• BIST 9987.08
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 16 °C
  • Mağusa 16 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 14 °C
  • İskele 16 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 9 °C

 SAPTAMALAR

Hatice İNTAÇ

 

Ağustos ne zaman geldi, ne zaman gitti?. Sıcağına ve olumsuzluklarına rağmen farkına vardırmadan bitti. Eylül’de buluverdik aniden kendimizi. Takvim olarak Eylül Sonbaharın başlangıcı diye bilinir ama biz hâlâ yazı yaşıyoruz. Eski Eylüller de böyle miydi diye düşünüyorum da Ahmet Haşim’in “Eylül” şiiri geliyor aklıma, hani o lise yıllarında ezberlediğimiz.. Galiba eskiden daha farklıydı Eylüller. Hatta ayların en güzellerinden en romantiklerindendiler. Havalar serinlerdi, hafif meltemler okşardı yüzleri, dağıtırdı saçları, yapraklar düşerdi sarı, kızıl..Yazın kavurucu sıcağından sonra doğayla birlikte canlandırır, yeniden duygulara kavuştururdu gönülleri. İlham perileri gittikleri yerlerden dönerlerdi. Eylül’de. Şiirler, şarkılar dökülürdü dudaklardan. Ya şimdi!. Neden diye soruyorum da kendime; okul ve gençlik yıllarım cevap veriyor sualime..Sebebi ondanmış diyorum ben de kendi kendime.

Yazıya sanırım duygusallıkla başladım. Eh.. O kadarı da olsun artık..Son zamanlarda nasılsa  -içinde bulunduğumuz şartlarda- memleket meselelerini yazmanın bir faydası olamayacağı kanaatine varmış olduğumdan, daha çok hayatın anlamı ve toplumsal huzurun inşası için önce insanın kendini tanıması gerekliliği ile ilgili çeşitli kaynaklardan ve kendi deneyimlerimden yola çıkan yazılar yazmıştım. Sanırım bir süre daha benzer konularla devam etmek daha yerinde olacaktır.

                                       *****

Bugün eski notlarımda bulduğum bir yazıyı okurken “bunu ben mi yazdım” diye şüpheye düştüm ve inanamadım. Tabii ki ben yazmıştım. İnanamayışımın nedeni öyle bir yazının içeriğini kabullenemeyişimden; vefasızlığı ve nankörlüğü kendime yakıştıramayışımdandı. Yıllar önceye ait bu yazıyı olduğu gibi aktarmam sanırım merakınızı daha çok giderecektir. Yazı aynen şöyleydi.

“ İnsanoğlu ne kadar tuhaf bir varlık!.. Bazen çok isteyerek, emek vererek ve sonucunu da beğenerek yaptığımız şeylere, ürettiklerimize kendimiz bile nankörlük yapabiliyor; kendi eserimizi beğenmeyip bir köşeye atabiliyoruz. Hal böyle iken diğer insanlar ayni konuda böyle davranınca neden onlara bozuluyoruz? Biz kendimize bile nankörken başkaları neden olmasın ki?.. Bunu, vicdan azabıyla karışık bir üzüntü duyduğum, kendime kızdığım bir konuyu kafama taktığımdan düşünür oldum.        

Yıllar önce “Hatıra” isimli ilk Türk Sanat Müziği albümümü yapmıştım. Yeni iken hemen her gün dinlemiş, eşe dosta o albümü vermiş ve bir süre çok mutlu olmuştum eserimle. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra kendi bestelerimden oluşan bir albüm daha yaptım ve onu daha çok sevdim. Hele üçüncü albümümden sonra o ilk albümü değil dinlemek; başkası dinleyip çok beğendiğini söylediği zaman “boş verin onu, diğerlerini dinleyin” diyor, elime geldiği zaman da bir kenara atıyorum. Oysa o da benim emeğim, benim eserim, benim duygularım hatta müzikte ilk göz ağrım..

Bu nankörlük değil de nedir? Hem de kendi kendime!.. Bir albüme böyle davranıyorsam insanlara nasıl davranıyorum diye düşünmekten de kendimi alamıyor; o konuda kendimi ve duygularımı sorguluyor ve farklı bir sonuca varıyorum. Taa ilkokul yıllarıma dönüyor ve o zamanki dostlarımı, arkadaşlarımı bile hâlâ özlediğimi, aradığımı hatırlıyor ve hayatımda ister eskiden ister şimdi var olan insanlara vefasız olmadığım sonucuna varıyorum.

Albüm konusunda da, yenisi de eskiyince eskisiyle ayni ilgi seviyesine gelecek diye kendimi avutmaya ve haklı çıkarmaya çalışıyorum.   

 

 

İnsanların geneli de öyle değil midir?.. Hele aşk konusunda.. Yeni sevgili eskisini unutturur ama o da eskiyince eskisi gibi anılara karışır ve diğeriyle ayni seviyeye gelir. Yenilere bundan dolayı rağbet edilir. Yeni aşklar eskisinin pabucunu dama atar. Ta ki kendisi de eski olana kadar..  Bu süreç böyle devam edip gider.”

 

Bu yazının üstünden yıllar geçti ama bugün onu okumakla anladım ki zaman içinde insanların hayata bakışı, görüşleri ve duyguları değişebiliyor. Belki merak edersiniz diye söyleyeyim.

Bütün müzik albümlerim benim için ayni değerdedir. İnsanlar da öyle.. Geçmişte kalanlar da, şimdi var olanlar da..  Yeter ki nankör, yalancı, riyakâr ve inkârcı olmasınlar.   

 

 

 

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları