Dündar ve Gül’ün avukatlarından Bülent Utku davayı DW Türkçe’ye değerlendirdi.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve aynı gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül hakkında Adana’da durdurulan MİT tırlarıyla ilgili haber ve fotoğrafların yayınlanmasıyla ilgili açılan dava Cuma günü İstanbul’da 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayla başlayacak. “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, cebir ve şiddet kullanarak T.C Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme” ile suçlanan gazeteciler hakkında bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 30 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Avukat Bülent Utku dava sürecini DW Türkçe'ye değerlendirdi:
DW Türkçe: İlk duruşmanın nasıl geçmesini bekliyorsunuz?
Bülent Utku: İlk duruşmada normal olarak Ceza Muhakeme Kanunu uygulandığında iddianame okunur, ondan sonra müvekiller iddianameye karşı diyeceklerini söyler, daha sonra da avukatlara söz verilir. Normal olarak ceza yargılamalarında uygulanan usül budur.
DW Türkçe: Yani bu duruşmadan da farklı bir şekilde ilerlemesini beklemiyorsunuz...
Bülent Utku: Normal olarak böyle olması gerekir. İddianamede savcılık iki talepte daha bulundu bu davaya özel olarak. Selam Tevhid'de Kumpas ismiyle bilinen bir dava var. Burada yargılanan çok sayıda tutuklu kişi var, bu davayla birleştirmesini istedi Can Dündar ve Erdem Gül'ün davasını, ayrıca kapalı duruşma yapılmasına ilişkin de bir talep var iddianamede. Dolayısıyla mahkeme bunları da değerlendirmek durumunda. Örneğin kapalı yapılmasının amacı da bir takım sırlar var dosyada yaklaşımından kaynaklanıyor. Eğer mahkeme davanın, duruşmanın kapalı yapılmasına karar verirse izleyici olmayacak duruşmada. Ondan sonra yargılama devam edecek kapalı şekilde.
DW Türkçe: Kimi yayın organlarında Can Dündar ve Erdem Gül'ün yeniden tutuklanabileceği iddiaları ortaya atıldı. Buna ihtimal veriyor musunuz?
Bülent Utku: Anayasa Mahkemesi çok önemli bir karar verdi, verdiği bu kararlarda da çok önemli tespitler var. Bir kere tutuklama kararının kişi özgürlüğü ve güvenliğini ihlal ettiğini tespit etti, ayrıca düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğini söyledi ve dosyada sadece haber olduğu tespitinde bulundu. Tutuklamanın sadece haberlere dayandığını söyledi. Bunlar çok önemli tespitler. Anayasa Mahkemesi bu nedenle müvekkillerin tahliye edilmesi gerektiğini söyledi ve 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi de müvekkillerin tahliyesine karar verdi. Bu süreçten sonra müvekkillerin tutuklanması Türkiye'de hukuk devleti konusunda önemli şüpheleri gündeme getirecektir. Mevcut hukuk kuralları karşısında müvekkillerimiz Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına olanak yoktur, hiçbir hukukçunun, hukuka inanan hiç bir kişinin böyle bir şeyi ileri sürmesi, öngörmesi, tatbik etmesi kanımca mümkün değildir.
DW Türkçe: Davadan iki gün önce savcı değişti ve Anayasal düzene karşı suçlar Bürosu'ndan Evilay Çalışkan duruşma savıcısı olarak atandı. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bülent Utku: Yargılamadan iki gün önce böyle bir atama yargılamaya bir müdahaledir. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Herhangi bir itirazımız olmaz ama bunu duruşmada gündeme getireceğiz.
DW Türkçe: Davada Anayasa Mahkemesi ile Ağır Ceza Mahkemesi'nin karşı karşıya gelmesi söz konusu olabilir mi? Anayasa Mahkemesi kararı ile çelişen bir uygulama bekliyor musunuz yerel mahkemeden?
Bülent Utku: Hayır, karşı karşıya gelmesi söz etmek mümkün değil. Anayasa Mahkemesi delillerin incelemesine girmedi fakat tutuklamanın sözünü ettiğim anayasa maddelerine aykırılığını söyledi. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı tüm yargı organlarını, kişileri, kurumları herkesi bağlıyor. Bu doğrultuda zaten yerel mahkeme bir tahliye kararı verdi. Ancak siyasal iktidardaki bir takım kişilikler müvekkil Can Dündar ve Erdem Gül'le uğraşmayı özel bir hobi edindiler, başka türlü açıklanamaz çünkü. Bu nedenle ‘tutuklanmalıdır' diye bir takım yorumlar yapıyorlar. Aslında siyasal kişiliklerin, devletin önemli konumundaki kişiliklerin bu tür açıklamaları yargıya bir müdahale niteliğindedir. Bunların yapılmaması lazım ama maalesef yapılıyor.
DW Türkçe: HSYK'nin ‘ağır iş yükü' gerekçesiyle davanın görüleceği Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeni bir heyet oluşturması tartışmaya neden oldu. Bu heyetin davaya bakması mümkün mü?
Bülent Utku: Tam bu yargılama hazırlığı sürerken, 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci bir heyet oluşturuldu, bu heyete de başkan olarak Bakırköy'den bir sulh ceza hâkimi atandı ve yeni atanan iki üyeyle birlikte bir heyet oluşturuldu. Bu ilk planda bizi kaygılandırmıştı. Fakat HSYK Birinci Daire Başkanı'nın açıklamasına göre yeni oluşturulan heyet, eski heyetin iş yoğunluğunu gidermek için oluşturulmuş durumda. Biz de böyle olmasını umuyoruz. Aksi yargı güvenliğini, kişi güvenliğini, tabii hâkim ilkesini ihlal edecek bir tutumla bizi karşı karşıya getirebilir. Bu da hukuk dışı bir tutum olur.
DW Türkçe: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP sıralarından bazı isimler Anayasa Mahkemesi'nin tahliye kararına tepki gösterdi. Bu durumda yargıya siyasi müdahale olduğu söylenebilir mi?
Bülent Utku: Türkiye'de yargıya bir takım siyasal müdahaleler olduğu gerçek, aslında bu sadece Can Dündar ve Erdem Gül'ün yargılandığı davayla gündeme gelmiş bir şey değil, daha önce de gündeme geldi. Özellikle Türkiye'de 17-25 Aralık sürecinden sonra gündeme getirilen Sulh Ceza Hâkimlikleri diye bir müessese var; bu Sulh Ceza Hâkimlikleri adeta Türkiye'de önceden kişilerin çok çektiği DGM'lere eşdeğer bir hâkimlik neredeyse, çok özel yetkileri var. Yargı bağımsızlığına ilişkin güven konusunda zaten sulh Ceza Hâkimlikleri ile ilgili bir tereddüt yaşanıyor Türkiye'de; bu davada da bu genel tereddüdün bir boyutu olarak bir takım çekincelerimiz var elbette.
DW Türkçe: Davanın bir diğer yönü de yargılanan kişilerin gazeteci olması, sizce bu davanın basın özgürlüğü açısından önemi nedir?
Bülent Utku: Gazetecilik, basın özgürlüğü açısından bu davanın Türkiye'de tarihsel bir önemi olduğu düşüncesindeyim. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi'nin kararı da böyle, çok önemli bir karar. Anayasa Mahkemesi'nin yerel mahkemeye ışık tutacağını düşünüyorum, bu doğrultuda bir kararla sonuçlanırsa yargılama bu Türk hukuk tarihinde de önemli bir dava olacaktır, basın özgürlüğünün önünü açan bir karar olacaktır diye düşünüyorum.
DW Türkçe: Aksi yönde karar çıkası halinde davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşımayı düşünüyor musunuz?
Bülent Utku: Tabii ki olumsuz bir karar çıktığında tekrar Anayasa Mahkemesi, ondan da olumlu sonuç alınmadığı takdirde AİHM yolu açık.
dw
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.