMASI...
Sayfa 227... Mehmet Bayram’ın yolsuzluk suçlaması günlerce basında yer alır. Mehmet Bayram’ın şahsi arabasına sahip olma usulü, tartışma yaratır. Bakanın, 21 Ekim 1985 tarihinde babasından devraldığını söylediği Mercedes marka arabanın gümrük vergisi taksitlerini, şehit eşi olarak babasının yasal hakkına dayanarak taksitli olarak ödediği belirlenir. Ancak babasının 14 Ekim 1985 tarihinde vefat ettiği ortaya çıkar... 14 Ekim’de vefat eden biri, 21 Ekim’de oğluna arabasını devredemeyeceğine göre, ortada şaibeli yasadışı işlemlerin varlığı günlerce tartışılır. Ancak babasından 18 Eylül’de vekâlet aldığı iddiaları arasında konu kapatılır.
POLİSTE KAYBOLAN ESRARLAR...
Sayfa 259... 1988 yılında da esrar olayları hızlı bir trafik içindeydi. Zaten cezaevinde de yatan mahkûmların çoğunluğunu esrar suçları teşkil ediyor... O yıllarda da Mağusa’da yüklü miktarda esrarla yakalanan bir zanlı Mağusa Polis Müdürlüğü’nde emare esrarlarla birlikte gözaltına alınır. Ancak mahkeme günü esrarlar kaybolur... Emniyet Genel Müdürü Namık Birgen’den bu konu ile ilgili bilgi sorulur. Emniyet Müdürü hiç de inandırıcı ve ciddi olmayan bir üslupla ve toplantıda bulunan herkesi hayretler içinde bırakan bir yanıtla konuyu açıklar. Müdür, jip ile mahkemeye giderken sanığın yolda ayakları ile torba içinde olan esrarları itip arabadan düşürdüğünü, bu nedenle de esrarların kaybolduğunu belirtir... Emniyet Genel Müdürü, bu film gibi olayı “Gerçek” diyerek Meclis’te dile getirir... Tüm bunları neden yazdım? Geçmişimizde de her şey ayni idi. Bugün de ayni. Sadece isimler değişiyor. Çünkü hep ayni ZİHNİYETİ seçip, farklı davranışlar bekliyoruz. Mutlaka bu huyumuzu da, başımızdakileri da DEĞİŞTİRMELİYİZ. İyi ki, Sayın Erdal Süreç gibi hafıza tazeleyicilerimiz hala bu toplumda mevcut. Kalemine sağlık... [review
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.